28.5.22

Top Gun: Maverick




Joseph Kosinski’nin yönetmen koltuğunda oturduğu ve Tom Cruise’un başrolünde olduğu yeni Top Gun filmi Top Gun: Maverick, 27 Mayıs’ta sinemalarda..

Donanmanın en iyi pilotlarından biri olan Pete “Maverick” Mitchell (Tom Cruise), 30 yıllık hizmetten sonra ait olduğu yerde, cesur bir test pilotu olarak sınırları zorluyor ve kendisini yere bağlayacak olan terfiden kaçıyor. 

Kendisini, Top Gun mezunlarından oluşan bir müfrezeyi, o güne kadar hiçbir pilotun görmediği özel bir görev için eğitirken bulur.  



Maverick, kod adı: “Kaz” olan merhum dostu Muharebe İstihbarat Subayı Yüzbaşı Nick Bradshaw’un oğlu olan, “Horoz” kod adlı, Yüzbaşı Bradley Bradshaw’la karşılaşır.

Belirsiz bir gelecekle ve geçmişinden gelen anılarla karşı karşıya kalan Maverick, en büyük korkularıyla yüzleşmek ve göreve seçilecek kişilerin büyük bir fedakarlık yapmasını gerektiren bir göreve gitmek zorunda kalır.



Top Gun: Maverick

Yönetmen: Joseph Kosinski 

İdari Yapımcılar: Tommy Harper, Chad Oman, Mike Stenson, Dana Goldberg, Don Granger

Yapımcı: Jerry Bruckheimer, David Ellison

Oyuncular: Tom Cruise, Miles Teller, Jennifer Connelly, Jon Hamm, Glen Powell, Lewis Pullman ile Ed Harris 



 

Paramount Pictures ve Skydance ve Jerry Bruckheimer Films sunar Bir Don Simpson / Jerry Bruckheimer Yapımı, Bir Joseph Kosinski Filmi, Tom Cruise, Top Gun: Maverick. 

Yönetmen Joseph Kosinski. Hikaye Peter Craig ve Justin Marks. 

Senaryo Ehren Kruger ve Eric Warren Singer ve Christopher McQuarrie. 

Uyarlanan Karakterlerin Yaratıcısı Jim Cash & Jack Epps, Jr. Yapımcılar Jerry Bruckheimer, Tom Cruise, Christopher McQuarrie, David Ellison. 

İdari Yapımcılar Tommy Harper, Dana Goldberg, Don Granger, Chad Oman, Mike Stenson.

Top Gun: Maverick’te Tom Cruise, Miles Teller, Jennifer Connelly, Jon Hamm, Glen Powell, Lewis Pullman, Charles Parnell, Bashir Salahuddin, Monica Barbaro, Jay Ellis, Danny Ramirez, Greg Tarzan Davis ve Ed Harris ve Val Kilmer ile.







YAPIM HAKKINDA


Top Gun: Maverick’de yapımı belki de en iyi şekilde özetleyen bir cümle var. Geri dönen iki kahraman olan Tom Cruise’un başrol karakteri Maverick ile eski düşmanıyken uçuş ortağı olan, yine Val Kilmer’ın canlandırdığı Iceman arasında geçiyor. İkili pilot olma tutkularından bahsediyor ve kariyerlerine bakarak onlar için anlamından söz ediyor. Maverick, Iceman’e şöyle diyor “Ne olduğum değil. Kim olduğum.”

7 Eylül Cuma 2018 günü Tom Cruise, Top Gun’ın 33 yıl önce 1985 ilkbaharında çekildiği Miramar askeri üssüne dönmüş. Uzun zamandır beklenen devam filmi Top Gun Maverick’in yapılması için gerekli olduğuna bizzat ısrar eden ABD Donanması F/A-18’lerin yoğun kullanıldığı uçuş sahneleri için gerekli olarak ASTC (Havacılık Eğitim Programı) için oradaymış.Eğitim programına sinema tarihinde görülmemiş bir eğitim programına başlamış. Maverick’le canlandırdığı karakter arasındaki benzerlikleri de görmemek imkansız. İkisi de sürekli sınırlarını ve uzmanlıklarını zorluyor. İkisi de uzmanlıklarını daha önce kimsenin daha önce yapmadığı bir şekilde ileri taşımak için kuralları çekinmeden yıkıyor, olasılıkları araştırıyor ve sınırları esnetiyor.

Cruise, şimdi belki de en ikonik rolüne oyuncu, yapımcı olarak dönüyor ve şunları söylüyor; “Bunca yıl Top Gun için bir devam filmi yapmayı düşündüm. Herkes yıllardır devam filmi istedi. Yıllardır. Başından beri stüdyoya söylediğim şey; “Bunu yapacaksam her şeyi uygulamalı olarak çekiyoruz. Ben o F/A-18’de olacağım, nokta. O yüzden kamera donanımları geliştireceğiz. Rüzgar tünelleri ve mühendislik olacak. Çözmem çok uzun zaman alacak.” Ayrıca Jerry Bruckheimer’la çalışmak istedim. Bu filmi o olmadan asla yapmazdım. Yıllarca herkes “Filmi CGI’la çekemez misin, diye sordu. Ben de ‘Hayır. Deneyim bu değil. Doğru hikayeyi bulmalıyım. Doğru ekip olmalı. Bu film, kurşuna kurşun atmaya çalışmaya benziyor. Oynamıyorum.” Dedim.

Bruckheimer unsuru, bu filmin yapımcıları için ve yakında deneyimleyecek olan izleyiciler için ne anlama geldiğini anlamak için çok önemli. Cruise, Bruckheimer’ı kısaca şöyle anlatıyor; “Efsanevi bir yapımcı. En iyi Hollywood yapımcılarından biridir.” Ve biliyor. Orijinal Top Gun’da 21 yaşında olan oyuncu her şeyi Bruckheimer ve merhum yapımcı ortağı, aynı oranda efsanevi Don Simpson’ın kanatları altında öğrenmek istemiş. Şöyle söylüyor; “Yeni filmde çalışmaya başlarken Jerry’ye baktım ve yine çocuk gibi hissettim. Onunla çalıştığım 1985’e dönmüş gibiydim. O zaman yapımcı olmakla ilgili her şeyi öğrenmek istemiştim. Don ve Jerry de bir şeye dahil olmak istediğimde, o toplantılarda bulunmak istediğimde bana çok cömert davranmıştı. Hepimizin bildiği gibi herkes öyle değildir. Top Gun, kariyerimde benim için bir sonraki aşamaydı. Ben de Jerry gibi hep müthiş hikayeler yapmak ve dünyayı eğlendirmek istedim. Amacım buydu.”

Orijinal filmde Cruise, F-14 Tomcat’ın kokpitinde çekilmiş. Rol arkadaşları da çabalarında pek başarılı değilmiş. Bruckheimer şunları söylüyor “Orada uçan başka oyuncular da vardı. Ama görüntüler ne yazık ki kullanılabilir değildi. Çünkü yeterinde eğitim deneyimleri yoktu. Onları havaya gönderdiğimizde hiçbiri başaramadı. Uçuş görüntüleri kullanılabilir olan tek kişi Tom’du. Diğer oyuncularla havada çok sayıda görüntümüz vardı, gözleri geriye gidiyordu. Bu kez Tom sayesinde Top Gun Maverick’teki tüm oyuncular, uçuş temellerine, mekaniğe ve G-gücüne alışkındı. Çünkü önceden aylar süren eğitim aldılar. İlk filmin aksine oyuncuların gerçekten F/A 18’lerin kokpitlerinde uçuştalar, rol yapıyor ve diyaloglarını söylüyorlar.”






Sarsıcı değişim sadece havacılığın özgünlüğünün artmış olması da değil. Daha çok orijinal Top Gun’ı çok güçlü bir şekilde yansıtan bir dizi unsur da eklenmiş. “Bu filmde Maverick’in etrafında daha gelişmiş bir grup ve daha gerçekçi pilotlar olmasını istedik.” diyor 2008’de Tom Cruise’la birlikte Valkyrie’yi yazdığından beri iş birliği yapan ve daha sonra Jack Reacher’ı ve iki Mission Impossible filmlerini yazan ve iki yeni filmi de yazmakta olan Olağan Şüpheliler Akademi® ödüllü yazar, yapımcı Christopher McQuarrie.
“Tom Cruise’a söylediğim ilk şeylerden biri de Orijinal Top Gun’’ın sadece Maverick hakkında olmadığıydı. Sadece Maverick ve Goose hakkında değildi. Bir kültür hakkındaydı. O pilotların ve birbirleriyle olan rekabet kültürü hakkındaydı ve buna yer vermek istedik. Sonuç olarak filmdeki tüm pilotlar çok zengin bir şekilde resmedildi. Derin ama aynı zamanda daha zengin bir tuval. Pilotların zengin dokusu, Maverick’in kimliğini şu anda anlamaya yardım ediyor. Bu film 30 yıl sonrasında geçiyor. Filmi durdurmak ve o 30 yılı yansıtmak istemedik. Filmi izlerken tarihin geliştiğini hissetmenizi istedik.”

Top Gun: Maverick yönetmeni Joseph Kosinski (Tron: Efsanesi, Oblivion, Korkusuzlar) ilk Top Gun filmini Marshalltown, Iowa’da Orpheum Sineması’nda izlediği anı çok iyi hatırlıyor. 12 yaşına yeni girmiş ve Maverick’in sinemada izlediği en iyi karakterlerden biri olduğunu düşünmüş. Sergilenen son teknoloji araçlardan o kadar etkilenmiş ki daha sonra film yapım dünyasına girmeden önce Stanford’da uzay mühendisliği ve makine mühendisliği okumuş. Kosinski’nin Top Gun: Maverick’de çektiği ilk sahne, iki tutkusunun kombinasyonun oluşturuyormuş.Tom Cruise’un Maverick’in deri ceketi, pilot gözlükleriyle bir Kawasaki motosiklette, klasik bir Tony Scott günbatımı arka planında pistte F/A-18’le yarış sahnesiymiş. Kosinski, Scott’ın sevilen ilk filmi hakkında şunları söylüyor; “Güneş her zaman batıyor. Plajda voleybol var, müzik kutusu klasik melodilerle dolu. İlk film müthişti. Tony, bir gişe rekortmeni yapıyordu ama sanat filmi gibi çekmişti. Işıklandırma, aşamalı filtreler, kareleme. Bu filmde Tony’nin filmine tarz olarak gönderme yapan anlar var. O pistte Tom’la motosikletle ve jetle olan gibi kendinizi çimdiklemek istediğiniz bazı günler vardı.”

Birçok şey gibi, Kosinski’nin yapımdaki görevi de Paris’te başlamış. “Tom’un Mission: Impossible – Yansımalar filminin çekimini yaptığı Paris’e uçtum. Tom’a bakış açımı sunmak için 20 dakikam vardı ve iki gereklilik olacağını biliyordum. Bir, hikayenin son derece duygusal olması gerekiyordu. İki, filmin uygulamalı olarak çekilmesi gerekiyordu. İlk filmden herkesin hatırladığı tema bunda da çok geçerli, uçuş ortağını asla bırakma. Uçuş ortağı, kardeşlik, dostluk, sadakat teması hikayemizin merkezinde olmalıydı. Aynı anda yeni bir hikaye anlatıyoruz. Maverick’in hikayesinin devamı. Ama onu bugüne taşıdık. Top Gun’a çağrılıyor çünkü onun gibi çok özel bir pilotun yeteneklerini gerektiren özel bir görev var. Çok nadir uçulan ve düşük irtifa uçuş gerektiren bir görev. Çok riskli ve üst düzey yetenek gerektiriyor. Maverick, öyle bir uçuşu daha önce yapmış olan aktif görevdeki tek pilot. O yüzden Donanma onu Top Gun’a çağırıyor ama uçuş için değil de bir grup genç Donanma havacılarına nasıl yapacaklarını öğretmesi için.”

Bu yeni hikayenin merkezinde Maverick’le o genç Top Gun pilotlarından biri olan Yüzbaşı Bradley “Rooster” Bradshaw (Miles Teller) arasındaki çatışma var. Maverick'le Rooster’ın hikayesi geçmişe dayanıyor. Rooster, Maverick’in merhum en iyi dostu ve radar kesme subayı Yüzbaşı Nick Goose Bradshaw’ın oğlu. Goose, iki pilotun da F-14 Tomcat’ten fırlatılması gereken bir eğitim uçuşu kazasında ölmüş. Orijinal filmde bir jenerasyonu etkileyen sahne hala konuşuluyor.
Maverick’le yeniden karşılaştığımızda test pilotu olarak çalışıyor, son derece güçlü ve arada değişken doğasıyla Donanmanın son teknoloji araçlarının sınırlarını zorluyor. McQuarrie şunları söylüyor; “Maverick’in hala Donanmada olması önemliydi. Donanma bildiği tek şey. Onun ailesi. Aynı zamanda artık 30 yıldan uzun süredir Donanmada. Test pilotu olması birinin bu kadar uzun süre Donanmada ve görevinde kalmasını açıklıyor. Çünkü Maverick için en önemlisi her zaman uçmanın bir yolunu bulmaktır. Sadece çok iyi bir pilot olduğu için orada değil, aynı zamanda usta ve kurnaz olduğu için de. Çünkü sistem her zaman Maverick’i dışarı atmanın yollarını arıyor. Maverick de sürekli bundan kaçınmanın yollarını buluyor.”

Bu arada Maverick karada bir kez daha hayranların orijinal filmde bahsedildiğini hatırlayacakları Penny Benjamin’in de hayatına giriyor. Oscar ödüllü Jennifer Connelly canlandırıyor. Bekar bir anne ve Hard Deck havacılar kulübünün sahibi. Penny parlak, bağımsız ve özgür diyor Connelly. Teller gibi Korkusuzlar’da Kosinski’yle çalıştıktan sonra bir kez daha bir araya gelmiş. Connelly şunları söylüyor; “Elit bir denizci, yarışmayı ve denizi seviyor ama kendi çevresinde ve ailesinin yanında durulmuş. Penny ve Maverick gençken kısa bir ilişki yaşamışlar ve yıllar içinde ilişkileri birkaç kez alevlenmiş. İşler her zaman arkadaşça sonlansa da o kadar çok ayrılık yaşamışlar ki bir daha bir ilişki yaşamayacaklarına eminlermiş. Ama ilk kez sonunda birbirlerinin hayatlarına doğru zamanda yeniden hazır oldukları hissini alıyoruz.” Bruckheimer ilişki hakkında şunları söylüyor; “Jennifer’ın Tom’la sahneleri bu iki çok özgür insanın tekrar bir araya geldiği ve birbirini tekrar tanıdığı ince zeka ve gerilim içeren sahneler.”





Kosinski için “orijinal Top Gun aksiyon filminde yer alan bir dram. Bana göre en önemlisi de bu filmin duygusal yapısı. Maverick’in uçuş ortağı Goose’un oğluyla yeniden bağ kurması ve zaman içinde kırılmış olan o ilişkinin yeniden bir araya gelmesini izlemek. Ama aynı zamanda Maverick’i 35 yıl sonra bulduğumuz yer de önemliydi. Donanmanın dış yapısında, deneysel dünyada, insanların varlığından haberi olmayan uçakları test ediyor. Maverick’i dışarıda bulmak hoşuma gidiyor. Sonra Top Gun’a yeniden çağrılıyor ve orijinal filmden karakterlerle yüzleşiyor ve tekrar bağ kuruyor. Bu dünyaya dönmek için doğru bir yoldu.”

Maverick elbette donanmada bulunduğu sürede birilerini birçok kez kızdırmış. Tuğamiral Chester Hammer Can (Ed Harris) “Gelecek yaklaşır ve sen orada yoksun.” Diyor çok açık bir biçimde. Ama Maverck’in de yüksek mevkide dostları var. En azından artık 4 yıldızlı amiral olan Iceman, Maverick’in uzmanlığı olan ve bu önemli görevi tamamlamak için ve bu özel müfrezeyi eğitmek için gereken cesarete sahip olan tek pilot olduğunu biliyor.
Cruise şöyle anlatıyor; “İlk Top Gun’da Iceman’i Val Kilmer’ın oynaması konusunda kararlıydım. Ama o başta istemdi çünkü kendi filmlerinde rol alıyordu. Ama bu rol için mükemmeldi. O yüzden Tony’nin gidip onu ikna etmesi gerekti. Aslında o zaman menajerimi aradığımı hatırlıyorum. Sanırım Val’i temsil ediyordu. ‘Val’in bu filmde oynaması için ne yapmam gerekiyor?’ diye sormuştum.”
Kilmer’ın suskunluğu çok netmiş. “Ben sadece tiyatroda ve yaptığım iki filmde başrol oynamıştım. Ama Tom çok hevesliydi. Simpson ve Bruckheimer da öyle. Tony, Don ve Jerry gerçekten çok çok eğlenceli ve hayat doluydu.”

Cruise için Kilmer’ın sonunda evet, dediği an unutulmaz olmuş. “Val nihayet kabul ettiğinde dördümüzün ofiste olduğunu hatırlıyorum. Ben, Jerry, Don ve Tony beşlik çaktık. Bu filmde Val’in de olmasını istedim. O da istedi. İnternette “Top Gun için hazırım!” yazdı. Bu filmin ilişkilerinin devamı olmasını istedim. Onunla tekrar çalışmak çok özeldi. Sahneleri Val’le birlikte oynamak. Sadece onunla birlikte oturmak bile gerçekten çok duygu doluydu.”
Eğlenceliymiş de. Kilmer şunları söylüyor; “Birçok sahneden sonra çocuklar gibi güldük. Birbirimizi uzun yıllardır görmemiştik ve kısa sürede yeniden arayı kapatmamız inanılmazdı. Belki de artık karakterlerimiz de arkadaş olduğu için çok enerji doluyduk. Tom, insanların içinden o enerjiyi çıkarıyor.”
Maverick’in Iceman’la ilişkisi Top Gun Maverick’te kritik ama yörüngesindeki diğer ana karakterlerle de öyle. McQuarrie şöyle anlatıyor; “Maverick ve Iceman, Maverick ve Hondo, Maverick ve Cyclone ve Warlock ve tabii ki Penny, tüm bu ilişkiler hikayenin içine bu karakterin onu son gördüğünüzden beri yaşadığı bu hayatı hissedebilmeniz için yerleştirildi.

Bruckheimer’ın Tom Cruise olmadan bir Top Gun filmi yapar mıydınız sorusuna cevabı çok net. “Hayır, yapamazdım. Tom, Maverick ve Maverick de Top Gun. Maverick bir mirası devam ettiriyor, Tom Cruise bir mirası devam ettiriyor.” Ama onu canlandıran adama göre de başka bir temel unsur var. “Bir Top Gun filmi, Jerry Bruckheimer olmadan Top Gun filmi olamaz. Jerry’yle bir film yapmak, ki bu aşamada Top Gun oldu, çok özel. Bu filmde Tony Scott’ın ilhamını hissedebilirsiniz. Tony Scott filmini taklidini yapmıyoruz. Bu Top Gun’ın cover albümü değil ama aynı dünyada geçiyor.”

Albümlerden bahsetmişken Top Gun: Maverick müzik anlamında da çok özel bir müzik barındırıyor Cruise şöyle diyor; “İlk filmin albümü ikonikti. Bu filmin müziğini ararken Hans Zimmer’le çalışıyorduk. Harold Faltermeyer da vardı. Parçaları biliyorduk. Parçalar vardı. Ama müziği bulmak… Büyüleyici bir an vardı, Joe, Jerry, McQ [Cruise’un McQuarrie’ye taktığı ad], editörümüz Eddie [Hamilton], hepimiz İngiltere’de çalışıyorduk. Hans şöyle dedi, “Müzik odama gelin.” Biz de gittik ve “Lady Gaga’dan müzik var.” Dedi. Şarkıyı dinletti. Çok önemli bir andı.”

Sadece Maverick’le Penny arasında romantizmi değil, uçuşun romantizmini de yakalamak isteyen yapımcılar Lady Gaga’nın müzik ruhunu katmasını istemiş ve sonuçlardan çok memnun olmuşlar. Film için özel olarak o ve Bloodpop tarafından yapılan “Hold My Hand” filmin son sahnelerinde yer alıyor ama ritim, tüm film boyunca yer alıyor. Cruise şöyle diyor; “Gaga bir deha. Güç. Canlı performansını görme anını yakaladım. O noktada filmimizin sonunun o olduğunu anlamıştık. Kurguya ilham verdi. O noktada kullanabileceğimiz tona ilham verdi. Tam ihtiyacımız olan şeydi. Bir filmde bir şarkıyı ilk kez duyduğunuzda o anda “İşte bu!” dediğiniz anlar vardır. Bu da o anlardan biriydi.

Tüm filmler gibi Top Gun: Maverick de kendi bölümlerinin ve insanlarının ürünü. Bruckheimer şöyle diyor; “İkisi açısından da en iyiler bizde. Tamamen zorlayıcı bir hikayesi, tonu duygusu ve görünümü olan bir film ve ilk filmde başlattığımızı devam ettiriyor. Ama izleyici bu uçaklardan birinde olmanın bakış açısını da görecek. Bu daha önce Top Gun da dahil daha önce hiçbir filmde yapılamadı. Sizi Maverick’le birlikte oraya koyuyoruz.”

Yapımcı David Ellison şöyle diyor “Top Gun hayat boyu sahip olduğum havacılık tutkumu tutuşturdu. Diğer birçok film gibi hayatımda çok derin bir etki bıraktı. Film, havacılığa gerçek bir aşk mektubu. Top Gun Maverick’te olmak bana gerçekten keyif aldığım iki şeyi kutlama olanağı verdi, hayatım boyunca olan havacılık tutkum ve izleyicilere kalıcı ve etkileyici biçimde yansıyacak büyük ölçekli filmler yapmak.”






Cruise, bir uçağı uçurmada “görkem ve güzellik” olduğunu söylüyor. “Hem doğayı kullanıyor hem de doğaya meydan okuyor. Maverick’i hayatının başka bir aşamasında tekrar oynamak benim için inanılmaz bir deneyim oldu. Maverick hala Maverick. Hala saçları alevler içindeyken Mach 2 uçurmak istiyor. Ama Maverick’in geçirdiği değişimi görüyorsunuz. En iyi arkadaşını kaybetmenin baskısını ve sorumluluğunu, bu duyguyu taşımasını ve o olayın kendisinin ve Rooster’ın hayatını sonsuz dek değiştirmesini. Maverick, Rooster’ı oğlu gibi seviyor. Bu film aile, arkadaşlık ve fedakarlık hakkında. Arınma ve hataların bedeli hakkında.”

Bu duygu sadece ekrana değil kamera arkasına da yansımış. Top Gun Maverick’i hem zamanda geriye hem de ileri götürürken film yapımında da yeni cepheler açmış. “Hava sahnelerinde başardığımız şey, insanların daha önce hiç görmediği bir şey. Oyuncuları uçabilecek ve gerçek F/A-18'lerde uçabilmek üzere eğittik. Bunun için de ABD Donanmasından dünyanın en iyi savaş pilotlarını aldık, film yapımını öğrettik. Pilotla oyuncunun ekip olarak çalışması gerekti. Hava sahnelerinin kapsamı bu. Bunu daha önce kimse yapmadı.”

Ama Cruise sadece gurur duymuyor. Top Gun Maverick sadece bir film değil bir amaç. Bu işteki 40 yılında öğrendiği her şeyin zirvesi. (Cruise’un ilk filmi Sonsuz Aşk, 17 Haziran 1981’de çıkmıştı). Havacılığa yazılmış bir aşk mektubu olduğunu kesin ama aynı zamanda filmlere de yazılmış bir aşk mektubu.

McQuarrie şunları söylüyor; “Tom çok deneyimli bir pilot. Bunu birlikte yaptığımız başka bir filmde zor yoldan öğrendim.” Mission Impossible Yansımalar’da başrol oyuncusunun bir helikopterini, Yeni Zelanda’da bir vadide kontrollü bir şekilde döndürüşünü ve sonra saatte 260 km hızla 25 bin fit civarından atlayışını monitörden izlemek zorunda kalmış. “Havacılık Tom’la çalıştığım her filmin, kamera önünde veya arkasında bir parçası oldu. Havacılığa olan tutkusu inanılmaz. Aslında Tom’la ilk toplantılarımdan biri, güzel P-51 Mustang’inin (Top Gun Maverick’te görüyoruz) olduğu hangardaydı. Havacılık sevgisini yakalamak, Maverick’in havacılık tutkusunu sadece sözle değil de görsel olarak da ifade etmek bizim için en büyük zorluktu.”

McQuarrie şöyle devam ediyor; “Bugüne kadar çalıştığım hiçbir filmle bu kadar çok gurur duyduğumu sanmıyorum. İzleyicilerin görmesi için sabırsızlandığım bir film. Bu artık yapılmayan türden bir film. Orijinal filmi izlemiş olsanız da olmasanız da büyüklüğü, bakış açısı, duygusal derinliği efsanevi. Çok modern bir film ama klasik bir hikaye anlatımına sahip.”

Cruise şöyle diyor; “Her duygu var. Top Gun Maverick benim için bir miras filmi. Bizim için, Jerry ve benim için. Bu filmi yapmak çok duygusal bir deneyimdi. Bana “Bu ne olduğum değil, kim olduğum” sözümü sorarsanız işim, hayatım ve tutkum açısından hep öyle oldu. Bu işe de Tony’yle başlamıştım ve şimdi bitiyor. Ayrıca izleyiciye karşı sorumluluğu da her zaman hissettim. Yani 36 yıl sonra bile. Hikayemizin olduğunu biliyordum. Avucumuzun içinde olduğunu biliyordum. Ama duygusu? Bu filmi yaparken aklınıza gelebilecek her şey vardı.”







GOOSE’UN HAYALETİ


Top Gun Maverick’te gördüğümüz Maverick, hala orijinal filmde hatırladığınız adam. Ama aynı zamanda onu son bıraktığımız noktadan çok ilerlemiş. Cruise şöyle diyor; “İlk filmin sonunda Val’ın Iceman’i Maverick’e ‘Her zaman uçuş ortağım olabilirsin’ diyor. Ben ve McQ bu film için bunu söyleyip durduk. O hala Maverick olmalı. Ama ilk filmden öğrendiği bir şey olmalı. İlk filmin sonunda başkalarına önem veren biri oluyor. Başkalarının daha çok farkında. Bir uçuş ortağı. Ama bazen bu filmin başında bile biraz daha zorluyor. Bu o! Bu Maverick. Elinde değil. Bu filmde hala aynı kişi ama bir hayat yaşamış. Maverick bu filmin başında yanız. İlk Top Gun’da yaşanan olaylar yüzünden yalnız.”

İlk filmde olan olay, film tarihinin en sevilen karakterlerinden birinin, şimdi bir yetişkin olarak tanışacağımız çocuğun babasının eğitim kazası. Cruise, Teller’ın Rooster performansı hakkında; “Söylemeliyim ki o çocuk karakteri nasıl canlandıracağını biliyordu. Miles sete geldi bıyığı, Hawaii gömleği ve saçlarıyla. Ona sürekli ‘Sen Goose’un oğlusun. Sen Anthony (Edwards) ve Meg’in (Ryan) oğlusun.’ Dedim. Başardı. Çok müthiş bir oyuncu. Maverick’le Rooster arasındaki o havayı ortamı yaratmak gerçekten çok zordu. Duygusal olarak da gerçekçi olmalıydı. Performansına bakıyorsunuz ve Goose’un oğlunu görüyorsunuz.” 

Babasının ölümü Rooster’ın karakterini de etkilemiş. Orijinal filmin yankıları Top Gun Maverick’e de yansımış. Kosinski şunları söylüyor; “Rooster’ı diğer pilotlardan ayıran, uçuş tarzının daha muhafazakar olması. Bu da babasının F-14 kazasında ölmüş olmasıyla anlaşılabilir. Ama o küçük tedbir, savaşta zayıflık olabilir. Bazen hayatta kalmak için daha agresif olmanız gerekir. Bu da Maverick’in ona anlatmaya çalıştığı bir konu.”

Karakterler arasındaki geçmişle birlikte bu kolay bir süreç değilmiş. Teller şöyle anlatıyor; “Maverick, Rooster’a içgüdülerine güvenmesi gerektiğini söylüyor. Kitabı unut. İçgüdülerine güven. Bu pilotlar aslında kendileriyle, kendi ket vurmalarıyla mücadele veriyor. Yetenekleriyle mücadele ediyorlar. Yapabileceklerini düşündükleri şeylerin ötesine geçiyorlar, kendi sınırlarını test ediyorlar. Rooster, babasının ölümüyle şekillenmiş. Şimdi gerçekte kim olduğunu bulacak.” Teller, rolü çok ciddiye almış ve çekimlerden önce yedi hafta piyano dersi almış. Böylece Top Gun Maverick’te gerçekten çalmış. Rooster’ın babasına öykündüğü sahnede barda Great Balls of Fire’ı söylemiş.

McQuarrie şöyle söylüyor; “Maverick’in Rooster’la ilişkisi çok zorlu. “Bradley Bradshaw, orijinal Top Gun’da küçük bir çocukmuş ve muhtemelen etrafındaki olaylardan haberi bile olmamış. Şimdiyse yetişkin bir adam. Babasıyla ve Maverick’le çözülmemiş bir ilişkisi var ve bu ilişki kendi hırslarıyla daha da zorlaşıyor.”

Cruise, Goose karakterinin insanlar için anlamının, Top Gun’daki ölümünün nasıl hala acı verdiğinin herkesten çok farkında. “Düşününce, biz Gooose’u öldürdük. Düşünebiliyor musunuz? Bugün Goose’u öldürmeniz zor olurdu. Goose’u öldürmekle ilgili çok şey konuşulurdu. Test gösterimler yaparsınız ve size “Goose’un ölmesini hiç sevmedik. Çok sevilen bir karakter. Filmin o kısmını çıkarmalısınız.” Derler. Ama Cruise, o zaman Goose’un kaderinin öyle olduğunu biliyormuş. “Goose, senaryoda her zaman öldü. Her zaman.” Bu yüzden devam filminde hikayeyi bulmanın yolunun da Rooster olduğunu fark etmiş.






“McQuarrie şunları söylüyor; “Goose, bu yeni filmin her karesinde yer alıyor. O ilk filmden herkesin sevdiği bir karakter. Özellikle de Maverick’in. Çok zordu çünkü izleyicinin filmden çıkınca başka bir filmi hatırlamasını istemedik. O yüzden Goose’u karakter olarak yeniden tanıttık. Onu hikayeye bir ruh olarak tanıttık. Ve hemen her sahnede de çok da başarılı oldu. ‘Konuş benimle Goose.”

Top Gun Maverick’te detaylara çok önem verilmiş. Yenilikle nostalji arasında çok iyi bir denge kurmuşlar. O replik neredeyse son kurguda yer almıyormuş. McQuarrie şöyle anlatıyor; “İlk filmin gösterimini yapmıştık ve Maverick Top Gun’ın ilk cümlesinde “Konuş benimle Goose” diyordu. Cümleye yer vermişler ve sonuç olarak Top Gun Maverick’te Goose film boyunca yaşamaya devam ediyor. McQuarrie şöyle devam ediyor; “Goose’un Maverick’i ve Rooster’ı gözlediği duygusuna kapılıyorsunuz. Bu iki karakterin tekrar uzlaşmasını umuyorsunuz. Çünkü birçok yönden ikisinin de ailesi yok. Bu film de nasıl bulacaklarını konu alıyor.”

Tom Cruise, Goose’u kusursuz canlandıracak olan Anthony Edwards’ı 1984’te bulmuş. O dönemde paintball çılgınlığı Los Angeles’ı yeni sarmış. Belli yaştaki oyuncular için zaman geçirme seçeneğine dönüşmüş. Şöyle anlatıyor; “Paintball’a gitmiştim. Anthony oradaydı. Çok sempatik, karizmatik, komik, hoştu. O gece Jerry’yi aradım. Pazar günüydü. Anthony Edwards’la görüşmeliyiz. Goose’u oynamalı.’ Dedim. Saat geçti. Jerry tamam, dedi. “Hayır, anlamıyorsun. Goose’u o oynamalı. Goose o, dedim.”

Edwards’ın seçimi, Tom Cruise’un işine tüm filmlerindeki yaklaşımını anlamak için önemli. Paintball hikayesinde olduğu gibi Cruise bir filmde çalışırken her an çalışır. İkincisi de Cruise için film en önemli şeydir. Tek şeydir. İşini ve herkesin içini o filme hizmet olarak görür.

Cruise ve Anthony Edwards, en unutulmaz sahnelerden ve repliklerden birinin çekimine hazırlanırken uçak gemisinden inmişler. Cruise biraz daha hareket getirmek istemiş.

Şöyle anlatıyor; “Bunu hissediyorum. Hız ihtiyacı.” Bu benim repliğimdi. Ama Anthony harikaydı. Hazırlanırken ona ‘bu repliği bölüşmeliyiz, dedim. Ne istersin? Bunu hissediyorum mu yoksa diğerini mi? Nasıl yapalım? Birkaç farklı deneme yaptık. Birlikte söylediğimiz o sahne böyle çıktı.”

Bu noktada bunun filmlerde sık olduğunu, oyuncuların repliklerini birbirlerine seve seve verdiğini düşünüyorsanız cevap, hayır. Özellikle de bu kadar iyi replikleri. “Ama bu filmle ilgili. Her zaman öyle olmalı. Bir filmde tüm elmasların parlamasını isterim. Görmek istediğim film türleri onlar. Bir filmi izlemeye gittiğimde dünyaya ve karakterlere yatırım yapmayı severim. O yüzden sürekli hikaye anlatımı yönüne bakıyordum. Nasıl yapabiliriz? Nasıl daha iyi olabilir?” diyor Cruise.






Bu Cruise’un kariyeri boyunca taşıdığı ve Top Gun Maverick’te Rooster için oyuncu seçimi sürecini doğrudan etkileyen bir felsefe olmuş. Sonunda Teller’ın aldığı rol, Hangman’i oynayan Glen Powell’da dahil Hollywood’daki birçok genç oyuncu tarafından istenmiş.

Cruise şöyle diyor, “Glen Rooster rolü için deneme yaptı ve Rooster için doğru değildi. Ona Hangman rolünü teklif ettim ve onu geçti. Top Gun’n büyük hayranı ve Rooster rolünü almadığı için çok üzülmüştü o yüzden ilgilenmediğini söyledi. Ben de ‘Dinle, bir yapım toplantısındayım. Bunu bizzat konuşmak istiyorum. Seni bir şeye ikna etmeye çalışmıyorum. Bunu anlıyorum. Bu senin kişisel tercihindi. Ama gelip görmeni, yapım  toplantısına katılmanı istiyorum, dedim. Havacılık yapım toplantısı yapıyorduk. Köşede oturup izledi. Toplantıdan sonra onu kenara çektim ve “Hangman karakterini anlamıyorum’ dedi. Yazılmadı. Rol yazılmadı. Senaryo yazılmadı.” Deyip durdu. Ben de “Bir sayfa var. Bir yapısı var. O yapıdan bütçe oluşturabilirim, kaç günüm ve ne kadar alanım olduğunu bulabilirim. Başarmaya çalıştığımız şeyin temeli bende. Ama bu bir fikir. Çözmeye çalıştığımız bir fikir ve devam ediyoruz. Bir oyuncuya rol verdiğinde o oyuncu için yazarsın. Bir kutuya sıkıştırmazsın” dedim.”

Powell, Cruise’a bakıp bu bilgiyi sindirmiş. Cruise ona ‘Nasıl bir kariyer istiyorsun, demiş. O da senin kariyerini istiyorum, demiş. Peki, sence ben bunu nasıl yaptım, diye sorunca ‘Çok iyi karakterler seçiyorsun, demiş. Cruise da Hayır, seçmedim. Ben filmleri seçtim. İçlerindeki karakterleri yarattım. Ben filmi isteyip istemediğini değerlendirirdim. Filmin çıkmasını ve senin süreci yeterince sindirmemiş olmanı istemem. Ne yaparsan yap bütün filmlerde araştırmanı yap. Bir filmi yapmadan önce bile her yönünü incelerim. Görüntü yönetmeninden yönetmene, yapımcıya kadar. Ben sinema okumadım. Filmleri biliyordum. Neden başarılı olduklarını, neden olmadıklarını, içerdiği unsurları. Ortak çalışılan bir sanat biçimidir. Nokta.”

Cruise, yıllar içinde meslekte öğrendiklerini aktarıyor. “Glen’e, insanların kim olduğunu, dahil olan insanları, ne tür filmler yapmak istediğini bu filmin ne tür bir film olduğunu anlaman gerek, dedim. Sana çok iyi bir rol vereceğiz ve sana özel yapılmış olacak. Bizim işimiz bu. Ama ben hiçbir zaman bir rolü ‘Bu harika bir karakter’ diyerek seçmedim. Filmi istediğim için seçtim.”

Powell için hiç unutamayacağı bir sohbet olmuş. “Top Gun gerçekten oyuncu olma nedenim. Top Gun’ı ilk kez 10 yaşındayken izledim. Babamla, VHS’de. Bence birçok baba oğul için bu bir erginlenme törenidir. Babaların sürdürdüğü bir şeydir. ‘Bunu oğluma göstermeliyim.” Derler. Benim babamla da böyle oldu. Filmi izledikten sonra beni oyunculuk derslerine götürmesini istedim. O yüzden devam filmi yaptıklarını duyduğumda zaten filmde rolüm varmış gibi konuştum. Bu kadar tutkulu olduğum tek film bu. Gerçek oldu ve bu harika çünkü neredeyse olmuyordu. Tom’la birlikte çalıştım, Hangman karakterini oluşturduk. Asla elde edemeyeceğini düşündüğün bir fırsat bu…”

“Çocuğun filmin içine hep istediği gibi gerçekten adım attığı Son Kahraman filmini hatırlıyor musunuz? Onun gibi bir his.





UÇUŞ OKULUNA HOŞ GELDİNİZ


Miles Teller şunları söylüyor, “Şahsen bir oyuncunun bırakın uçak uçurmasını köpeğimi dolaştırmasına bile izin vermezdim.” Top Gun Maverick’in yeni nesil pilotlarından Teller ve Powel’ın yanı sıra Coyote rolüyle Greg Tarzan Davis, Payback rolüyle Jay Ellis, Fanboy rolüyle Danny Ramirez, Phoenix rolüye Monica Barbaro ve Nob rolüyle Lewis Pullman da yer alıyor.

Kod adlar donanmada birkaç farklı şekilde veriliyor. Soyadınızın uyarlaması ya da başınıza gelen bir olayla ilgili olabilir. Top Gun Maverick’in Donanma Havacılık Teknik Danışmanı ve Havacılık Koordinatörü Albay Brian Ferg Ferguson şöyle örnek veriyor; “Karşıdan karşıya geçerken araba çarpan Frogger adında birini tanıyorum.” Bu arada Barbaro için Phoenix adının nereden geldiğini anlatırken oyuncu arkadaşlarıyla birlikte geçirdiği yoğun bir geceden sonra onları şaşırtan bir şekilde ertesi gün işe vaktinde geldiğini söylüyorlar. “Küllerinden doğmak gibi” diyor. Bu arada Silah Sistem Operatörü Pullman’a sessiz ve iddiasız olduğu için Bob diyorlar.

İlk filmde kokpitte hiç kadın yoktu. Kosinski şöyle söylüyor; “Çünkü 80’lerin ortasında kadın savaş pilotları yoktu. 80’lerin sonunda, 90’ların başında değişmeye başladı. Bunu bu filmde yansıtmak önemliydi. İlk Top Gun döneminde kadın pilotların savaşta uçmasına izin verilmiyordu.” Diyor Barbaro. ABD Kara Kuvvetleri, 1933’te savaşma yasağını kaldırmış. “Birkaç yıl sonra onlar da diğer pilotlar gibi uçak gemilerini uçuruyordu. Pilotlarla konuştuğumda kadın erkek arasında ayırım olmayınca daha iyi olduklarını söylüyorlar. Kadın pilot değil de sadece pilot denmesi gibi. Bazı haberlerde bunu fark ettim. “Monica Barbaro, kadın pilot olarak rol aldı.’ Gibi. Evet ama o bir pilot. Kadın olduğunu vurgulamaya gerek yok.” Filmde birlikte uçtuğu pilotlar gibi Barbaro da insanların iş tanımlarına cinsiyetleri eklemediği zamanın gelmesini umuyor.

Bruckheimer şöyle anlatıyor, “Şimdi, ilk filmden 30 yıl sonra çok farklı. Havacılık dünyası değişti ve o değişimler bize yetenekli oyuncuları geniş bir havuzdan seçebilme fırsatı sundu.”

TOPGUN Kıdemli Albay Ferguson da şöyle diyor; “25 – 30 yıl önce hepimiz aynı görünüyorduk. Aynı makineden çıkmış gibiydik. Şimdi Amerika’nın bir kesitiyiz. Her kesimden insan var. Çeşitliliğin içinde güçlüyüz.”

Sıra bu filmde iş tanımlarına geldiğinde genç oyuncular önceden uyarılmış. Kosinski şöyle söylüyor; “Konuştuğumuz tüm oyuncularla karşı çok dürüst olduk. ‘Bu tipik oyunculuk işiniz değil. Saatte 950 km hızda Super Hornetlerde ağır G kuvvetleriyle uçacaksınız. Uçmak konusunda rahat mısınız?” Uçmayı ve yüzmeyi bu yapımda öğrenen Greg Tarzan Davis, gülüyor. “Öğrendiğim zaman ‘Evet, çok hoş olacak!” dedim. Sonra uçağa binince ‘Bunu artık yapmak istemiyorum’ dedim. İnsanlar ‘Vay canına. Çok havalı. Bunu istek listenden silebilirsin’ dediklerinde, istek listemde değildi. Askeri düzeyde uçmamın mümkün olduğunu düşünmemiştim, dedim.”






Genç kadryu Top Gun Maverick’te başarmaları gerekenler için eğitmek üzere Cruise, 1980’de kendi çıkış filmi Taps’de yönetmen Harold Becker ve yapımcı Stanley Jaffe’in Cruise ile genç rol arkadaşları Sean Penn ve Timothy Hutton’e yaptıklarını hatırlamış. Onları yeni askeri dünyaya alıştırmak için bir acemi birliğine sokmuş. Kosinski şöyle söylüyor, “İlk Top Gun’da Tom, F-14ün kokpitine adeta fırlatılmıştı. Bence bu kez oyuncuların daha hazır olmasını ve istediği gibi yapmalarını istedi. Uçaklarda artık daha çok teknoloji var ve bu filmin vurgusu da ilki gibi pilotta, makinede değil. Her şey kutunun içindeki adamda ya da kadında. Bu savaş uçakları hakkında bir film değil. Savaş pilotları hakkında bir film.”

Top Gun Maverick’in yeni üyeleri kendilerini Cruise’un geliştirdiği bir uçuş programında kanıtlamış. “Taps’de Becker ve Jaffe, biz genç oyuncuların filmi anlamamız için bir ortam yaratmıştı. Top Gun Maverick’te de bu önemliydi. Ama benim oyuncularımın gerçek bir F/A-18’e binip bayılmamaları da gerekiyordu.”

Cruise ve Bruckheimer, film için vizyonlarını sunmak üzere Hava Kuvvetleri Komutanı, ABD Pasifik Filosu, Koramiral DeWolfe H. Miller III ile görüşmüş. Cruise şöyle diyor “Hikayemizi anlattık. Canlı çekeceğimizi söyledik. Oyuncuları seçip eğiteceğimizi aksi takdirde yapmayacağımızı söyledik. ‘Yapmak istemezseniz anlarım. Ama bunu yapabilmemin tek yolu bu’ dedim. Başkaları ‘Şöyle çekebilir miyiz?’ diye sordu. Ben de Sen çekebilirsin. Ben çekemem.’ Dedim. Donanma da ‘Evet, bunu yapacağız. Sizi yukarı çıkaracağız.’ Dedi. Her açıdan güvenlerini kazanmak önemliydi. Bu bir ortaklık. ‘Bu işi yapacağım.’ Dedim. Benim için uçmak çok önemli. Donanma çok önemli. Onlar farklı bir havacılık ruhuna sahip. Bunu onurlandırmak istedim. İlk Top Gun’ı onurlandırmak istedim. Bu filmi bu yüzden yapmak istedim. Bu filmi de onurlandırmak istedim.”

Cruise, Kosinski ve görüntü yönetmeni Claudio Miranda, Donanmayla birlikte çalışarak kokpitin içinden çekim yapmak için kameralar geliştirmişler. Başta filmin hava sahnelerini önce çekmek için baskı varmış. Cruise karşı çıkmış ve “Hava sahnesi çekmenin nasıl olduğunu bilmiyorsunuz. Test çekimi yapıp nasıl olduğunu göreceğiz dedim. İlk önce benim düşük irtifa uçuşumla, gerçek bir Top Gun pilotuyla test çekimi yaptık. Walleye adlı gerçek bir pilotla. Yapılması gerekenler, tüm detaylar, sinematik bakış açısından çok büyüktü. Ama elde ettiğimiz görüntü müthişti. Kurgusunu yaptık ve gösterdik. Sorunları da öyle. ‘F-18’e bir oyuncu yerleştirebilirim. Bize gerekeni vermeyecekler. Sadece bayılmakla kalmayacaklar. Uçağın içinde çok şey oluyor. Kameralar var. Işık var. Performans var. G kuvvetleri var. Alçakta olmaları gerek. Uçağın içindeki o deneyime sahip olmalısınız. Görmeli ve hissetmelisiniz. Rol yapamazsınız.’ Dedim.”

Bu destek sistemi beş aylık yoğun uçuş eğitimiyle oluşturuluş. Cruise, bir eğitim programı geliştirmiş. Genç oyunculara günlük hedefler belirlemiş, önce havacılıkta rahat olmalarını sağlayacak eğitmenler atamış, sonra da uçmayı ve ardından G kuvvetine dayanmayı öğrenmelerini sağlamış. Her gün detaylı bir form doldurarak Cruise’un bireysel programları ayarlaması ve düzenlemesi sağlanmış.

Pullman şunları söylüyor; “Tom Cruise’un her gün doldurduğunuz formları bizzat okuduğunu duyuyorsunuz ve ‘Tom Cruise’un bunu yapması imkansız. Çok daha önemli işleri vardır.’ Diyorsunuz. Sonra ‘Aman Tanrım, gerçekten okuyor.’ Diyorsunuz. Her gün antrenmanım hakkında bana kişisel geri bildirim veriyor.”

Süreç zorlu ama gerekliymiş. “Cruise şöyle diyor; “Her formu tek tek okudum. Çünkü sonunda onları bir F/A-18’e bindirmem gerektiğini biliyordum.” Genç pilot adayları uçuş eğitiminde Cessna 172 Shawk kullanmış. Ramirez, filmde ilk yaptıklarından birinin de uçuşta rahat olduğunu belirten bir kağıdı imzalamak olduğunu söylüyor. “Biraz sıkıntılıydı. Çünkü uçmaktan çok korkuyordum. Ama yine de imzaladım ve ilk birkaç haftanın sonunda uçmak için sabırsızlanıyordum.”

Cessna’dan Extra 300’ geçilmiş. Cruise “Extra’da akrobasi daha çok, o yüzden G kuvvetine başlayabildiler. Sonra başka bir uçağı onlara yaklaştırdım ve dışarıda başka bir uçak varken havada rahat olmayı hissetmeye başladılar. Uçağı siz kullanıyorsanız bir uçakta oturup G kuvvetine dayanmak daha zordur. Yarış arabasında yolcu olmak gibi. Sürücü, bir anlık olsa bile ne zaman döneceğin bilir. Kullanırken bekleyebilirsiniz. Kaslarınız, nefes almanız, her yönünün o dönüşe, G kuvvetine hazırlanır. Oyuncular da uçarken akrobasi manevraları yaptılar. Yorucu ve dikkat dağıtıcı olabilir. Özellikle de F/A-18’de birçok şey olurken.” Diyor. 

Top Gun Maverick’i olabildiğinde uygulamalı çekme kararının arkasında G kuvveti varmış. Vücuttaki etkileri o kadar net görülüyor ki rol yapmak imkansız. Ama özgünlük arayışı Cruise ve kopilotların vücutlarını aşırı baskıya dayanacak şekilde eğitmeleri anlamına gelmiş.

Cruies şöyle diyor; “Şu anda yeryüzünde vücutlarımızda yerçekimi kuvveti var. ‘G, vücut ağırlığınızın iki katıdır. Üç, üç katıdır. Yani 100 kilo birine 2 G verince 200 kilo hisseder. Bu filmde oyuncular 7.5 – 8 G alıyor. Yani 100 kiloysan, 800 kiloluk ezici bir güç olacak. Beynindeki kanı dışarı itecek. Görüş kapanır, tüm kanı bacaklarınıza iter. G-LOC denen bilinç kaybı durumuna girmemek için çalışman gerek. O tolerans geliştirip G kuvvetine dayanıp uçabilmelisin. İzleyicinin G kuvveti etkilerini görüp deneyimlemesini istedim. Bir yüzü, yapay olarak o şekilde deforme edemezsin.”

Ama süreç zorlayıcıymış. Top Gun Maverick’in genç oyuncuları bir an için bile değiştirmek istemiyor. Tellr şunları söylüyor; “Tom, bizim için bir havacılık programı yaptı. Çünkü yaptığımız iş çok ciddi. Herkes imkansız diye düşündü. Bence bu da itici güç oldu. Bence Tom, imkansız ya da yapılamaz diye duyunca işe girişiyor.”

Eğitimin sondan bir önceki aşamasında yeni oyuncular, jetin manevralarına alışmak için kendilerini yine L-39 Albatros tek motorlu, yüksek performans jetlere yükseltilmiş bulmuşlar. “Farklı aşama jette çekim yapmaya alışmaları gerekti çünkü onları F/A 18’e bindirdiğimde çekim yapmamız gerekecek. Donanma her istediğimiz anda bize amade değil. Yani sadece bütçe sorunu değil. Pilotlara ve insanlara saygıdan dolayı. Çocukların her uçuşunda görüntü almalıydım. Donanmaya ‘Çocuklarımı hazır edeceğim.’ Dedim.”

Tabii ki hazır olmak sadece jette oturup bayılmamak ya da kusmamak demek değilmiş. Hem onları yapmak hem de rol yapabilmek ve bir yandan da Donanmanın cesur adamları sizi bir dizi hayret verici manevrayla yönlendirmesi demekmiş.

Son adım olarak da F/A-18’e binmeyi ummuşlar. Gerçek Donanma pilotları onları hayatlarının yolculuğuna çıkarmış ve inanması zor bir deneyim yaşamışlar. Barbaro şöyle söylüyor; “Yoğunluk o uçaklarda çok daha somut. İlk uçuşumuzda hiç kamera yoktu. Sadece nasıl olduğunu, birkaç savaşçı manevrasıyla, biraz düşük irtifa manevrasıyla deneyimlemek ve uçuş sonunda vücudun hissettiklerini görmekti. O anda bunların aynı zamanda rol yapıp repliklerimizi söyleyeceğimiz, kameraları açıp kapayacağımız, makyajımızı kontrol edip aksesuarlarımızı düzelteceğimiz, pilotumuzla iletişim kuracağımız şartlar olduğunu da fark ettim. Eğitimin ne kadar faydası olduğunu o zaman anlamaya başladım.”

Pullman’ın deyişiyle, “F/A 18’de uçmanın duygusunu anlatmak çok zor. Bir rokette oturmak ya da ejderhaya bağlı olmak gibi. Top Gun pilotlarından duyduğun en iyi benzetme uçağa bağlamak. Çünkü çok kontrollüler ve bu aletlerin ustaları onlar. İçten dışa çok iyi anlıyorlar. O yüzden kendilerini uçağa bağlayarak güç kaynağına bağlanıyorlar.”






Teller şöyle diyor, “Bir oyuncu kadrosunu hiçbir şey birbirine kolektif acı çekmek kadar çok etkili bağlayamaz. Bir şeyler yaşarken ve ne kadar zor olduğunu bildiğinizde, solunuza ve solunuza bakıyorsunuz ve görüyorsunuz ki o kişi de aynısını yaşıyor. İzi biraz daha zorluyor ve normalden daha ileri gidiyorsunuz. Bizim için çok eşsiz bir deneyim ve hayatımız boyunca bunu ancak birbirimizle konuşabileceğiz.”

Cruise, şöyle diyor; “Başardıkları noktayla çok gururu duyuyorum. 45 dakika uçuyorlarsa oyuncuyla sadece 20 dakikam oluyor. Bu çocukların hepsi başka filmler yaptılar ama bunun gibi bir şeyi hiç yapmadılar. Onlara kurguyu göstermem gerekti çünkü ihtiyacım olan görüntüleri anlamaları gerekiyordu. Çünkü yukarıda yönetmen yok. Onlarla kimse konuşmuyor. Replikleri bir kağıtta yazılı. Yani orada yapacakları çok şey vardı. Pilotla çalışmaları gerekiyordu. Işıktan anlamaları gerekiyordu. Çekimle örtüşmesi gereken coğrafya kompozisyon vardı.”

Coğrafi konum gerçekten dikkat edilmesi gereken bir şey çünkü Cruise ve oyuncular Amerika’nın en zorlu ve ilginç rotalarından bazılarında uçmuş. Amerika’da Death Valley Milli Parkı ve Washington’da Cascade Dağları gibi. Ayrıca Cruise, Donanma’da adını aldığı Başkan’ın sözlerinden ilham alarak “Büyük Çomak” denilen uçak gemisi USS Theodore Roosevelt’den de kalkış yapmış.

Kosinski şunları söylüyor; “Roosevelt’te çekim yapmak bugüne kadar yaptığım en müthiş ve zorlu çekimdi. Yoğun bir iş ortamı ama görüntüler göz kamaştırıcı oldu. Tom’u F/A-18’den kalkış yaptırdık ve hepsini çektik. Dört ya da beş kalkış yaptı. Bunu daha önce hiç kimse bir filmde yapmadı. Sadece Donanma havacıları yapar. Sadece mancınık kalkışı da değil, inişi de öyle, hepsini filmde görüyorsunuz. İnanılmaz bir deneyimdi. Fiziksel olarak çok zorlayıcıydı. Ekip için zordu ama elde ettiğimiz görüntüler çok gerçek. Küçük bir alanda savaş jetleri, art yakıcıyla bir uçtan kalkış yapıyor. Makinelerin bale yapışı gibi. Olanlara hayran kalıyorsunuz.”

Bale gibi kesin bir süreç ama güçlü de bir süreç. Cruise hava sahnelerinin yöntemselliği hakkında şöyle diyor; “Görsel dili incelemekle ilgiliydi. Kokpit içindeki ve dışındaki görsel dili anlamam gerekiyordu. Her çekim çok özeldi. Ne anlatıyor? Oyunculara ‘Tam şurada olmalısınız, sonra dışarı bakın ki başka bir jeti kesip sonra tekrar edebileyim. Arkaya bakınca çok aşağı bakmayın. Tam şuraya bakın. Tam şu noktaya. Güneş tam buradayken şu noktanın üstüne bakın. Ayrıca G kuvvetlerine alışmaları gerekti. Bazı oyuncular hiçbir zaman alışamadı. Hep kustular. Bazen ‘Kustum. Utanıyorum.’ Dediler. Onlara ‘Utanma. Ses sınırını geçen ilk efsanevi pilot Sam Shepard’ın 1983’deki Boşluktaki Kahramanlar filminde canlandırdığı Chuck Yeager’ın alışana kadar bir ay kustuğunu söyledim. Görüntüleri de alıyoruz. Teşekkürler. Acı verici biliyorum. Kusmak istemiyorsun. Manevralar bu pilotların bu zaman aralığında yapması için çok ağır ve yoğundu. Ağır G kuvvetleri birbiri ardına, hiç durmadan geliyor. Vücudunuz için acımasız.”

Cruise brifinglerin önemli olduğunu belirtiyor. “Bir uçuşun brifing birkaç saat sürer. Her manevranın brifingini veriyorsunuz. Sıcaklık, lokasyon, ışık brifingleri olur. Ne kadar süreceğini, hangi pozisyonda olacağımızı çalışmamız gerekir. Yukarı çıkıp geri geldiklerinde kameraları açmamış olamazlar ya da makyajları kötü olamaz, repliklerini atlayamazlar. Yapmaları gerekir. Ayrıca onları bir ekip yaptım. Onlara “Sizin zamanınız geldiğinde uçtuğunuzda toplantıyı yönetmenizi istiyorum. Ben masada olacağım ama siz yöneteceksiniz. Sizin uçuşunuz. O yüzden pilotunuzla birlikte siz yapacaksınız. Nasıl olacağını biliyorsunuz. Şimdi uçuş brifingini verin.’ Kendi kontrollerini ele aldılar, sahiplendiler. Umarım kendi hayatlarında ve kariyerlerinde de böyle yaparlar. Kendi bütünlüklerini hiç bozmazlar. Bir sanatçı için kendilerine sahip çıktıklarındaki parıltılar, robot gibi olmamalar ve onlara söylediği yapmaları çok önemli. Bana Taps’de Harold Becker ve Stanley Jaffe’nin yaptığını hatırlatıyor. Yetenekli oyuncuları aldılar, yeteneklerinin farkına vardılar ve onları gelişebilecekleri bir ortama koydular.” 

Bu brifinglerde Cruise ve oyuncular, ayrıca Kosinski, görüntü yönetmeni Claudio Miranda, tüm havacılık departmanları, idari yapımcı Tommy Harper ve editör Eddie Hamilton bulunuyormuş. Kosinski şöyle anlatıyor; “Brifinglerde editörün olması Eddie’nin o gün ne yapmaya çalıştığımızı anlaması demek. Çok fazla görüntü alıyoruz. Her uçuşta altı kameramız var. Günde altı uçuş yapıyoruz ve genelde aynı anda yerden de çekim yapıyorum. Böylece görüntüler gece geldiğinde neye baktığını biliyor ve her şeyi ona göre organize edebiliyor. Bazı günler aynı anda 27 kamera çalışıyordu. Yani orada olması gerekliydi.” Ya da Harper’ın dediği gibi; “Bu film için Yüzüklerin Efendisi filmlerindeki toplam görüntü sayısı kadar çok görüntü aldık.”

Albay Brian “Ferg” Ferguson, Top Gun Maverick’te Air Boss’un temsilcisi ve filmin Donanma Havacılık Teknik Danışmanı ve Havacılık Koordinatörü olarak görev yapmış. Ekibin başardıkları konusunda hala şaşırıyor. “Çok zor ve derin bir öğrenim eğrisiydi. İki muazzam organizasyon vardı. Global film yıldızlarının olduğu muazzam ölçekli bir yapım şirketi ikonik bir filmi yeniden yapmaya çalışıyor. Sonra Donanma Havacılığı tüm uçakları, gemileri, personeli ve üsleriyle birlikte var. Aralarında bir milyon parça kolektif olarak hareket ediyor. O yüzden bu iki varlığı, birçok kabloyla, Amerikan vergi mükellefine hiçbir yük olmadan pürüzsüzce birleştirmenin bir yolunu bulmamız gerekti.”





CRUISE’UN EVRİMİ


Tom Cruise’a uçmayı ilk olarak Toostsie’nin yönetmeni öğretmiş. Efsanevi, iki Akademi ödüllü Sydney Pollack, yıldızla henüz 18 yaşındayken tanışmış. Cruise, Taps’deki başarısının ardından yetenek ajansı CAA’le çalışmaya ve yazarlar ve yönetmenlerle bir dizi toplantı yapmaya başlamış. 
Cruise şöyle diyor; “Kariyerimde seçtiğim her film eğitimimde bir gelişmeydi. Her seferinde çalışıp öğrendim. İnsanlar bana ‘Yönetmenleri iyi seçiyorsun.’ Diyorlar ama sadece yönetmenler değildi. İlgilendiğim projelerin geneliydi. O yönetmen, o özel malzemeyle. Hiçbir zaman “Bu filmi yapmalıyım” demedim.” 
“Filmlerin ve benim tüm amacım her zaman eğlendirmekti. Ayrıca her türden filmler yapmak istedim. Fanteziden aksiyon, müzikallerden dramlara kadar. Ama her birinin farklı bir hikaye anlattığını değerlendirip görmem gerekir. Kule filminde Alan J. Pakula’ya bakıyordum, görüntü yönetmeni Gordon Willis de Baba filmleriyle oradaydı. Hikaye anlatımında müthişlerdir. Amerikan sinemasına Fransız etkisi geliyordu ama yine de hikaye anlatımında bir Amerikan yapısalcı anlayışı vardı. Beni ilgilendiren şeyler bunlardı. Scorsese ve Coppola’yla tanıştım. Önemli olan hepsini sindirmekti. Sydney Pollack’la ilk karşılaştığımda tüm filmlerini izlemiştim. Sadece görüştüm. Yazar olarak değil de oyuncu olarak. Havacılıktan bahsettik çünkü tutkumu biliyordu ve arkadaş olduk.”
13 yıl sonra arkadaşlar birlikte yapmak istedikleri filmi bulmuş. John Grisham’ın çok satan eserinin uyarlaması olan Şirket filmi. Cruise “O kadar sevdim ki haftada 7 gün çalıştım ve uçmayı öğrenecek vaktim hiç olmadı. O yüzden filmin sonunda Sydney bana uçuş dersleri verdi ve şöyle dedi ‘Artık uçmayı öğrenmen gerek yoksa hiç yapmayacaksın. Tutkularından biri olduğunu biliyorum ve yapman gerek. Bunu yapman sonsuza dek sürecek…” diyor.
Tom Cruise için hikaye bundan sonra değişiyor. “Altı hafta sonra Sydney’i yemeğe çıkardım. ‘Seni pislik’ Bu kadar hızlı mı öğrendin? Dedi. Evet, gerçekten zordu, dedim.”

“Sonra aramızda eğlenceli bir oyun oldu. Sydney, bir sonraki aşama IFR (Aletli Uçuş Kuralları), benim yıllarımı aldı senin de yıllarını alacak, dedi. Bir süre sonra onu yemeğe götürdüm. Yemek yedik ve sonunda ‘Hesabı ben ödeyeceğim’ dedim. Cüzdanımı açtım ve parayı çıkarırken masaya koydum. Cüzdanıma baktı ve IFR ehliyetimi gördü. ‘Seni pislik’ Ne yapıyorsun sen!’ dedi. Ben de ‘Ne oluyor Sydney? Yıllarını vererek oyalanmışsın. Benim yıllarım yok dostum.’ Dedim.”
Ama Cruise’a uçacak gereçleri verdiği için Sydney’e teşekkür etsek de ateşi ilk tutuşturan Jerry Bruckheimer olmuş. Cruise, bilgi edinmekle, Taps’ten Outsiders’a ve Curtis Hanson’la Losin’ It’e kadar çeşitli filmler yapmakla uğraşırken Bruckheimer ve merhum yapımcı ortağı Don Simpson da şehrin en iyi ekibi olmuşlar.
Flashdance ve Sosyete Polisi’nden sonra, Simpson ve Bruckheimer, Mayıs 1983 tarihli California dergisinde ortaklıklarını stratosfere çıkaracak film fikrini bulmuşlar. Top Guns adlı makalenin yazarı Ehud Yonay, Top Gun sınıfındaki F-14 ekibinin hikayesini yazmış. Top Gun eski eğitmeni Chuck Heater Heratley tarafından çekilmiş göz alıcı hava fotoğraflarına yer verilmiş. Bruckheimer şöyle anlatıyor; “Vay canına! Bu gerçek Star Wars gibi, dedim. Dergiyi Don’un masasına fırlattım ve bu haberi almalıyız, dedim.”
Bu noktada Cruise, Ridley Scott’la Legend filmini yapıyormuş. Gerçek bir tasarım, ışık ve çekim ustasıyla çalışma ve seyahat etme fırsatını yaşıyormuş. Şöyle diyor; “Dünyayı görmek istedim. Ridley Scott’la Pinewood İngiltere’de çalışmak benim için çok önemliydi. İlk kez okyanus aşırı bir yere gitmiştim ve İngiliz ekibin nasıl çalıştığını görmek istemiştim. Oraya gitmek benim için bir ayrıcalıktı.”

Ayrıca Cruise, ilk kez Scott ailesinin bir üyesiyle birlikte çalışmış. “Ridley, kardeşim Tony’yle tanışmalısın dedi. O noktada Tony, Açlık’ı yapmıştı ve gerçek, vizyon sahibi bir sanatçı olduğunu görebiliyordunuz. TopGun’ın senaryosunu okudum, Tony’yle buluşmak için Los Angeles’a gittim ve tüm tasarımı gördüm. Kardeşiyle bir yıldan uzun zaman geçirmiştim ve Tony de oradaydı. Tony, kesinlikle heyecanlı küçük kardeş gibiydi. Filmin nasıl görüneceğine dair haria bir kitabı vardı. Ofiste Don ve Jerry vardı ve sinematik olarak ne yapacaklarını gördüm. Senaryo harika değildi. Başarılı değildi. Maverick’te gerçek bir karakter yoktu. Bir tür dünya gibiydi.”
Cruise, Scott ve yapımcıların her zaman ilk tercihi olmuş Ama bilmedikleri şu olmuş, Onlar da Cruise’un listesinin başındaymış. “Jery ve Don’ı takip ediyordum. Çok iyi yapımcılardı. Sadece yenilikçi değiller. Onlara tanışınca anlıyorsunuz. Top Gun senaryosundan konuşmaya başladık. Benim için bu bir rekabet filmi. Rekabet hakkında bir film, onur, dostluk, fedakarlık, riskler ve hatalar ve o hatalara sahip çıkmak hakkında bir film, dedim.”
“Toplantıdan sonra New York’a gitmem gerekti. Beni beyaz bir limuzinle almaya gelen menajerime, çünkü 1984 yılındaydık, ‘Bu filmi yapacağım. Ama onlara söyleme. Bu anlaşma için istediklerim şunlar; Senaryoyu onlarla birlikte bir ayda geliştireceğim. Ayrıca tüm yapım toplantılarında yer almak istiyorum. Nasıl çalıştıklarını görmek istiyorum. Ayrıca Blue Angels’la uçmak istiyorum.” Dedim. 
Blue Angels, 1946’da kurulan Donanmanın gösteri uçuşu takımı ve o günden beri ABD’de kalabalıkları hayran bırakıyor. Ayrıca Tom Cruise’un Top Gun’a evet demesinin ardındaki gerçek nedenmiş.

Bruckheimer’a sorarsanız size Cruise’un Miramar California’da Blue Angels’la uçuşunu ayarladığını size anlatacaktır. Ayrıca Cruise’un piste motosikletle ve Legend filmindeki uzun saçlarıyla geldiğini ve Donanma havacılarının bu Hollywood hippisine bakıp ona sıkı bir uçuş deneyimi yaşatmaya söz verdiklerini de anlatacaktır. Cruise, dört ya da beş G’ye maruz kaldıktan sonra sonunda inmiş, yakındaki bir telefon kulübesine gitmiş, Bruckheimer’ı arayıp “Varım.” Demiş. En azından Bruckheimer öyle söylüyor.
“Jerry öyle der ama aslında öyle olmadı. Saçım uzundu ama pilotlar beni zorlamadı. Havacılığa olan tutkumla ilgilendiler. Blue Angels’la uçmak hayalimdi! Harika bir uçuştu. İlk kez G kuvvetiyle hızımı hissettim. G kuvvetini okuyabilirsiniz ama yaşayana kadar anlayamazsınız. Müthişti. İstediğimi yapmama izin verdiler. Beş G’ye kadar çıktım. Jerry’nin bilmediği şey ise filmi yapıp yapmayacağımı onlara aylarca söylemedim. Senaryonun nasıl değişeceğini görmek istedim. Stüdyoyla anlaşmamada F-14’te uçacağımın olmasını istedim ve oldu.”
Anlaşma yapılmış. Herkesi için çok önemliymiş. Cruise için, filmin konusuna da bakınca yapımı öğrenmek ve ilerlemek açısından önemliymiş. Bazı yönlerden nasıl yaptığına hala şaşırıyormuş. Hala çocuktum. O yüzden biraz ‘Sen kim olduğunu sanıyorsun?’ gibi oldu. Acayip. Ama Don, Jerry ve Tony, bana karşı çok cömertti. Başından itibaren. Her toplantıda öyleydi. Benim için bir sonraki aşamaydı.”
Cruise, soraki aşamayı tipik bir adanmışlık kucaklamış. Simpson, Bruckheimer ve Scott da sözlerini tutmuşlar ve onu tüm sürece dahil etmişler. “Top Gun açısından odak noktam çok genişti.” Senaryodan yapıya, hikaye mühendisliğinden ışıklandırmaya, setlerden gardıroba, lenslerden Scott’In el yapım filtrelerine, renklere ve kompozisyona kadar. Cruise hepsinde yer almış.”
Rol arkadaşları ilgi odağı olurken Cruise odaklanmaya devam etmiş. “Top Gun’ı yaparken hepsinin deneyimi benden farklıydı. Çok heyecanlıydım ama sürecimi değiştirmedim. Çoğu kişi partiler yaparken ben evde çalışıyordum. Hazırlanıyordum. İş yapıyordum.”






İHTİYACI HİSSETMEK


İlk çıkışından 36 yıl sonra hala pop kültürün bir parçası olacak kadar ikonik bir filmin devam filmini yapmayı düşünürken nereden başlarsınız? Bazen cevap başından beri önünüzdedir.
Cruise şöyle diyor; “Devam filmi üzerinde ilk çalışmaya başladığımda Tony’ye Top Gun’ı izlemeliyiz. Sen, ben ve Jerry ilk filmi izleyeceğiz, dedim. Top Gun’ı bildiğimizi düşünüyoruz. Dönüp birlikte izleyelim. Hissedelim, dedim.”
Bu, Tony Scott’ın 19 Ağusos 2012'de trajik ölümünden iki yıl önce olmuş. Üç orijinal yaratıcıyla o ilk gösterimde karanlıkta oturmak Top Gun Maverick için geliştirici bir an olmuş. O sabahki gösterim filmin DNA’sına işlenmiş.
“Filmi birlikte izlemek istedim çünkü herkes Top Gun’ı bildiğini düşünür. Ama filmin mekanizmasını anlamazlar. Herkes ‘aman Tanrım. Çok keyifli bir film.’ Der. Ben de söyle derim: “Evet, öyle ama bu adam, Mavercik babasını kaybetmiş, ihanete uğramış, dışlanmış, Donanma Akademisine gidememiş. Arkadaşı ölüyor. Aşırı agresif. Top Gun’a zor bela girmiş. Bu filmin alt katmanında ciddi bir dram var. Müzik çok iyi, eğlendirici ama Maverick… takım oyuncusu değil. Iceman’i ve herkesi yenmek için orada. Donanma’yı yenmeye gelmiş.’ Komik ama yıllar içinde insanlar gelip devam filmi için fikirler sundu. Ben de ‘Bu Top Gun’ değil dedim.”
Gösterimden sonra 1990’da Yıldırım Günleri’nde birlikte çalışan Cruise, Bruckheimer ve Scott, bir toplantı yapmış. Cruise şöyle anlatıyor. “Filmi izledik ve izleyici olarak hissettik. Çünkü vizyona girdiğinden beri izlememiştik. Bir sinema salonunda birlikte oturup izlememiştik. 1986’dan beri. Yani onu izlemek, hakkında konuşmak çok iyi bir andı. Bizi geçmişe götürdü. Don, Jerry ve Tony… Dördümüzü de. O filmin sosu buydu. İnsanların fikir ayrılığı. Görsel olarak Tony’nin başardıkları! Tony, insan olarak ruhu. Top Gun’a getirdiği enerji, o anlayış, hikaye anlatımı, o coşku.”

Bruckheimer katılıyor, “yeni bir Top Gun filmi yapacaksak Tony’nin standardına uygun olacaktı. Top Gun piotları gibi, Tony de en iyisiydi. Ona uygun olmalıydı.” Kosinski için Scott’ın orijinal filmiyle yan yana gururla durabilecek bir şey yapmak önemliymiş. “Onun yerini doldurmak imkansız.” Diyor.
McQuarrie için, orijinal filmin efsanevi konumu hem yardımcı hem de engelleyici olmuş. “Sürekli karşılaştığımız şeylerden biri de ilk filmin sahip olduğu güç ve insanların zihinlerindeki yeri oldu. Gerçek hali değil de dönüştüğü hali.”
Top Gun’ı Cruise’la Bruckheimer’ın arasında oturup izlediğini hatırlıyor. “O gösterimde çok eşsiz bir konumdaydım. Tom ve Jerry, sahneler hakkında ve çektikleri zaman hakkında benim üzerimden yorumlar yaparken en büyük canlı DVD yorumu oldu. Çok iyi bir geçmişe yolculuk oldu. Filmin yazılışı, çekimi ve kurgusu sırasında yeni bir şey yaratmak yerine tekrar tekrar orijinal filmin anlarını yeniden yaratma eğilimi gösterdik ve orijinal filmi ne kadar bırakırsak kendi yönümüze o kadar çok gittiğimizi gördük. Film çok daha gerçek oldu ve tek başına ayakta durabilen bir şey olduğu ihtimali ortaya çıktı. Tom ve benim için bir film yaparken, ister Mission Impossible olsun ister başka bir film olsun yeni filmi izlerken ilk filmi izlemiş olmak zorunda olmamanız önemlidir. Bir şeyleri hatırlamak zorunda olmamanız önemlidir. Bu filmde çok fazla nostalji, geçmişi aynalama, yansıtma var. Ama bu filmin kendi hikayesi var.” 

Başka bir deyişle, vermek istedikleri havayı biliyorlarmış. Ama bu kolay olduğunu göstermiyor. Cruise şöyle diyor; “Bir dengeydi. Mission Impossible filmlerinde devam filmleri yapmış olmak Top Gun Maverick’i nasıl yapacağımı anlamama yardımcı oldu. İnsanlar bu devam filmini yıllardır istiyordu. Sürekli sordular. Ama Mission’da ilk kez ‘Devam filmi yapabilirsen, bir şey öğrenebilirsem, yapımcı ve sanatçı olarak bu tür bir formatta oynayabilirsem belki olabilir diye düşünmüştüm.”
“Ayrıca bu noktada izleyiciyle birkaç filmde iletişim kurmanın zor olduğunu da fark ettim. Biz izleyiciyle hikayenin gelişim -i açısından ilginç bir diyalog yapabilirim. Stüdyonun bana sinematik olarak bazı alanları zorlamama izin vermesine olanak verir. İlk Mission Impossible’ı yaptım ve gurur duyuyorum. Üçünü yaptıktan sonra hepsini birden değerlendirdim. O zaman gerçekten başlayabildim. Sonra Ghost Protocol, ardından Rogue Nation, sonra Yansımalar ve sonrakiler (şu anda çalıştığımız film) geldi. Top Gun’ın devam filminde stüdyo ve izleyiciler istediklerini söyledi ama izleyici deneyimi olarak da aynı türden bir ilerleme olmalıydı. 1986’da ilk filmden sonra devam filmi yapmakla ilgilenmiyordum. Top Gun’ı bitirdiğimi düşünmüştüm. Ama Mission’da devam filmleri yapmak Top Gun Maverick’e nasıl yaklaşacağımı anlamama yardımcı oldu. Bir şablon hazırladım. Nostaljik olmalı, Maverick olmalı ama artık daha yaşlı. İzleyiciye Top Gun’ın yeni evrimini vermek istedim.”

Hepsi filmlerin yapım şeklinin tam tersi olmuş. McQuarrie şöyle diyor. “Her gün filmin ihtiyacı olacağını düşündüğümüz şeylerden vazgeçiyorduk.
Cruise şöyle diyor; “Kağıda bir şey koymak istemelisin, duygusal olarak değerlendirmelisin. Sonra çıkarabilirsin. Bir fikre saplanıp alamazsın. Bir örnek vereyim; Eski senaryoda ilk filmden bir deri ceket giydiğim bir sahne vardı. İşe yaramadığını biliyordum. McQ’yu aradım ve ‘Bu sahnede nostaljiye ihtiyacım var ama doğal olarak nasıl bulacağımı bilmiyorum. Ceketi giyiyorum ama bu doğru değil’ dedim. O da başka bir yolunu bulacağız, dedi.”
“Yani film boyunca çıkardığımız çok şey oldu. Gerektiğini düşünmüştük. Çıkardık ama aynı zamanda bir şeyler de koyduk. Filmde nostalji olmasını istedim. Filme nasıl başlayacağımı biliyordum. Çünkü izleyiciye “Güvende olacaksınız. İyi olacak. Size bunu şimdi sunacağım çünkü bunu uzun süredir bekliyorsunuz. İşte burada.” Demek istiyordum. O dengeyi orada bulduk. Filmin açılışı bu ve yapmak istediğim film bu.”
Bazen, nostaljik sularda uzaklara açılma isteği çok artmış. Bruckheimer, filmde uzun süredir görmediğiniz eski bir dostu görme duygusuna yakın bir şeyler hissetmiş. Ama aynı zamanda iyi bir devam filminin her zaman ileriye de bakması gerektiğini ve sadece nostalji olsun diye nostalji yaparsanız yapay olacağını da iyi biliyor

Cruise şöyle diyor; “Nolstaljiyi hissetmelisiniz. Ama onu hikayenin içinde bulmalısınız. McQ ile bunu Fallout’u yaparken konuşmuştuk. “Sanırım hikayemiz var, demiştim. Hikayenin tamamı yoktu. Rooster/Maverick ilişkisi vardı. O kadar. Hikaye oydu. Oradan sonra Penny karakterini, diğer karakterleri ve dünyayı inşa ettik. O dünya bugün nedir? Gerçekten oradan gelişti. Stüdyoya ‘Tamam, oldu. Anlaşma şu. Neyin içine girdiğinizi bilin.’ dedim. Oyunculara ‘Şöyle yapacağız ve başarıncaya kadar yapacağız.’ Dedim. Yaptığım her film, öğrendiğim her şeyin zirvesidir. Her film bir sonraki aşamadır. Zorlamayı bırakmam. Hiç kesinlik yoktur. Mükemmellik elde edilemez. Bu doğru. Ama bu denemeyeceğimiz anlamına gelmez.”
Yine de Top Gun: Maverick, Cruise için bunların hepsinden daha anlamlıymış. Belki bugüne kadar yaptığı tüm filmlerden daha çok. “Bu filmi Jerry’yle birlikte yapmak birçok yönden benim için tamamlayıcıydı. Top Gun’da yapımcı değildim ama ilk gerçek dahil oluşum ve gözlemimdi. İlk yapım olayım Top Gun’dı. Nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum. Yapımcısı değildim. Ama benim eğitimimdi. İnsanlarla ne yaptığımı konuşmadım, basınla konuşmadım, kimseyle konuşmadım. Sadece yaptım.”
Sonra Tony var. İlk filmi 80’lerin başında Cruise ve Bruckheimer’la yaptıktan onca yıl sonra 2010’da devam filmi yapma amacıyla oturup yeniden izlemiş. Tony Scott, Top Gun Maverick için en düşünürdü? Bu yapımcıların da çok düşündüğü bir soru olmuş. Yanıtları ise hep aynı.
“Çok severdi.” Diyor Cruise. 







GÖREV FİLMLER


Cameron Crowe’un Tom Cruise hakkında anlattığı bir hikaye sinemaya olan yaklaşımını özetliyor. İkisine de Akademi adaylığı getiren, 1996 klasiği Jerry Maguire döneminden geliyor. Hikaye Renee Zellweger’in Dorothy karakterinin oğlu Ray Boyd’u canlandıran çocukla ilgili bir hikaye. Daha sonra beş yaşındaki Jonathan Lipnicki rolü alıp şu repliğiyle akıllarda yer etmişti; “İnsanın kafasının 3.5 kilo olduğunu biliyor muydun?” Ama ilk başta Ray rolüne seçilen çocuk o değilmiş. Crowe’un deyişiyle çocuğun setteki süresi dolmuş ve yapımdan ayrılmış.
Bu tip şeyler sık sık oluyor. Ama Cruise’un daha sonra yaptığı eyin sık olmadığını söylüyor, Crowe. Ayrıca ona göre Tom Cruies’un sinemayı ne kadar sevdiğini ve herkesi sevmesini istediğini de gösteriyor. Çocuğu düşünene Cruise, ailesini arayıp sette geçirdiği zamanın kendisinde iz bırakmadığından emin olmak için çocukla konuşmak istemiş.
“Bunu yapmak onun yolu olmadığı için kötü hissetmesini istemedim. Onun yolu değildi. ‘Ne yapmak istersin’ diye sordum. Disnayland’e gitmek isterim dedi. Ben de onu ve ailesini gönderdim. Crowe daha sonra Vanity Fair’e şöyle demiş: “O ilk oyuncunun sinemaya gidip ekrana bakınca başarısız olduğunu düşünmesini istemedim. Hayatı boyunca sinemayı sevmesini istedim.” Demiş.
Cruise’un 25 yıl sonra sinemaya olan tutkusu hiç azalmamış. “Bir şeyi çekerken kurgusunu bilirim. Filmi, yaparken zihnimde oynatırım. Çünkü lensleri, çekimleri, yaptığımız her şeyi bilirim. Farklı performanslar için farklı çekimler yaparım. Çekim yaparken farklı düzeyler yaratırım. Kurgu böyle olursa editörün bu çekime ihtiyacı olacak, şöyle olursa buna ihtiyacı olacak, derim. Hikayeyi hissetmeniz gerek.” 
Bu bilgi ve tutku, Cruise’un sinemayı koruma mücadelesini de açıklıyor. Görevini şöyle görüyor; “Sizi koltuğunuzda oturtacağım, heyecanlandıracağım. Sonra güldüreceğim. Siz o filmi izlerken ikimiz sohbet edeceğiz.” Ama bu basit gibi görünse de aslında hiç değil. En azından bir filmi çektikten sonra global bir pandemi sizi filmi bitirmekten alıkoymaya çalışırken değil.

“Çok zordu. Hayatımda başka insanların ‘Bu yapılamaz’ dediği çok an oldu. “Belki yapılamaz ama ben deneyeceğim. Çözmem gerek’ dediğim zamanlar oldu. 
Bruckheimer, Cruise’un bulunduğu noktada bu kadar uzun süredir bu yüzden bulunduğunu söylüyor. Tom’un dünyanın en büyük film yıldızlarından biri olması rastlantı değil. Filmlerinin bu kadar iyi olması çok fazla zaman, enerji ve adanmışlık olması.” Verdiğinizi alırsınız. Cruise şöyle diyor; “Buna çok inanırım. İlk Top Gun’da benim için değerli olan bazı şeyler vardı. İnsanların bana verdiği zaman ve benim yaptıklarım açısından. Şimdi Top Gun Maverick’te ve ötesinde benim insanlarla eğer isterlerse paylaşmak istediklerim var. Genç oyuncular bana soruyor; “Nasıl yaptınız? Ne yaptınız?” Olan bu. Yaptığım bu. Benim için her zaman küçükken gördüğüm çok cömert olan ve olmayan insanlar olmuştur. Olmayanlar, bildiklerini bilenizi istemezler ve mistik bir hava yaratırlar ki gücü ellerinde tutabilsinler. Sizi aşağıda tutsunlar. O insanlar kapalı kapılar ardında olanları bilmenizi istemez. Bir kontrol noktasıdır. Ben öyle düşünmem. Ben herkesin her şeyi bilmesini isterim. İnsanların, filmleri en iyi şekilde yapmak için güçlenmesini isterim. Tıpkı Jerry’nin bana yaptığı gibi.”
Cruise’un Top Gun Maverick’teki rol arkadaşlarına sorarsanız size bu görevde çok başarılı olduğunu, onlara kendi yeteneklerine inanmalarını öğrettiğini, onlara karşı Bruckheimer’ın yıllar öncesinde kendisine davrandığı gibi cömert olma arzusu olduğunu söylerler.  

Powell şunları söylüyor; “Tom Cruise’la çalışmak hayal ettiğinizden daha iyidir. Çoğu zaman film yıldızlarının yanındayken size film yıldızı olduklarını hatırlatırlar. Tom, tam tersidir. O hemen bariyerleri kaldırmak, hikayeden, duygudan bahsetmek, öğretmen, mentör olmak, arkadaş olmak ister. Herkesi eşit görür. Ortak gibi, ekip gibi görür. Size ‘Kolay olmayacak. Zor olacak. İlk çekimde başaramayabiliriz ama bu filmin ilkinden daha iyi olması için elimizden geleni yapacağız’ der. Tüm hayatını daha önce kimsenin yapmadığı işler yapma düşüncesi etrafında inşa etmiş. Herkesin 36 yıldır beklediği filme ulaşması için kendine yaptığı baskı inanılmaz.”
Aynı baskıyı McQuarrie de hatırlıyor. “Top Gun gibi bir dönemi tanımlayan, kültürel açıdan ikonik bir filmin devamını yapma fırsatı çok sık gelmez. Ben de en başından denememek üzere bir karar vermiştim. Birçok yönden çıktığı dönemle ilgili olan, müziğin o zaman popüler olduğu, teknolojinin o döneme ait olduğu, Tom Cruise’un oyuncu ve yıldız olarak bugünkünden farklı olduğu orijinal filmin büyüsünün yeniden yapımıyla, yeniden yakalanmasıyla ilgilenmiyordum.” Gerçekten iyi bir hikayenin parçası olmayı çok istiyordum. Tom’la birlikte ekibe katıldığım andan itibaren odaklandığımız da bu oldu. Her gün orijinal filme odaklanmamanın, onu düşünerek yılmamanın ve altında ezilmemenin zorluğunu yaşadık. Tıpkı Goose’un ruhunun Maverick’in üzerine çökmesi gibi orijinal Top Gun da bizim üzerimize çöküyordu. Hayranlara onun kadar iyi ve tek başına ayakta durması gereken bir film vermemiz gerektiğini biliyorduk.”

Cruise için her şey çıkış yaptığı Taps filmine dayanıyormuş. “Kendimi bir destek sistemi olarak görüyorum. Oyunculara yardım etmek beni görevim. Ne tür bir film yaptığımızı anlamalarına yardım etmek. Başaramaya çalıştığımız şeyin ne olduğunu anlamalarına yardım etmek. Bunlar Taps filminde öğrendiğim şeyler. O filmde bir gün şehre gidip başımı kazıtmıştım. Saçım uzundu ama karakter için saçımı kazıtmaya karar vermiştim. Tören alanına gittim. Başımda şapkam vardı. Yönetmen Harold Becker vardı. Geçit töreni sahnesinin provası yapılıyordu. “Tamam Cruise, git ve şurada dur.” dedi. Şapkamı çıkardım. Cruise! Diye bağırdı. Evet efendim, dedim. Ben güneyde büyüdüm. O yüzden hep “Evet efendim, hayır efendim” derim. “Cruise! Saçına ne oldu?” dedi. Saçımı kazıttım efendim. Benim karakterim bu, dedim. Beni oturtup şöyle anlattı; “Cruise, yönetmen benim. Ayrıca bir yapımcı var. Saçını kestirmek isteyebilirsin ama birine sorman gerek!” dedi.
“Bunu bilmiyordum. O filmde kafamın içinde çok şey vardı. Sinema ve hikaye anlatımı hakkında her şeyi anlamaya çalışıyordum. Bütün gece yatakta yatıp düşünüyordum. ‘Keşke her şeyi bilebilsem!’ diyordum. Çok gergindi. Uykusuz, tavana bakıyordum. Sonra ‘Ne yapıyorum ben?’ dedim. Orada yatakta gülmeye başlamıştım. Kendime şöyle dedim ‘Tek yapabileceğim elimden geleni yapmak. Bu kadar. Hepsi bu kadar. Hayatımın geri kalanında ne yapmak istediğini biliyorum. Her şeyi çantada keklik sanma. Ama elinden geleni yap dostum. Ve odaklan.”
Top Gun Maverick’in yeni oyuncuları Cruise’dan şunu da öğrenmiş. Onların yaşındayken Taps’in yapımcısı Stanley Jaffe’in hikayelerinden de ilham almış. Sinema tarihiyle, sinemanın çıkışıyla, sinemanın n-öncesiyle vodville ilgileniyordum. Sinema ve hikaye anlatımının farklı hareketleri nelerdi? Charlie Chaplin nasıl gelişmiş? Harold Lloyd?” Chaplin’le Lloyd’un gözünden bakan Cruise’un özgünlük arayışı dublör kullanmamak, olabildiğince çok kamera çekimiyle yakalamak, eşsiz sahnelemeyi yeni ışıkla bulmak gibi yaklaşımlarında görülebilir.
“Ben her zaman fiziki bir oyuncu oldum. Hep iziksel bir dil geliştirdim. Ama aynı zamanda bir akrobasi pilotuyum. Savaş kuşlarını uçururum. Bu filmdeki P-51 benim. Red Tail, Cruise’un Connelly’yi uçurduğu dönem uçağı. Top Gun’dan Barry Seal Kaçakçı (ünlü uyuşturucu kaçakçısı Barry Seal’ı canlandırdığı) filmine, Yansımalar’a (helikopterini, kontrollü bir şekilde döndürdüğü ve C-17’nin arkasından ekranlardaki ilk alçak irtifa serbest atlayışını yaptığı) kadar birçok filmde en fazla hava sahnesinde oynayan oyuncu benim.

“O filmlerde bir havacılık dili geliştirmek için çalıştım. Görsel olarak ve yapım açısından. Yansımalar’ı ve Barry Seal Kaçakçı’yı yaparken her zaman bu Top Gun filmine bakıyordum. Henüz başlamamış olsam da yapabileceklerimizle ilgili bir görsel dil geliştiriyordum. Her zaman geliştiriyor ve donanımları çalışıyordum. Tabii ki o filmleri yapmakla da ilgileniyordum ama aynı zamanda hikaye anlatımında, teknik açıdan ve hikaye açısından nasıl yapacağını anlayışta bir ilerlemeydi. Ben bir filmi sadece film yapmış olmak için yapmam. Hayatım boyunca öyle oldum.”
Tom Cruise’un daha dört yaşındayken bir hayali varmış. “Uzay yarışını izleyerek büyüdüm. O jetleri uçurmak isteyerek büyüdüm. Küçüklüğümden beri astronot olmak, havacı olmak istedim.” Yakın dönemde Cruise’un kısa bir süre sonra Barry Seal Kaçakçı ve Yarının Sınırında filmlerinin yönetmeni Doug Liman ile yeniden bir araya geleceği, Elon Musk ve NASA’yla şu anda ismi bilinmeyen, uzayda çekilecek bir filmde iş birliği yapacağı duyuruldu. Ama şimdilik Top Gun Maverick’te inanmak için görmek gereken başka şeyler var.
Astronot, Havacı, Öncü. 4 yaşından 59 yaşına kadar olan sürede hiç fena değil. Cruise samimiyetiyle şöyle söylüyor; “İnanılmaz, gerçekten öyle. Hayallerimi yaşıyorum. Ama bu Maverick için gerçekten son mu? Top Gun Maverick’te bu soruyla oynayan bir cümle var. Uygun şekilde bizzat kendisi tarafından son teknoloji uçağın kontrol panelinde, daha önce kimsenin çıkmadığı bir yolculuğa çıkmak üzereyken pistte söylüyor. “Hadi tatlım. Son bir yolculuk…” diyerek uçağa fısıldıyor.

Top Gun Maverick’in bu sevilen karakterin son gösterisi olduğuna işaret eden bir alt metin olabileceği konusunda Cruise gülüyor, “O cümlenin anlamı ne? Son bir yolculuk? Bunu size ben açıklamayacağım. İnsanlar o cümleyi istedikleri gibi alabilir ve alacaktır. Olması gereken tam da bu.”


Filmin mmknmrtb notu:   78   /100