1.7.19

Yesterday


Dün Beatles’ı herkes biliyordu. Bugün şarkılarını sadece Jack hatırlıyor. 

Oscar ödüllü yönetmen Danny Boyle (Slumdog Millionaire, Trainspotting, 28 Days Later) ve Dört Düğün bir Cenaze, Aşk Her Yerde ve Aşk Engel Tanımaz filmleriyle Oscar adayı olan senaryo yazarı Richard Curtis’ten müziği, hayalleri, dostluğu ve hayatınızın aşkına giden uzun ve dolambaçlı yolu konu alan bir rock’n roll komedisi geliyor.

Jack Malik (Himesh Patel, BBC’den Eastenders) mücadele içinde olan bir şarkıcı ve söz yazarıdır.
Şöhret hayalleri, çocukluğundaki en iyi arkadaşı Ellie’nin (Lily James, Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz) tüm fedakarlıklarına ve desteğine rağmen hızla sönmektedir.

Gizemli bir küresel elektrik kesintisi sırasında yaşanan garip bir otobüs kazasının ardından uyandığında Jack, Beatles’ın hiç var olmadığını keşfeder ve kendisini aslında çok karmaşık bir sorunun içinde bulur.




Jack, tarihin en büyük müzik grubunun müziklerini onları hiç dinlememiş bir dünyaya sergiler ve çelik kalpli Amerikalı menajer Debra’nın (Emmy ödüllü Kate McKinnon, TV’de Saturday Night Live) ve iyi ama son derece güvenilmez turne yardımcısı Rocky’nin (Joel Fry, HBO’da Game of Thrones) ufak bir yardımıyla bir anda şöhreti yakalar.
Fakat yıldızı parlarken kendisine her zaman inanan tek kişiyi, Ellie’yi kaybetme riskini alır.

Jack’in eski hayatıyla yenisi arasındaki kapı kapanırken bir zamanlar ait olduğu yere geri dönüp ihtiyacı olan tek şeyin sevgi olduğunu kanıtlaması gerekecektir.





Beatles’ın en sevilen hitlerinin yeni versiyonlarını içeren Yesterday filminin yapımcıları Working Title’dan Tim Bevan and Eric Fellner (Aşk Her Yerde, Bir Erkek Hakkında, Bridget Jones serisi) ile Matthew James Wilkinson (Kaleidoscope, Double Date) ve Bernie Bellew (Les Misérables, T2 Trainspotting). Curtis ve Boyle da yapımcılar arasında.
Nick Angel (Pride, Tinker Tailor Soldier Spy), Lee Brazier (Let Us Prey, The Liability) and Liza Chasin (Victoria & Abdul, Darkest Hour) idari yapımcılar olarak görev alırken Emma Freud da (About Time, Pirate Radio) ortak yapımcı görevini üstleniyor.

Curtis ve Boyle’a kamera arkasında yetenekli ve tecrübeli bir ekip katılıyor.
Ekipte görüntü yönetmeni Christopher Ross (Terminal, gelecek film Cats), editör JON HARRIS (Kingsman: The Secret Service, 127 Hours), yapım tasarımcı PATRICK ROLFE (T2 Trainspotting, The Girl with the Dragon Tattoo), kostüm tasarımcı LIZA BRACEY (Hampstead, The Girl with All the Gifts), müzik süpervizörü ADEM ILHAN (The Ones Below, In the Loop) ve besteci DANIEL PEMBERTON (Steve Jobs, Spider-Man: Into the Spider-Verse) yer alıyor.




GEÇMİŞ HİKAYE

Ödünç Alınmamış Deha : Curtis ve Boyle’ın Dinamik İkilisi


Working Title Films için stüdyonun geliştirme kanallarında ortaya çıkan tutkulu bir projede senaryo yazarı Richard Curtis’le birlikte çalışması çok doğal olmuş. Yapımcı Tim Bevan, Curtis’i 30 yıldır tanıyormuş ve Bridget Jones serisinden Aşk Engel Tanımaz, Aşk Her Yerde ve Bir Erkek Hakkında filmlerine kadar Curtis’in yazdığı tüm filmlerin yapımı, ismi İngiliz sinemasıyla birlikte anılan şirket tarafından gerçekleştirilmiş.

Richard Curtis şunları söylüyor; “Yapımcılarımızdan biri Jack Barth’ın fikri olan dünyada kendisinden başka hiç kimsenin Beatles müziklerini hatırlamadığı bir müzisyenin hikayesiyle geldi. Fikri çok beğendim ve o noktada onlara senaryoyu okumak istemediğimi söyledim. Çünkü kendim bir deneme yapacağımı söyledim. Sonra da bu basit ama muhteşem fikre dayanan bir film yazdım. Yani olağanüstü önerme Jack’e ait olsa da senaryo ve hikayenin şekli bana ait.”

Curtis, yazdığı senaryoları yönetmesiyle bilinse de bu filmde bundan sakınmış. “Asla yönetmeyecektim. Kimin yönetmesi gerektiğini bile düşünmedim çünkü önce herhangi birinin yönetmesine değecek bir senaryo yazmanız gerekir. Ama senaryoyu tamamladığımda ilk sorduğum kişi Danny Boyle oldu.”

Curtis ve Boyle birbirlerini biraz tanıyorlarmış. Yazar, Rowan Atkinson’la birlikte Chariots of Fire’ı yapmak üzere davet edilen Boyle’a 2012 Londra Olimpiyatlarının açılış töreninde yardım etmiş.
Curtis şunları söylüyor “Olimpiyatlarda Rowan’la birlikte çalıştığım Mr Bean için yaptığımız bir performans hazırladık. Danny’nin açılış töreninin ortasında komik bir şey istemesi çok güzeldi çünkü bu pek sık görülen bir şey değildir.”

Espri aldatma hakkında olduğu için dünyanın en büyük spor olayının açılış gecesi için cesur bir hareket olmuş ve birçok yönden gelenekselden farklı olmuş. Yine de Boyle’ı sanatçı olarak tanımlayan da bu bakış açısı olmuş. Curtis şunları söylüyor; “Danny, bir sahneden her açıdan fazlasını ister ve bu heyecan vericidir. Sevinç dolu bir yapımcıdır. Sürekli olarak Jürgen Klopp’un Liverpool futbol takımını “Gegenpressing” denen hücuma olabildiğince çok yüklendiğiniz yöntemle nasıl yönettiğinden bahsetti. Her zaman yapmak istediği şeyin bu olduğunu söylüyor.”




Böylece Olimpiyat zaferinden 6 yıl sonra Curtis, Boyle’a Yesterday’in taslağını göndermiş ama Boyle’ın Kabul edeceğini de hiç ummuyormuş. Curtis, hem Boyle’ın yoğun programından dolayı hem de hikayenin doğasından dolayı şunları söylüyor; “O dönemde pek mümkün görünmüyordu. Dört Nikah filmi bir açıdan Trainspotting’in zıddıdır. Trainspotting de Dört Nikah’ın zıddıdır.” Yine de her iki filmde İngiliz özellikleri taşır ve mutlu sinematik ve moral verici sonları vardır. Curtis şunu ekliyor; “İki yönlüdür. Hem beklenen hem de beklenmeyen.”

Boyle, projede bulunanları sevindirerek filmi yönetmeyi kabul etmiş. “Bu tipik bir film hikayesi değil. O aşamaya gelmek genelde çok zordur. Ama bu durumda çok kolaydı.”
Boyle’ın hatırladığı kadarıyla Curtis kendisine senaryoyu çok fazla bilgi vermeden göndermiş. “Bir oturuşta okudum ve Coleridge’in Wordsworth hakkında kullandığı ve benim çok sevdiğim bir deyişle bir e-posta gönderdim. ‘Bu ödünç alınmamış bir deha’ dedim. Richard, ‘Aslında öyle değil. Daha önce yazılmış bir hikayeye dayanıyor, ben yeniden yazdım’ dedi. Çok güzel bir sürprizdi ve Suffolk’tan başarmak için mücadele veren bir şarkıcı ve şarkı yazarının yanı sıra herkesin Beatles’ı unutmasını içeren basit fikri görmek çok güzeldi.”

Bevan, Boyle-Curtis , bu farklı görünen iki sanatçı arasında bağlantılar görmüş. “Richard ve Danny ile ilgili ilginç olan ikisinin de ‘80’lerin sonlarında 90’ların başlarında Trainspotting ve Dört Nikah’la çıkış yapmaları. İkisi de İngiliz filmleri ve ikisi de çok başarılı. İkisi de filmlerini yapmak için İngiltere’de kalma kararı almış, Hollywood’a gitmemişler. İşlerindeki kültürel belirliğin işlerinin önemli bir bölümünü oluşturduğunu ve kendi kültürünüzün dışında bir şeyler yaparken iyi bir iş yapmanın daha kolay olduğunu anlamışlar.
“İkisi de bu iki işi yapmışlar. İkisi de çok başarılı olmuş ve modern İngiliz sineması algısını tamamen değiştirmişler çünkü İngiltere’de kalmışlar ve İngiliz filmleri yapmışlar. O İngiliz filmleri tüm dünyaya yayıldı ve muazzam işler yaptı. Bir noktada ikisinin birlikte çalışmasının bir mantığı var. Ayrıca ikisi de müziği çok seviyor. Özellikle de pop müziği. Birlikte çalışabilecekleri film pop müzik hakkında olabilirdi. İkisi arasında ve Beatles’ın ikonik şarkıları arasında bir başka İngiliz markası olan Working Title var. Böylece İngiliz film yapımının ve yaratıcı bir yeteneğin ilginç bir kombinasyonu oldu.”

Yine de Boyle romantik komediye katılmadan önce yapmak istediği filmi yapması için tam bir özgürlüğe sahip olacağından emin olmak istemiş. Curtis şunları söylüyor; “Danny bizi görmeye geldiğinde film için seçmelere katılıp katılamayacağını sordu. Tabii ki çok saçma bir fikirdi. Ama yaptığı şey güçlü fikirlerinin bizim için kabul edilebilir olup olmadığını kontrol etmekti. Kabul edilebilir değillerse yapmayacaktı. Yapmak istediği filmi bize sundu.”
Bevan, Boyle’ın eşsiz bir yönetmen olmasından çok etkilenmiş. “’Bu filmi yönetebilecek biri varsa benim yapmamın bir anlamı yok diyen biri. DNA’sını veriyor ve bu da iyi bir şey. Etrafını diva olmayanlarla donatıyor. Departman müdürleri ve yapımcı Bernard Bellew işlerini yapmak üzere buradalar. İşi seviyorlar, onu seviyorlar. Çok demokratik bir set. İşlerin böyle yapılması gerekiyor ama ne yazık ki bu yeterince yapılmıyor. Son derece yenileyici. Danny’nin film yapmayı ve departman sorumlularıyla birlikte detaylara girmeyi sevdiği çok belli.”




Boyle, projeye katıldığında Curtis’ten çalıştığı senaryonun dörtte biri kadarını değiştirmesini istemiş ve Curtis’in yazdıklarının bir bölümü tamamen değişmiş. Curtis şunları söylüyor; “Yazma her zaman bir değişim sürecidir. Değiştirildiğinde 25 sayfası tamamen kısalmıştı. Yani bu konuda hiç hassas değilim. Hepsi daha iyi olması içindi. Jack, hikaye boyunca bir yalan söylüyor ve bunu nasıl ifade edersiniz? Ben sürekli “çok suçlu hissediyor” dedim. Danny de bunu yapmanın oldukça zor olduğunu söyledi. Biraz suçlu görünerek yalan söylemenin de bir sınırı vardır! Bütün korkularının gerçek olduğunu bir kabusa yer verme fikri vardı. Yani artık Jack’i biraz suçlu hissederken göstermek yerine onun suçunu görselleştiren bir sahne var. Bu önemli ve bilinen bir sahne. Bu gibi şeyler filmi alıp daha görsel, daha heyecanlı, daha iyi yaptı.”

Boyle, filmin son şeklini verirlerken Curtis’le birlikte çalışmayı çok sevmiş. Boyle şunları söylüyor; “Richard’ı hep İngiltere’nin romantizmde ve komedi de en iyi şairi olarak görmüştüm. Romantizme ve komediye kendini adamasına hayret ediyorum. Daha önce Mezarını Derin Kaz ve Trainspotting gibi bazı çok düşük bütçeli filmler yapmıştım. Çok başarılı oldular ve herkes kapımıza gelip “Bundan sonra ne yapacaksınız? Bunu yapın. Bunu yapın!” dediler. Ben de gidip romantik komedi olduğunu düşündüğüm bir film yaptım. Olağanüstü Bir Hayat filmini çok seviyorum. Ama çekimden sonra daha kurgusunu bile yapmadan önce Richard’ın Aşk Engel Tanımaz filminin senaryosunu okumuştum ve “İşte bu romantik komedinin ta kendisi” demiştim. Böyle bir senaryoda onun çalışma sürecinin bir parçası olmak ve aşka tümüyle inanan gerçek bir romantik film yapmak büyük bir zevk Beatles’a inanmak, aşka inanmak demek. Richard’da kesinlikle buna sahip.”

Böyle, yönetmen koltuğuna geçince sıra Yesterday’e bir yuva bulmaya, sadece yapımcıları yolculuklarında desteklemekle kalmayacak aynı zamanda içgüdülerine de güvenecek bir stüdyo bulmaya gelmiş. Kağıt üzerinde film, gişe rekorları olmayan yıldızlarıyla büyük bir stüdyo için büyük potansiyel riskler taşıyormuş.
Curtis ve Bevan fikirlerini Universal’e sunduklarında stüdyo yöneticilerinin dikkatini çekmiş. Bevan “Oldukça çılgın bir fikir.” Diyor. Ama yöneticiler projede yer alan yapımcılar nedeniyle istekliymişler. “Bu işi yapabilecek olan biri varsa o da Richard ve Danny’dir. Stüdyolarla ya da destekleyen Amerikan endüstrisiyle çalışırken anladıkları tek şey iyi yönetmenlerin azlığı. Ünlü bir yönetmen bulursanız diğer sorunlar ortadan kalkar.”

Boyle, film doğru yuvayı bulduğu için heyecanlanmış. “Working Title/Universal bayrağı altında yer almak İngiltere’de sahip olduğumuz tek yapım ekibi. Bize planladığımız ve filme yansıyan bir güvenlik duygusu sağladılar. Güvenli olduğunu ve iyi finanse edileceğini biliyorduk. İstediğimiz filmi yapabilecektik. Baştan sona kadar zevkli bir süreç oldu.”

Boyle, Curtis ve diğer yapımcılar için Yesterday’deki öncelikli ve değişmez amaçları Beatles’ın müziğinin duygusal gerçekliğini şarkılarına layık bir aşk hikayesiyle alevlendirmek olmuş. Boyle şunları söylüyor; “Biri Beatles şarkılarında İncil’e kıyasla kaç kez aşk sözcüğünün geçtiğinden bahsetmişti. Olağanüstü bir oranla Beatles şarkıları kazanıyor. Umarım izleyiciler de bu filmden bunu alır. Bu bir aşk hikayesi. O yüzden Beatles için gitmek yerine bir aşk hikayesi için mi gitmeli? Çifte aşk hikayesi. Bu müziğe olan aşkın hikayesi, ki bu artık dünya kültürünün bir parçası oldu ve onunla birlikte süregelen ve hikayenin kurgusundan yararlanan güzel ve beklenmedik bir aşk hikayesi sizi son derece heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor.”

Bu aynı zamanda sınırsız olasılıkları konu alan bir film. Bir şey kaybedildiğinde bile yeniden geri kazanılabilir fikrini ele alıyor. Boyle için Beatles müziği dünyanın yarım yüzyıl süren bir dünya savaşından çıkışı ve yeninden doğuşu ile geldiği temel anı temsil ediyor. “İnsanlara sanat, aşk ve şiirler hakkında içgüdülerinin gücü verilince dünyanın ekseni yer değiştirmiş. Bu şarkılarda yer alabilen bu konuların hepsi dünyayı temelinden değiştirerek gençliğe ve pop anlayışının zaferine doğru bir ivme kazandırdı. İnsanlar yaşamaya karar verdiler. Hepsi bu dört adamın sayesinde oldu.”




KARAKTERLER

Jack Malik : Himesh Patel


Filme onay verilince yapımcılar Yesterday’in zoraki kahramanı Jack Malik karakteri için oyuncu bulma görevine başlamış. Zor bir görev olduğu ortaya çıkmış. Curtis şöyle anlatıyor; “Çok iyi denemeler aldık. Şarkı söyleyemeyen çok iyi oyuncular ve oyunculuk yapamayan çok iyi şarkıcılar vardı.”
Her iki seçenek de işe yaramamış. Bevan şunları söylüyor; “Kısa sürede bir oyuncu güzel şarkı söyleyemiyor ve gitar ve piyano çalamıyorsa, oyunculuk yapamıyor ve komik olamıyorsa o zaman aday da olamıyordu. Ayrıca Jack’i kim oynayacaksa sinemada şöhret olmayan biri olacağı da anlaşıldı.”

Oyuncu seçimi direktörü Gail Stevens ve yardımcısı Rebecca Farhall, Himesh Patel’i Boyle’a sunduklarında kesin bir seçenek olarak düşünülmemiş. Boyle şunları söylüyor; “EastEnders’da rol aldığını söyleyen birini getirdiler. Ben diziyi düzenli olarak izlemiyorum ama onu görmüştüm. Yaşadığım yerde kızlarımdan birinin işlettiği East End’deki Shuffle adlı bir festivalin kısa film bölümünde jüriydim. 15 dakikalık bir kısa film olan Two Dosaas’ı seçtim. Başrolde Himesh vardı. Garip, modern bir mizahı vardı. Bunu o zaman fark etmemiştim ama daha sonra fark ettim.

Patel çalmaya başladığı anda bir şey olmuş. Boyle şunu söylüyor; “USSR’ı akustik gitarda çaldı ve şu “işte bu!” denilen anlardan biriydi. Şarkıyı söylediği anda biliyordum. Rol için olasılığı daha yüksek adaylar vardı ama o anda anladım ki rol onundu. Önceden çok sevdiğim o şarkıyı sanki hiç duymamış gibiydim. Şarkıyı üstlenmişti. Beatles şarkılarına karşı son derece saygılıydı ama onları özgürce seslendiriyordu. Zeki olmaya çalışan bir karaoke çeşidi değildi. Şarkıyı yeni dinliyormuşsunuz gibiydi. Himesh’in bir özelliği vardı. Şarkılar sanki ona ait gibiydi.
İngiltere dışında çok az tanınan Patel’ı seçmek risk gibi görünmüş olabilir ama bu karar onu Beatles’ın yükselişini yansıtan global spot ışıklarına fırlatmış. John Lennon, Paul McCartney, Ringo Starr ve George Harrison Liverpool’dan olağanüstü bir şey yaratmış olan insanlardı. Curtis şunları söylüyor; “Danny ve ben Himesh’i çok seviyoruz. Esprili ve hoş. Beatles şarkılarına nefes aldıran güzel bir netliğe sahip. Çok ünlü olmayışını da çok sevdik. Tabii EastEnders fanı değilseniz. O durumda dünyadaki en ünlü sekiz kişiden biri oluyor.”




Aslında BBC’nin prime-time dizisi EastEnders 1985’den beri yayında ve İngiltere’de kültürel bir kurum olmuş. Patel herkes tarafından bilinen bir isim. 9 yıl boyunca dizide Tamwar Masood’u canlandırarak büyümüş. Dizi Patel için oyunculuğa giriş kampı olmuş. Oyuncular günde 25 ila 30 sahne çekiyor ve haftada 8 ila 12 bölümde rol alıyorlarmış. Yine de ilk filminin yaklaşması biraz ürkütücü olmuş. Patel şunları söylüyor; “Bu rol için yaptıklarımdan sonra ilk filmimde her şeyden biraz korktum. Benim için oldukça yeniydi.”

Ama rol kendisine hitap etmiş. “Jack bir şarkıcı ve besteci adayı. Bir süredir bunun için çabalıyor. Başta boş salonlara söylüyor ve insanlar umursamıyor. Bu da özgüvenini etkilemeye ve öğretmenliğe geri dönmeyi düşünmesine neden oluyor. Daha sonra Beatles’ın hiç var olmadığı bir dünyada yaşadığını fark ediyor. Jack bir çıkmaza giriyor. Sonunda müziklerini kendi müziğiymiş gibi gösterme fırsatını kullanmaya karar veriyor. Bu da Ed Sheeran’ın dikkatini çekmesini sağlıyor. Ed’le turnedeyken bir süper star oluyor. İstediği bu olsa da aynı zamanda karmaşıklıklar dünyasına dönüşüyor.”

Patel, Yesterday’in çekimlerinin zorlukları için hazırlıklı olsa da Beatles’ın müzikal mirasına yapacağı akademik yolculuğun tam olarak farkında değilmiş. Şunları söylüyor: “Çekimlerden birkaç hafta önce Danny bana bir Beatles şarkıları listesi yaptırdı. 20 şarkı yazdım ve tamamen unuttuğum çok önemli şarkılar vardı. Bunun filmde olması ilginç olacaktı çünkü hikayenin önemli bir bölümüydü. Şarkı sözlerine ve bestelere sadık kaldık. Ama şarkıların Jack’e özgü olmasını sağladık. O muhteşem şarkıları hatırlamak ve benim tarzımla çalmak harikaydı.”

Şöyle devam ediyor; “Hikayeye uygun şarkılar seçmeniz gerek.  Yani insanların neden filmde olmadığını düşünecekleri şarkılar olacaktır. Ama Jack onları hatırlamıyor olabilir. All you Need is Love’ı ancak filmin sonunda hatırlıyor. Film boyunca Eleanor Rigby’nin sözlerini bir türlü hatırlayamıyor. Sözleri hatırlamaya çalışmak inanılmazdı. Şarkıları hatırlamaya çalışırken bu tuhaf durumda ilginç bir egzersiz oldu. Ne yaparsınız? Siz hepsini doğru hatırlar mıydınız?”
Jack gizemli kazasından önce kendi şarkılarının sözlerini hatırlamak için yapışkan notlar kullanıyor. Patel şunları söylüyor; “Beatles şarkılarını bilen tek kişi olduğunu fark ettiğinde şarkı adlarını ve sözlerini de yapışkan notlara yazarak hatırlamaya çalışıyor. Bu role hazırlanırken Beatles sözlerini hatırlamaya çalıştığım egzersizler yaptım. Çok ilginçti çünkü aynı deneyimi yaşayan Jack’le daha çok bağ kurmamı sağladı.”

Patel, güvenilir yönetmeni hakkında da çok net konuşuyor. “Danny sette çok enerjik ve hevesliydi. Ondan ilham alıyorduk. Sette kendimi nasıl hissettiğimle de çok etkisi oldu. Tamamen desteklenmiş hissettim ve onunla her şeyi konuşabiliyordum. Ondan çok şey öğrendim. Sadece oyuncu olarak değil insan olarak da. Danny sinemanın şairi. Kamerayla kimsenin beklemediği şeyler yaptı.”
Bu malzemenin kaynağı da aynı şekilde etkili olmuş. Patel şunları söylüyor “Richard’ın filmleri sevgiyi ve insan ruhuyla ilgili iyi olan her şeyi kutluyor. Bu film de bunu yapıyor. “Onunla birlikte çalışmak hikayelerinin nereden geldiğini anlamamı sağladı. Çünkü duygusal ve cömert biri.”




Ellie : Lily James


Patel’a Boyle’ın ve Curtis’in yarattığı öteki dünyaya yolculuğunda kendisine eşlik eden Lily James, öğretmen/menajer/uzun zamandır acı çeken arkadaşı Ellie rolünü canlandırıyor. James, ilk olarak televizyonda Downton Abbey’deki Leydi Rose MacClare rolüyle dikkatleri çekmiş. Ardından Titanların Öfkesi filminde rol almış. En Karanlık Saat, Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz ve Tam Gaz filmleriyle kariyerine devam etmiş. Ellie rolü için de çok başarılı bir tercih olmuş.

Boyle şunları söylüyor; “Lily James, ışık saçıyor. Bu onunla çalıştığım ilk filmimdi. Geldiğinde biraz konuştuk, birlikte birkaç sahne okuduk. Oyuncuyla sahneleri canlandırmayı çok severim. Seçmelerde Himesh’le onu, onun seçmelerinde de Himesh’i oynadım. Muhteşem bir oyuncu olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. Ellie rolü, hem menajeri hem de arkadaşı. Hem etkin olmasına hem de konserler ayarlamasına yardım ediyor. Diğer menajer Debra’nın tam zıddı. İkisi de çok komik oyuncular ama Lily’nin Ellie karakterinde bir zarafet de var. O fark etmese bile hep devam ediyor. Bu çok değerli.”
Curits de James’den etkilenmiş. “Onun en muhteşem performansı. Normal, sevimli ama dağınık saçlı ve biraz kötü giyim zevki olan bu kız için gördüğümüz tek oyuncu. Filmin tüm duygusu ondaydı.”
Sette Patel ile James arasındaki etkileşim bir şekilde canlandırdıkları rolleri de yansıtmış. Patel rahat olduğu bir alandan çıkmış. James ona yardım etmiş. Boyle şunları söylüyor; “Lilly, Himesh’e çok yardım etti. Çünkü kendisi de filmde başrol oynama yükünü taşımış. Çok iyi anlaştılar ve filmde o sorumluluğu çok iyi taşıdılar.”

Patel ve James’in ortak arkadaşları da çıkmış. Öylece başka bir düzeyde bağ kurmak da daha kolay olmuş. Patel şunları söylüyor; “Bu kadar profesyonel ama aynı zamanda bu kadar eğlenebildiğim biriyle çalışmak çok güzel. Lilly çok cömertti ve oyunculuk yolculuğumda çok destek oldu. Bu sadece ürkütücü bir proje değil aynı zamanda benim ilk filmimdi. Bu yüzden onun desteğini almak kendisini sette nasıl taşıdığını izlemek çok hoştu.”
Yesterday’in merkezinde birlikte büyümüş ve ayrılmaz bir bağa sahip olan ama olağanüstü olay olduğunda arkadaşlıkları farklı bir yola giren bu iki karakterin hikayesi var. James şöyle anlatıyor; “Büyük bir Beatles hayranıysanız bu herkesin keyif alabileceği türden bir kavram. Film, arkadaşlığı, romantizmi, aileyi, başarıyı ve müziği konu alıyor. Başarılı ve mutlu olmanın anlamına değiniyor.”

Bize karakteri tanıtan James şöyle devam ediyor; “Ellie, Suffolk’taki canlı, yoğun ve telaşlı hayatını seviyor. Bir yandan öğretmen bir yandan da Jack’in menajeri, şoförü, turne yardımcısı. İkisi ayrılmazlar. Hayatları boyunca en iyi arkadaş olmuşlar. Ama Ellie aynı zamanda onu çok seviyor. Jack müziğine odaklandığında aralarındaki romantizm ikinci plana atılıyor.”
James, karaktere girmek için biraz Ellie’nin iş hayatını araştırmış. “Lowestoft’ta bir okulu ziyaret ettim ve bir gün boyunca öğretmenlerini gözlemledim. Çocuklara karşı duydukları tutkunun boyutunu görmek inanılmazdı.”

Jack için her ne kadar çok geç fark etse de mutluluğun anahtarı Ellie. Patel şunları söylüyor; “Ellie, Jack’in dayanağı. Çocukluklarından beri arkadaşlar. Onun bir okul toplantısında “Wonderwall”u söylediğini gördüğü andan itibaren Jack’e inanmış. Sadece müzisyen olarak değil insan olarak da çok özel olduğunu biliyormuş.
Patel şöyle devam ediyor; “Büyürlerken Jack hep Ellie’nin daha fazlasını istediği gerçeğini görmezden gelmiş. Ellie onu muhteşem bir şekilde destekliyor ve gözlerini açacağını ve birlikte olmaları gerektiğini anlamasını umuyor. Ellie, popstar, plakçılık ve Hollywood dünyasının tam zıddı. İngiltere’nin doğusundaki sessiz bir kasabada alçakgönüllü bir öğretmen. Bundan da çok mutlu çünkü Jack’i sevdiğini biliyor ve tek ihtiyacı olan da bu.”

Oyuncu, rol arkadaşından çok etkilenmiş. James şunları söylüyor; “Himesh filmdeki şarkıları çok saf ve samimi bir şekilde seslendirdi. Sesi muhteşem ve Beatles’ın ilk zamanlarına benziyor. Çok samimi.” Patel’in provalardan çekimlere kadar gösterdiği gelişimden etkilenmiş. “Himesh o kadar özgün ki başından sonuna kadar desteklemek istiyorsunuz. Performansı çok doğal ve rock yıldızı olduğunda sahnedeki özgüveni izleyicinin kendisini sevmesini sağladı.”
James için Boyle’un yönetmenliğinde Curtis’in senaryosuyla çalışmak bir rüyanın gerçekleşmesi gibiymiş. “Danny Beatles’ın ilk zamanlarının duygusunu yakalamak konusunda çok iyiydi. Müzikte bütün dünyanın aşık olduğu o kıvılcımı geri getirdi. Danny, proje konusunda enerji dolu ve tutkuluydu. Büyük bir Beatles hayranı. O yüzden hikayenin mükemmel ellerde olduğunu hepimiz biliyorduk. Hikayeyi canlandırmasını ve kamerada Chris Ross’la birlikte çalışmasını görmek ilham vericiydi. Kamera arkasında bu sihirbazların olduğunu bilmek bana büyük bir güven verdi.”

Denkleme Curtis’i de eklediğinizde bir fiyatına iki tane alma durumu oluşmuş. Curtis’in Red Nose adlı hayır çalışmaları nedeniyle sette bulunamadığı zamanlar sayılıymış. Ama sette olduğu zamanda da oyunculara müthiş bir destek vermiş. James şunları söylüyor; “Hikaye gerçek Richard Curtis şekliyle beni duygulandırdı ve çok komikti. Hayatta iyi ve umut veren şeyleri yakalama konusunda usta. Ben onun filmleriyle büyüdüm. Aşk Her Yerde’nin her kelimesini biliyorum. Aşk Engel Tanımaz en sevdiğim film olabilir. O yüzden Richard’ın yazdığı filmde rol almak ve her gün onun yakınında olmak tam bir rüyaydı. Sette sarhoş edici bir karizması ve enerjisi var.”




Ed Sheeran : Kendisi Rolünde (Sayılır)


Sanatın hayatı taklit ettiği durumuna göre Yesterday de bir açıdan süperstar Ed Sherran’ın şöhret olmasından alınmış. Bevan şöyle anlatıyor “Film, belli belirsiz bir şekilde Ed’den ilham aldı. Çünkü kendisi Richard’ın arkadaşı.” O yüzden Jack’i bir TV programında gördükten sonra ilk çıkışını yapmasını sağlayan, ona gelecek turnesindeki açılış konseri için görev veren gerçek hayattaki yıldız rolünü onun oynamaması tuhaf olacakmış. “Rol, başlangıçta Coldplay’den Chris Martin için yazılmıştı. Ama o rolü istemedi. O yüzden doğruca Ed’e gittik.” Sheeran kabul etmiş. Yapım sırasında yapımcılara her fırsatta kendisini ikinci sırada tercih ettiklerini hatırlatmış.
Curtis, “Ed, benim hiç sahip olmadığım oğlum gibi. Küçükken benim saçlarım da kızıldı. Ed’in de öyle. Gerçek şu ki bu film bazı yönlerden Ed’i anlatıyor. Sanki başarılı olmamış bir Ed gibi, Suffolk’tan geliyor ve okul arkadaşı bir kızla nişanlı. Jack’in hikayesiyle aynı. Kafamda Ed’in hayatından birçok malzeme vardı çünkü onu yıllardır tanıyoruz. Biz Danny’yle Suffolk’tayken Ed akşam yemeğine geldi ve Danny şunları söyledi; “Filmde olmalısın. Ünlü olmayan kişiyi bulan ve ona yardım eden ünlü kişiyi oynamalısın.”

Boyle çok iyi hatırlıyor. “Hollywood tarzı bir yemeğe gittim. Ama Richard’ın yaşadığı yer olan Suffolk’taydı. Ed de orada yaşıyor. Himesh, Cambridge’de büyümüş. Annesiyle babasının çok yakında bir dükkanı varmış. Çok fazla bağ var. Yönetmen partideki kısa süreli bilinmezliği çok sevmiş. “Ed’in benim kim olduğumu bildiğimi sanmıyorum. Gece sürerken beni araştırdığını görebiliyordum. Neyse ki ben yok olmamışım! ‘Filmi yöneten bu mu?” dediğini duydum.”

Bu yemek Sheeran’ın kendisini canlandırmayı kabul edip etmeyeceğini öğrenme sürecinin ortasına denk gelmiş. Boyle şunları söylüyor; “Başka bir kariyeri var. Ama fikrin iskeleti ya da röntgeni gibi bir şeydi. Kendi kariyerinde o anı yaşadı. Suffolk’ta yerel barlarda söyleyen bir şarkıcı/şarkı yazarıydı, sonra birden birkaç şarkıyla inanılmaz bir şöhret yakaladı. Ama aslında şarkı yapma yeteneği sayesinde oldu. Bu filmde kendi haliyle yer alması kusursuz olacaktı.”

Sheeran projeye katıldığında Boyle, tüm oyuncularından istediği bağlılık düzeyini kendisine belirtmiş. “Şöyle dedim; ‘Ed, bizimle prova yapmak için vakit ayırmalısın.’ Başarısını çok iyi bildiğim için zamanının değerli olduğunu da biliyordum. Provalara katıldı ve çok ciddiye aldı. Çok iyi notlar aldı. Şarkı yazarlığını biliyor. O yüzden Jack’e ‘Bunu nasıl yaptın? Sana inanmıyorum’ dediğinde ‘Yesterday’ gibi bir şarkının öylece yapılmadığını herkesten daha iyi bildiğini düşünüyorsunuz. Gerçi Paul McCartney yapmış ama bu mucizeler öyle bir anda olmaz. Çok fazla emek olur. Oysa Jack için o şarkıları yapmak sadece 10 dakika alıyor gibi. “The Long and Winding Roadé 10 ya da 15 dakika sürüyor.”

Kendisi de büyük bir dünya starı olan Sheeran, Jack’in bir anda şöhreti yakaladığında yaşadığı zorluklarla bağ kurmuş. Şunları söylüyor; “Kariyerinizle özel hayatınız arasındaki dengeyi bulmak önemlidir. O dengeyi bulmam 8 yıl sürdü. Filmde Jack’in mücadele ettiği de bu.” Patel’in Jack karakterine bürünmesinden ve müzik yeteneğinden de etkilenmiş. “Jack rolünü Himesh’den başka kimsenin onun kadar iyi oynayabileceğini sanmıyorum. Şarkı yazma yarışması sahnemizde The Long and Winding Road şarkısını söylediğini ilk duyduğumda tüylerim ürperdi. İşte o zaman gerçekten özel bir film olacağını anladım. Himesh’in sesi çok güzel ve şarkılarla mucizeler yarattı. Gelecek planlarını bilmiyorum ama bence bir albüm yapmalı.”

Patel da rol arkadaşının yeteneği karşısında çok şaşırmış. “Ed, oyuncu olarak her zaman mevcut ve düşünmeden hareket ediyor. Birlikte her çekimimiz farklıydı.” Önemli bir sahnede Sheeran, turnedeki diğer elemanların önünde Jack’i anında şarkı yapma yarışması için meydan okuyor. Sheeran söyleyeceği şarkı için kendi yazdığı şarkılardan birini kullanmış. “Yarışmada söylediğim şarkı yarışması sahnesinin adı ‘Penguenler’ Çok önceden yazmıştım ve bir albüme girmedi. O yüzden film için kullanmanın hoş olacağını düşündüm.” Çok güzel bir şarkı ama ondan sonra Jack The Long and Winding Road’ şarkısını sanki kendisi orada dakikalar içinde yapmış gibi söylüyor.” Filmde Sheeran yenilgiyi büyük bir zarafetle kabul ediyor.

Sheeran daha önce de 2016 yılında Bridget Jones’un Bebeği filminde, 2017’de de HBO’da Game of Thrones’un bir bölümünde rol almış olsa da müzisyen Yesterday’deki rol süresinin önceki projelerinden çok daha uzun olduğunu söylüyor. “Bu filmde çalışmak film yapım sürecinin müziğe kıyasla ne kadar uzun ve kapsamlı bir süreç olduğunu fark etmemi sağladı.” Boyle’un yönetmenliğinden ve cana yakınlığından çok memnun kalmış. “Danny setteki herkesle öyle konuşuyordu. Bir hata bile yapsam bana hatalı olduğumu çok dostça bir yaklaşımla söyler ve kendimi iyi hissetmemi sağlardı”
Yesterday’in merkezinde Beatles’ın müziği olsa da yapımcılar neslinin en iyi şarkı yazarlarından biri olan Sheeran’dan filmin final sahneleri için bir şarkı yapmasını istemezlerse büyük bir fırsatı kaçırmış olacaklarını biliyorlarmış. Ama bu neredeyse gerçekleşmiyormuş. Aralarında yıllar olan iki deneme yapılmış. Curtis şöyle anlatıyor; “Yesterday’i yazmaya başladığımda Beatles şarkılarının yanı sıra Jack yazmış gibi görünen sonunda harika bir romantik şarkının da çok iyi olacağını düşünmüştüm.  Bundan Ed’e bahsettim ve o da ‘sana bir şarkı yazacağım’ dedi. İki gün sonra bu şarkıyla geri geldi. Mükemmeldi ve hepimiz çok heyecanlandık.
Şarkı “How Would You Feel?” imiş ve maalesef Sheeran’ın plak şirketi de kusursuz olduğunu kabul etmiş. Bu yüzden de filmde değil de Divide albümünde yer vermişler. Curtis “hayal kırıcıydı” diyor.
Ama her şey bitmemiş. 2 yıl sonra Sheeran filmde rol alacak ve Curtis’in Yesterday’i sanatçının yazdığı bir şarkıyla kapatma hayali de gerçek olacakmış. “Başta Jack’in sahnede söyleyeceği son şarkıyı yazmıştım. Ama filmdeki her şey gibi işler değişiyor.” Sheeran’ın güzel şarkısı ‘One Life’ şimdi filmin neredeyse sonunda, nihayet Ellie ve Jack’in aşkının gerçekleşme fırsatı bulduğunda ve tüm engeller ortadan kalktığında çalıyor.




Debra : Kate McKinnon 


Jack’in hayatındaki tek menajer Ellie değil. İkinci ve tartışmasız daha çılgını Debra, Jack’in Hollywood menajeri. Boyle şunları söylüyor. “Ellie, görev tanımının dışında sonsuz sabrı ve bağlılığı olan menajeri. Debra işin tüm kötü yanlarını temsil ediyor. Mükemmel bir kontrastlar.”
Oyuncu için bu rolü kabul etmek çok kolay olmuş. McKinnon şunları söylüyor; “Bu okuduğum en iyi senaryoydu. Filmin bir parçası olmak istediğimi hemen anlamıştım.” Kendisi için bir rüya rol olmasının hiçbir sakıncası yokmuş. “Hep bir menajeri oynamak istemiştim. Büyüleyici bir iş. Rolü duyduğum an evet, dedim.”
“Debra, Jack’in Hollywood hakkındaki tüm kabusları taşıyan menajeri. Jack, hayatını bir arada tutmaya çalışırken Debra gelip kontrolü ele alıyor. Müzisyen olmakla birlikte gelen bütün kargaşayı yaratıyor. Debra, Jack’in Beatles müziklerini çaldığını duyduğunda o güne kadarki en iyi müzik derlemesini yaptığını düşünüyor. O anda dolar işaretleri görmeye başlıyor ve onu sağmaya başlıyor.”
Başka bir deyişle besleyici biri değil. Patel şunları söylüyor; “Debra, berbat bir insan. Kate karakterini dehşet verici, komik ve son derece güzel yaptı. Her sahneyi biraz farklı şekilde doğaçladığını görmek heyecan vericiydi.”

Curtis için karakteri yazmak özellikle çok eğlenceliymiş. “Aç gözlü bir sarışın. Filmdeki şeytan. Sürekli olarak ‘ben Kötü adamım’ diyordu. O rolü yazmaya bayıldım. Geleneksel olarak filmlerimde kötü karakterler olmaz. Ama ilk yazdığım senaryo Kara Yılan sadece kötü karakterlerle doluydu. O yüzden bir kez daha neredeyse sürekli kaba olan bir karakteri yazmak çok hoştu. Oğlumun deyişiyle azarlıyor. O azarlayan biri.”
Boyle, McKinnon’ın yeteneğinin Debra’ya hayat vermesinden heyecan duymuş. “Kate en iyi komedyenlerden biri. Aynı zamanda fırsat verilirse genellikle muhteşem oyuncular olacaklarının da bir kanıtı. Komedi yeteneğini yadsımıyor ama bir sahneyi Richard’ın yazdığı belli bir amaçla kurgularsak doğaçlama yapabilir. Komik fikirler sunabilir ama karakterin özünü korur. Bu karakterin kendi menajerine dayandırdığı özü ise son derece uç noktada. Bu da hikayenin içinde skeç gibi ya da abartılı hissedilmesine izin vermeden hareket etmemizi sağladı. Komedyenlerin genelde kamera arkasında yaptıkları gibi işini çok ciddiye alıyor. Kate ciddi bir profesyonel. Yeteneğe, enerjiye ve beceriye odaklanıyor. Kamera arkasında hazırlanıyor, en iyisini yapmak için çalışıyor. Onunla çalışmak büyük bir zevkti.”

Duygular karşılıklı. McKinnon da şunları söylüyor; “Danny’nin çeşitli çekimler için farklı kamera açıları seçmesi inanılmazdı. Hikayeyi yukarı taşıyan bir görsel dil geliştirdi. Sahneleri görmek ve hikayeye yeni bir boyut katmak için benzersiz bir yöntemi vardı.” Richard’ın senaryosuyla çalışmak hayallerinin çok ötesindeymiş. “Richard’ın hikaye anlatım şekli sadece komik değildi. Aynı zamanda çok fazla duygu, romantizm ve iyilik taşıyordu. Hikayeleri insan neşesini ve bağını kutlamayı temsil ediyor.”
McKinnon’ın sahnelerinin çoğu Patel’la birlikte ve tıpkı Debra gibi o da Jack’in yeteneklerine hayret ediyor. Şunları söylüyor; “Himesh’in yerinde olmak istemezdim. Beatles’ın mirasının ağırlığını omuzlarında taşımak zorunda kaldı. Himesh, sadece her sahnede, her repliği ezberlemekle kalmamış aynı zamanda iki enstrümanı da güzel bir şekilde çalmayı da kendi kendine öğrenmiş. Şarkılara yeni bir hayat vermiş ve kendine mal etmiş. Bunu film çekimleri boyunca yapmayı başarması ne kadar konsantre, çalışkan ve değişmez olduğu konusunda çok şey anlatıyor.”

McKinnon’ın ayrıca Beatles’la da de bir bağı varmış. “Küçükken piyano çalmayı babamın Beatles arşiviyle öğrenmiştim. In My Life ikimizin de favorisiydi ve benim hala da favorim. Müziklerinin herkesin hayatında önemli bir yeri var.”  Yesterday’in öncülü konusunda ise şunları söylüyor; “hayat boyu bir Beatles hayranı olarak bence dünyanın onların müziği olmadan daha kötü bir yer olacağı güçlü bir düşünce. Beatles şarkılarının olmadığı bir dünya hayal etmek tavus kuşlarının ya da gökkuşaklarının olmadığı bir dünya hayal etmeye benziyor. Hayatımıza devam ederdik ama çok daha az renkli olurdu.”




Rocky : Joel Fry


Hiçbir şarkıcı, turne ekibi olmadan değerli değildir ve hiçbir turne organizatörü de Rocky’den iyi olamaz. Daha iyiler vardır tabii ama hiçbiri o kadar sevimli değildir. Aşk Engel Tanımaz’daki Rhys Ifans’ın Spike’ından Dört Nikah Bir Cenaze’deki Charlotte Coleman’ın Scarlett’ine, Aşk Her Yerde’de Gregor Fisher’ın Joe’suna, Game of Thrones’un Joel Fry’ına kadar Curtis’in filmlerindeki acımasızca dürüst arkadaşlar geleneği Yesterday’e de aynı oranda çılgınlık ve keyif vermiş. Patel şunları söylüyor; “Rocky Jack’in eski bir arkadaşı ve Jack’in turne organizatörü oluyor. Rocky, tamamen kaygısız, çıkarcı ve komik biri. Sonunda Jack’in bu yolculuğundaki sağ kolu oluyor.”
Jack’in müzik sektörüyle hiçbir bağı olmadığı için her şey için Suffolk’un bir köyündeki yakın arkadaşlarına güveniyor. Sheeran, turnede açılışta sahne almasını istediğinde biraz şaşırıyor.  Jack, acilen bir turne organizatörü bulmak zorundadır. Ellie, ne yazık ki uygun değildir. Curtis şunları söylüyor; “Jack için turnede çalışacak uygun hiç kimse yoktur. En sorumsuz, en felaket seçenek dışında. Arkadaşı Rocky, yarı temiz bir uyuşturucu bağımlısıdır. Rolü Joel Fry, büyük bir keyif ve tuhaflıkla canlandırıyor. Büyük bir mutluluk.”

Fry, başta Jack rolü için deneme yapmış. Sonra bir talihsizlik sonucu seçmelere çok hasta bir şekilde katılmış. Boyle şunları söylüyor; “Joel muhteşem bir müzisyen. Kasting direktörü ‘Bu çocuğu görmelisin. Şu anda pek iyi değil ve gelmemesini tavsiye ettik. Çok hasta.’ Dedi. Joel geldi. Gerçekten çok hastaydı. Birkaç şarkı çaldı, elinden geleni yaptı. Kasting direktörü ona Jack rolünü vermeyeceğimizi biliyordu. Ama onu Rocky rolü için görmeli ve filme almalıydık. Ne iyi bir çağrıydı çünkü güzel, komik ve asil biriydi. Komik karakterlerin böyle bir yönü vardır. Annemin mankafa dediği karakteri oynuyor. Ama harika ve özel biri. O Rocky çok güzel bir keşifti ve komedi yazımının çok hoş bir kısmı. Gerçekten güzel.”
Fry, karakterinde belli bir felsefi bilgelik bulmuş. “Rocky kaygısız biri. Hayattan keyif almanın ve dünyayı görmenin küçük şeyler hakkında endişe etmekten daha önemli olduğunu düşünüyor. Fazla stres yapmıyor. Bence birçok kişi zihinsel olarak bunu kullanabilir. Richard’ın deyişiyle Rocky tehlikeli ölçüde rahat.”




James Corden : Kendisi Rolünde (Sayılır)


Jack’in Beatles şarkılarını kendi şarkısı olduğunu iddia etmekten duyduğu suçluluğu yansıtan önemli bir sahnede James Corden’ın sunduğu The Late Late Show’a çıkması gerekiyor. Ama programdan önce bir kaygı rüyası görüyor. Corden, kendisini bu konuyla yüzleştiriyor. Corden aslında Boyle’un arkadaşıymış ve bunu yapmak için istekliymiş. Boyle şöyle anlatıyor; “James’le Gavin ve Stacey’den önce tanıştım. Londra’da Frankenstein’ın yönetmeni olarak bir ödül törenine gidiyordum. O da One Man Two Guvnors ile ödül alıyordu. Sahne arkasındaydık. Ona “İşlerinden çok keyif alıyorum. Bundan sonra ne yapacaksın?” dedim. O da “Amerika’ya gidip orada deneyeceğim” dedi. Ve işte oldu. Gitti ama bu iş için isteğini devam ettirdi.”

Corden, Curtis’in birkaç senaryosunda yer alsa da kurgudan geçmeyi başardığı tek senaryo bu olmuş. Bu da Curtis’i biraz kaygılandırmış. Boyle şöyle anlatıyor; “Rich, ‘James’i filmde tutman gerek çünkü onu kesersem bir daha benimle asla konuşmaz!’ dedi.” Corden, filmin programındaki tüm öğeleri kullanmasına ve çekimin seti olmasına bile izin vermiş. Boyle şunları söylüyor; “O programa uygun bir bütçemiz olmayacaktı. Bir cumartesi günü bizim için programın bu versiyonunu hazırladılar. Hepsi onların alt yapısı ve ekibiydi. Bunu yapabilmemizin tek yolu buydu. Bir gece önce Los Angeles’a uçmamız, çekip geri dönmemiz gerekiyordu. İlk günümüzdü ve Himesh’in “Something”i muhteşem bir performans oldu. James, harikulade. Bir hafta içinde bu programları sürekli ve olağanüstü bir şekilde, büyük bi yetenekle yapıyor. Size istediğinizi soruyor ve onu veriyor. Hiç zorlanmıyor.”

Corden da yapımcılardan küçük bir sır saklıyormuş. Boyle şöyle anlatıyor; “James, çenesi düşük sohbet programı tutumunda çok açık davranıyormuş izlenimini veriyor. Ama aslında hiç öyle değilmiş çünkü Paul McCartney ile “Araba Yolculuğunda Karaoke” olayı için memleketi Liverpool’a gitmeyi planlıyormuş. Bize hiçbir ipucu vermedi. Gideceğini söylemedi. O yüzden gördüğümde “Evet, bunu da planlıyormuşsun ama hiç söylemedin.” Dedim.




MÜZİK

Son Katalog : Müzik Haklarını Almak


Curtis ve Boyle büyük Beatles hayranları ve grubun hayatta kalan üyelerinin, Paul McCartney ile Ringo Starr’ın iznini ve John Lennon ile George Harison’ın haklarını almadan filmi yapmazlardı. O ilişkilerin gücüyle ve müzisyenlerle ailelerinin onayıyla yapım ekibi de ilerleyebilmiş ve Patel’in film için kayıt yapabilmesi amacıyla Beatles şarkılarının haklarını almışlar.
Bu Curtis’in yazım sürecinin bir yönünü; “Beatles’ın tüm ikonik şarkıları arasından hangisini seçersiniz?” kararını hiç kolaylaştırmamış.  Daha da zoru “Hangilerini dışarıda bırakırsınız?” olmuş.
Ne, “Sgt. Pepper” Yok mu?

Yesterday’in Şarkılarının Seçimi


Tartışmasız olarak Yesterday’in müzikleri ve şarkı sözleri hikayenin film boyunca taşınmasına yardım ediyor. Müzik süpervizörü İlhan şunları söylüyor, “Şarkılar Richard tarafından dikkatle seçildi. Sadece hangi şarkıların seçildiği değil, duyulma sıraları da önemliymiş. Müzik de Jack’in yolculuğu için bir hikaye oluşturuyor. İlhan şöyle devam ediyor; “Şarkılar çok önemli. O sırada, o anda hikayeyi anlatıyorlar.”
Curtis için Beatles hitlerinin seçimini yapmak hiç kolay bir iş değilmiş. “Beatles’ın eserlerini her yönüyle sunmak istedik. Daha rock yönlerini, romantik yönlerini, yansıtıcı yönlerini. Filmi yazarken Beatles şarkılarıyla tuhaf bir ilişkim vardı. Biraz çok fazla dinlememeye çalışıyordum çünkü biraz “Jack neyi hatırlar?” diye düşünüyordum. Bir gün Danny Himesh’e aklına gelen Beatles şarkılarını saymasını söylemiş. Bu zor bir işti. Yapmak gereken albümlere geri dönmek olur.”





Burada Curtis her şarkının neden seçildiğini anlatıyor.

“Yesterday”: “Paul McCartney, dehanın en kusursuz ürünü olduğunu düşünmüş. İlk yazdığında çok mucizevi bir şarkıymış. Çalmış ya da rüyasında görmüş olduğunu düşünmüş. Filmde Jack’in kazadan sonra seslendirdiği ilk Beatles şarkısı bu ve seslendirdikten sonra arkadaşlarının tepkisi Jack’in ve bizim tuhaf bir şeyler olduğuyla ilgili aldığımız ilk ipucu. Jack’in arkadaşları hiç duymadıklarını iddia ediyor ve Jack’in yazdığına inanıyorlar. O sahne için herkesin ağzı açık dinleyeceği kusursuz bir şarkı arıyorsunuz. O yüzden “Yesterday” seçildi. Sonra Jack bir grup seçilmiş Beatles şarkısının kaydına girdi. 'She Loves You,’ ‘I Want to Hold Your Hand,’ ‘I Saw Her Standing There’ ve bu anlamda 60’ların başındaki Beatles neşesi, ona Ellie ve arkadaşları Gavin’e [ALEX ARNOLD].”

“In My Life”: “Bu şarkı Jack’in yerel bir TV kanalında çaldığı ve Ed Sheeran’ın gördüğü şarkı. Sofistike, mükemmel ve değişik bir şarkının olmasının güzel olacağını düşündük. ‘In My Life’ Ed’in Paul ve Ringo için çaldığı şarkı. Ed’in bu şarkıyı duyması çok tatlı. Aynı zamanda şarkının sonunda Ellie bir aşk teklifi olduğunu düşünüyor ama öyle değil.”

“Back in the USSR”: “Jack’in Rusya’da Sheeran’ın konser açılışındaki ilk gecesinde bir anda kendisini dinlemekle hiç ilgilenmeyen izleyicinin dikkatini çekmek için bu şarkının bir versiyonunu söylemeye karar veriyor. Kalabalığın ilgisini çektiğini söylemeye gerek yok. Çok basit bir şekilde Jack’in Rusya’da söylemesi için iyi bir şarkı olacağını düşündük.”

“The Long and Winding Road”: “Turnedeyken bir gece konserden sonra Sheeran, Jack’e dostça bir şarkı yazma yarışmasıyla meydan okuyor. Jack bu klasik şarkıyı birkaç dakika içinde yazıyor. Jack ve Ed arasındaki şarkı yazma yarışması için anında mükemmel bir melodisi olan bir şey istediler. ‘The Long and Winding Road’un mükemmel bir örnek olduğunu düşündüm.”

“Penny Lane,” “Eleanor Rigby” ve “Strawberry Fields Forever”: “Bunların hepsi klasik şarkılar ama Jack’in sadece zihninin rehberliğiyle detaylı olarak hatırlaması zor olan şarkılardı. Bu şarkılar bize bu şarkıları bilsek de sözlerini hatırlamanın farklı bir konu olduğunu hatırlatması için filme alındı. Eleanor Rigby’yi beş defa zihnimden yazmayı denedim ve her seferinde başarısız oldum.”

“Here Comes the Sun,” “While My Guitar Gently Weeps” ve “Hey Jude”: “Bu şarkıları Jack, yeni albümü için potansiyel şarkılar olarak Los Angeles’ta Ed Sheeran’dan aldığı ufak bir yardımla kayıt ediyor. Bununla bir tür mesafe algısı getirmek istedik. O yüzden George’un ‘Here Comes the Sun’ ve ‘While My Guitar Gently Weeps’ adlı iki şarkısını ekledik. ‘Hey Jude’ filmin çok sayıdaki komedi unsurlarından biri oldu. Bir espri için yer aldı. Ed şarkıyı “Hey Dude” olarak değiştiriyor. Kayıt sırasında Jack albüme kendi şarkılarından da eklemek istiyor. Pek iyi gitmiyor. Şarkılarından birini araya sıkıştırıyor ve Beatles’ın dehasının yanında sönük kalıyor. Bir gerçeklik kontrolü ve şarkı yazarı olarak yeteneksizliğinin bir hatırlatması.”

“Help!”: “Jack, albümünün tanıtımı için bir çatı barında bu şarkıyı aşağıdaki kalabalığa seslendiriyor. Bu noktada Jack bir metafizik kriz yaşıyor. Yanlış kızla birlikte ve yanlış amaçlar uğruna hareket ediyor. O anda “Help!” şarkısını söylüyor. Şarkı hep o nedenle ilginçti. Çok güzel ve neşeli bir şarkı olarak resmedilmişti ama aslında bir yardım çağrısı. John Lennon şarkıyı ‘Bob Dylan’ şarkısı olarak tanımlamış. Çaresizlik ve coşku şarkıları.”

“All You Need Is Love”: “Bu Jack’in gerçekte neyin önemli olduğunu fark etme şarkısı. “All You Need is Love” filmin merkezinde olan ve Jack’in unuttuğu şarkı ve mesaj. Seslendirdikten sonra Ellie’ye duygularını ve yanlış seçimler yaptığını söylüyor.”




Muhteşem Bir Keyif : Müzik Süpervizyonu ve Kompozisyonu


Yesterday’de bu kadar çok önemli müzikler yer alırken yapımcılar müzik süpervizörü Adem Ilhan ile besteci Daniel Pemberton’dan oluşan üst düzey müzik ekibine başvurmuşlar. Pemberton şunları söylüyor; “Daha önce Danny’yle Steve Jobs’da çalışmıştım. İnanılmaz iyi bir deneyimdi. Bir gün beni ofisine çağırdı ve kesinlikle muhteşem olacağını düşündüğüm bu filmi anlattı.” Ama Pemberton’ın ilk düşüncesi fırsatı reddetmek olmuş. “Ona bu iş için uygun kişi olmadığımı söyledim. Film müziğini yapmamı, oyuncularla çalışmamı, müziği yönetmemi istedi. Ben de şarkıcı, şarkı yazarı hayatı yaşamış ve sahneyi anlayan biri olması gerektiğini düşündüm. O noktada Adem devreye girdi.”

Ilhan, Pemberton’ın eski bir arkadaşı. 2004 yılında mezun olmasından bu yana şarkıcı, şarkı yazarlığı hayatını yaşıyor. Eski rock grubu Fridge’ın bas gitaristi, aynı zamanda elektronik ikili Silver Columns’da yer alıyor ve bir solo albüm çıkarmış. Pemberton şunları söylüyor; “Adem, muhteşem bir şarkıcı, şarkı yazarı, birçok enstrümana hakim ve çok iyi biri. Himesh ve Lily’yle ve projedeki diğer herkesle iyi çalışacağını düşündüm. Buna ekip olarak saldırmayı düşündük. Yaklaşımımız oyuncuların büyüyüp kendilerini şarkıcı olarak ifade edebilecekleri bir ortam yaratmaktı. Ama aynı zamanda şarkılara da ufak farklılıklar getirmek istedik. Çünkü Beatles’ın var olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Jack’in süzgecinden bakmamız gerekiyordu ve sürekli olarak bunun nasıl başarılı olacağını düşünmeye çalışıyoruz.”

Ama filmin müziklerinde Beatles şarkılarından daha fazlası yer alıyormuş. Jack’in şarkıları da varmış. Pemberton şunları söylüyor; “Jack’in berbat şarkılarını da yazmam gerekti! Genel olarak sadece besteyi yaparım. Tabii ki her zaman filme en başından, senaryo aşamasında dahil olmak isterim ama bu filmde sadece beste yapmaktan ötesi vardı. Jack’in Beatles şarkıları kadar iyi olmayan şarkılarına da dahil olmak gerekti. Biri “Beatles’dan daha iyi bir şarkı yaz” dese “Olamaz” dersiniz. Ama biri o kadar iyi olmayan, yeterince iyi olan bir şarkı yaz derse “Evet, adamın benim!” dersiniz.”

Ekibin çıkmazı Beatles şarkılarının kültür üzerindeki muazzam etkisinden yoksun bir dünyada Jack’in Beatles şarkılarının yorumlarına nasıl yaklaşmaları gerektiği olmuş. İlhan şunları söylüyor, “Beatles şarkılarını hatırlamaya çalışan Jack olmaya çalışıyoruz. Benim için zor olan “Onların şarkılarını mı dinliyorum yoksa zihnimden mi çalıyorum” oldu. Beatles hayranıyım ve şarkılarının çoğunu zaten biliyorum. Benim için ilk adım bu oldu. Kafamda şarkıları yeniden çalmak ve ne yapacağımı çözmek oldu.” İlhan’ın bu açıdan Jack’in müzik yolculuğunu yansıtması gerekmiş. “Jack’in nereden geldiğini anlamanız gerekiyor. Ve şarkılarda hatalar olması gerekiyor.”

Ilhan ve Pemberton, bu şarkıların Jack rolüyle Patel tarafından nasıl seslendirileceğine de karar vermeleri gerekmiş. Pemberton şunları söylüyor “Bu hikayede şarkıların geçtiği farklı filtreler var. Jack’in Moskova konserinde yaptığı şeyler var ve USSR’dan bir bölümü çıkardık.”
Besteci bu röportaj boyunca mırıldanıyor. Şarkıda çok küçük bir bölüm ama Jack, izleyicinin tutunabileceği bir şeye ihtiyaç duyuyordu. Bu şarkıyı hayatlarında hiç duymamışlar ve sözlerini bilmiyorlar. Koro da olmayabilir ama bir melodiyi iki saniyede öğrenebilirler. Jack’in o melodiyi tekrar ettiği bir aracımız var ve bu izleyiciyi yanına çekmesi için bir yol.”
O an, Jack’in USSR’ı sürekli olarak hit yapmaya çalışıp da başarısız olduğu kendi şarkılarından biri olan Summer Song’a bağladığı an. İlhan şunları söylüyor; “Jack, eski şarkılarının deneyimini kullanıyor ve Beatles şarkılarıyla bağlıyor.”

Bu hikaye numarası Curtis’in diğer karakterleri hikayeye bağlamasına yardımcı olmuş. Pemberton şunları söylüyor; “Summer Song” Jack’in arkadaşı Nick’in sevdiği bir şarkı. Karakteri pek bir müzik uzmanı değil o yüzden “Summer Song” şarkısını beğeniyorsa hatırlayabileceği net bir nakaratı olması gerek. Amaç, Jack’in hikayesine de bakarsanız şarkılarından unsurları alıp Beatles çalışmalarını desteklemek. Burada Jack’in şarkı yazarı olarak, Beatles’ı bilen tek kişi olduğunu fark etmeden ve bu şarkılara nasıl yaklaşacağını belirlemeden önceki yolculuğuna bakmaya çalıştığımız garip bir durum var.”
O amaçla ekip bu şarkıların insanların şarkılara olan duygusal bağını kaybetmeden yeniden yorumlamayı hedeflemiş. İzleyicinin de bu ikonik şarkıları başta duyduklarında nasıl hissedecekleri önemliymiş. İlhan şunları söylüyor; “Yesterday’in bana ilk çalındığı zamanı düşündüm. Tepkim ve düşüncesi beni etkiledi. Beatles bugüne kadarki en güzel şarkılardan bazılarını yazmış ve onları duyan ilk kişi olmanın nasıl olacağını incelemek oldukça zorlayıcı ve etkileyici.”

Ayrıca Pemberton ve İlhan, İngiltere’nin en ünlü şarkıcısı ve şarkı yazarı olan Sheeran’la çalıştıkları için filmde sesini de sergilemek önemliymiş. Pemberton şunları söylüyor; “Ed, filmin sonu için çok güzel bir şarkı yaptı. O şarkıda da onunla birlikte çalıştık. Nihayetinde bu film şarkının gücü için harika bir deneyim. Müzik, birçok insanı birbirine bağlayan bir şey. Dünyayı değiştirebilir. Bu sanat biçiminin yerini öz çekimlerin ve Instagram’ın daha modern dünyasına bıraktığı bir zamanda bunun hatırlatılması çok güzel. Müziğin gücüyle yeniden bağ kurmak muhteşem bir keyif.”




Canlı Yapacağız : Ses Tasarımı ve Kayıt


Beatles’ın önemli eserlerinin kaydedilmesi film için çok önemliymiş. Boyle da bunu olabilecek en zor şekilde yapmaya karar vermiş. Şunları söylüyor; “Bir filmde önceden kaydedilmiş çok fazla canlı müzik yer alması, sonra oyuncuların kamera önünde orijinal kayıtlara playback yapmaları çok normal. Ben bunu yapmak istemedim çünkü çok fazla teknik detay var. Arka plan gürültüsünden dolayı müziğin iyi bir şekilde canlı sergilenmesi gerçekten imkansız. Sürenin yetmemesi, detone olmak gibi birçok şey yolunda gitmeyebilir. Seçmelerde Himesh’in performansından onu canlı kaydedebileceğimize ikna olmuştum. Karşıma geçip “USSR”ı seslendirmesini duymuştum ve orada filmi çektiğini düşünmüştüm.”
Boyle şöyle devam ediyor; “Bu şarkıların olması gereken şekli bu. Aksi halde sıkı Beatles hayranları için çok iyi olur ama diğer herkes için bir karaoke filmi olur. Bugünlerde nasıl yapacaklarını çok iyi çözmüş olmalarına rağmen oyuncuların playback yapmasını hiç seçmem. Bir tür mim performansı gibi hissederim. Bunu neden yapasın ki? O kişinin o anı sizin tanıklık etmeniz için yaşadığına inanmanız gerekiyor.”

Boyle için sektörde peşinde olduğu performansı sergileyebilecek tek bir kişi varmış. O da Sefiller’deki çalışmasıyla En İyi Ses Miksajı dalında Oscar alan Simon Hayes imiş.
Boyle şunları söylüyor; “Simon’a ses kayıtçısı demek ona hakkını vermemek olur. O fizik düzeyinde bir tür mühendis. İnsanlardan ve teknolojiden oluşan bir ordu kurup canlı ses kaydını mümkün kılıyor. Metronom şarkısı olmadan çalıyorsanız zamanlama değişiyor. Bir kaydı kullanamazsınız ve bir kayıttan diğerine geçiş yapamazsınız. Çok zor olur. O yüzden her versiyonun çok iyi bir şekilde kaydedilmesini sağlamanız gerekir yoksa filmde başarılı olan tek versiyon olabilir.”
Boyle şunları ekliyor; “Simon’ın çalışmasının başarısı filmin başarısı için gerekliydi. Simon, bu şarkıların kaydına kesinlik kazandırıyor. Daniel’ın düzenlemeleri de Himesh’in üzerinden aktarılıyor. Himesh’i bir şeylere zorlamadılar. Onunla çalıştılar ve onu izleyiciye ulaştırmamıza olanak sağladılar. Bunları da inanılmaz bir teknik düzeyde yaptılar.”

Hayes, senaryoyu okuduktan sonra Boyle’un vizyonuna ulaşmanın zorlukları olacağını biliyormuş. Ama pratikliklerin mükemmelliğe engel olmasına izin vermeyecekmiş. Hayes şunları söylüyor; “Film boyunca sokağın köşesindeki küçük sahnelerden Wembley’deki büyük stadyum konserlerine kadar 24 müzik bölümü saydım. Hepsi de canlı kaydedilecekti ve o yüzden de oldukça ürkütücüydü. Danny’nin yaklaşımında performans önemli. Biz de bunu yakalamak için oradaydık. Herhangi bir ekipmanla ya da teknik özellikle performansın ya da hikaye anlatımının önüne geçmemeye çalıştık.”
Hayes şunları ekliyor; “Bunların hepsini canlı yapmak büyük bir sorumluluktu. Sette çeşitli sorunlarınız oluyor, herkesin sessizliğini sağlamak gibi ama sonunda bu muhteşem enerjiye ulaşıyorsunuz.”




Hey Dostum, Sakın Korkma : Patel, Beatle oluyor


Patel’ın karakterini bulmanın yanı sıra Beatles şarkılarına hazırlanması gerekiyormuş. Sadece çalmaya değil ama büyük bir kalabalığa nasıl söyleyeceğine de. Patel şunları söylüyor; “Şarkıları öğrenmek benim için çok ürkütücüydü. 10 yıldır kendi kendime gitar çalmayı öğreniyordum. Ama kendi kendine ancak bir yere kadar ilerleyebiliyorsunuz.”
Yapı taşları orada olsa ad Patel’ın kamera önüne geçmeden önce ciddi bir hazırlık ve ev ödevi yapması gerekmiş. Neyse ki oyuncu besteci Pemberton ile müzik süpervizörü İlhan’ın emin ellerindeymiş.
Patel şunları söylüyor; “Adem ve ben şarkıları öğrenmek için 2 ay geçirdik. Her zaman destekleyiciydi ve bana ihtiyacım olan güveni verdi. Sadece bugüne kadar yapılmış en iyi şarkıların bazılarını öğrenmek değil de bir şekilde kendine mal etmek çok eğlenceliydi. Adem, Wembley Stadyumu’nda yaptıklarımı sergilemem için bana güven verdi. Latittude’da Gorleston plajında 6000 kişiye çalmam için de. Hep yapmayı istediğim şeyleri yaptığım insanların karşısında müzik yapmak gibi inanılmaz durumlar. Adem ve ekibe kattığı muhteşem insanlar sayesinde başardım. Onun yardımı olmadan bunları yapamazdım. O güven, hep yanımda götüreceğim bir şey.”

İlhan, Patel’in doğal müzik yeteneklerinden etkilenmiş. Şunları söylüyor; “Yapmak istediğimiz şey o özellikleri belli şarkılarda ince ayarlamaktı. Bunun için çok güzel ham malzemelere sahip. Sesi çok net ve güçlü. Gitar çalabiliyor. Yani biz sadece zaten orada olanı şekillendirdik.”
Yine de şarkı söyleyebilmekle kişinin birçok kere çekim yaptığı bir ortamda performans sergilemek arasında büyük bir fark var. İlhan şunları söylüyor; “Sesin çok sağlıklı olması gerekir. Ama aynı zamanda Himesh’in sesini, gitar çalıp aynı anda nasıl şarkı söyleyeceğine, kendisinin ve sesinin öz güveni ve öz farkındalığıyla çalışmayı kontrol etmesine izin vermek önemliydi. Bu bir alışkanlık ve son derece doğal. Himesh o noktaya gelmek için her gün çok çalıştı. İzleyicilerden kamera önünde gördüklerinin doğal olduğunu varsayan varsa o zaman iş başarılı olmuş demektir.”

“Ama özellikle bu ortamda dikkat etmemiz gereken önemli bir konu da bir karakteri canlandırdığı ve bu karakterin yapması gereken bir rol olduğuydu. Sesinin güçlü ve etkili olması için yapabileceğimiz çok şey vardı ama oraya doğru attığınız her adımda sesin karakterine gölge düşürmüş oluyorsunuz. Himesh’in sesi çok güzel bir karaktere sahip. Ama unutmayın ki çok başarılı olmayan birini canlandırıyor. O başarıya sahip değil. O da şarkılarla geliyor. Çok iyi şarkılarla bile başarılı olması bir zaman alıyor. Şarkı söyleyip sahne alabilecek ve bunu yapabilecek potansiyele sahip olan birisi olmasını istedik.”

Boyle’un kameralarına şarkı söyleme görevine alışması için Patel’a çok az zaman verilmiş. Çekimin ilk iki gününde Kıyı Clacton sokaklarında sokak sanatçılığı yapmak, Jack’in şarkılarını ve Let It Be’yi Cantley’deki Reedcutters Pub’da seslendirmek yer almış. Patel şunları söylüyor; “Biraz sinir bozucuydu. Bu yüzden birkaç kere işi batırdım.”

Oyuncu Let It Be’nin çekimleri sırasında heyecandan piyano tuşlarından bazılarına yanlış bastığından bahsediyor. Ama bu karakteri için tamamen mükemmelmiş. Ne de olsa Jack, Beatles en ikonik şarkılarından birini ilk kez, özellikle de Beatles’ı hiç duymamış bir kalabalığa söylemekten hiç heyecan duymazdı. Patel şunları söylüyor; “Özellikle herkesin bilmesi gereken ama kendisi dışında kimsenin bilmediği bu şarkıyı sahnelerken. Neredeyse izleyicilerden birinin ‘Bunu sen yazmadın’ demesini bekliyor gibi. O yüzden biraz heyecanlı.”

Bunlar bir oyuncunun aynı anda yapması için çok fazlaymış. Hem o şarkıları çalıp söylemek hem da Jack olmak. Patel şunları söylüyor; “Biraz tuhaf bir hokkabazlık işi ama eğlenceli. Şarkıları elinden geldiği kadar öğreniyorsun. Sonra kendi kişisel hikayenin bir parçası oluyorlar. O anda Jack için şarkı söylemek ne anlama geliyor? Neden o şarkıyı seçmiş? Hatırlayabildiği o kadar şarkı içinden aklına neden o gelmiş? Ünlü olduğu için mi yoksa kendisi için bir anlamı olduğu için mi?”

Onca müzikal hazırlık Patel’ı strese sokmuş olsa da çok belli etmemiş. Boyle şunları söylüyor; “Himesh öne çıktı. Çok alçakgönüllü biri ve sadece rolündeki heyecanından konuşuyor. Ben hep şarkılar sırasında çok rahat olduğunu düşündüm. Ana sahneleri canlandırırken nasıl bir stres hissediyor olsa da şarkıların performansıyla rolün geri kalanında rahatlıyordu. Çok fazla boş vakti yoktu. Şarkıları hazırlıyor, filmin kendisinden istediği diğer şeyleri yaparken şarkıları çalışıyordu. Bu zamanının çoğunu alıyordu. Ama şarkılara dokunuşuyla zaten öndeydi.”

Patel, Beatles’ın müziğini yeni jenerasyona ulaştırmayı bir onur olarak görüyor. Şunları söylüyor; “Annemin en sevdiği şarkı ‘Imagine’dır. İngiltere’ye ilk geldiğinde o şarkıya aşık olmuş. Bu yüzden Beatles’ı hayatımda annem sayesinde çok erken tanıdım. Film, Beatles’ı dinleme ayrıcalığını yaşamamış olan gençlere bir tanıtım yapıyor. Hem sıkı fanlar, hem de müziğe yeni olanlar filmi farklı nedenlerle beğenecekler. Ama tüm izleyiciler için müziklerinin sihrinin altını çiziyor.”




MEKANLAR

Suffolk’u Yakalamak : Jack’in Yaşadığı Kasaba


Filmin tartışmasız bir başka yıldızı da Yesterday’in ana mekanı Suffolk ve civarıymış. Jack’in duygusal yolculuğunun merkezi ve filmin hem gerçek hem de metaforik olarak başladığı ve bittiği yer. Bu Curtis’in Suffolk’ta geçen ilk hikayesi değilmiş. Ama çekimi ilk kez orada gerçekleştirebilmiş. Yazar, yapımcı şunları söylüyor; “Her şey deniz kenarında bir evde geçti ama biz doğru evi bulamadık. O yüzden her şeyi Cornwall’a taşımak zorunda kaldık. Bu kez oldukça güzel oldu. Hikayenin geçtiği yerde çekebildik.”
“Burası iyi bildiğimiz bir yer. Küçük bir odada bir koya, sahile ve denize bakarak yazdım. Bir dereceye kadar hikayede çok fazla Ed Sheeran var. Aksanı ve isimleri seviyoruz. Filmin geçmesini istediğim yer burasıydı. İngiltere’de Ed gibi büyük bir pop yıldızının çıkmasını beklemeyeceğiniz küçük bir yer. Ayrıca orayı bildiğimi hissettim. Ama ilginç olan Danny geldiğinde o da orayı gerçekten iyi tanımamız gerektiğini söyledi. Orada çok fazla zaman geçirmek ve hissetmek istedi. Kusursuz mekan arayışı içinde benim tanımladığımdan biraz daha fazla yayıldı.”

Film sonunda İngiltere’nin doğu kıyısında çekilmiş. Kıyı Clacton’dan başlayarak Kıyı Gorleston’a kadar uzandı. Yapımcı Bevan şunları söylüyor; “Danny Suffolk’ı anlamak istedi ve Richard ona etrafı gösterirken Danny daha da keskin hatlı “Danny Boyle” Suffolk yerine Richard’ın daha yumuşak Suffolk’ını tercih etti.”
Boyle şunları ekliyor; “Hikayenin büyük bölümü Suffolk’ın daha kırsal bölgelerinde Ed’le açık bir bağ ile geçiyor. O civarda çok güzel plajlar var ama sadece güzel bir manzara değiller. Bana biraz daha ilginç geliyorlar. Deniz kıyısında geçmesi ama sadece orada çekilmemesi çok güzeldi. Ben biraz daha Sufolk’taki Lowestoft ve Great Yarmouth’ın hemen güneyindeki Norfolk’taki Gorleston gibi kasabalara çekmek istedim. Biraz unutulmuş çok güzel kasabalar var. Gorleston’ın muhteşem bir hikayesi var. Edward zamanlarında Brighton gibi çok büyükmüş. En iyi mekanmış. Ama sonra çaptan düşmüş.”
Boyle’ın seçtiği mekanlarda Curtis’in güzel Suffolk imajına alttan biraz daha keskin bir Boyle gerçekçiliğini katan bir tuhaflık varmış. Buna bir örnek de Jack’in sahne aldığı Redcutters Pub sahnesinde görülebilir. Curtis şunları söylüyor; “Arka planında şeker fabrikası olan güzel, küçük bir pub. Benim başta kastettiğimden biraz daha tanımlayıcı bir versiyon.”

Senaryo yazarının çalışma arkadaşları yanlarında yerel bir tur rehberinin bulunmasından çok memnun olmuş. James şunları söylüyor; “Walberswick’te deniz kenarında küçük bir kulübede yaşadım. Richard’ın da orada bir evi var ve aslında Suffolk’ın kralıdır. O yüzden bizi dünyasına alabildi ve güzel kasabayı gezdirdi. Suffolk’ın filme de yansıyan farklı bir hayat temposu ve toplum anlayışı var.”
Sheeran için büyüdüğü yerde çekim yapmanın iki ucu keskin kılıç olduğu anlaşılmış. Şunları söylüyor; “Bir yanda bu gizli, güzel alana sahip olmak güzel. Ama aynı zamanda onu filmde yaptığımız gibi tüm dünyaya göstermek de güzel.”
Mekan süpervizörü Camilla Stepehnson, Boyle’un yakalamak istediği gerçekçiliği yakalayan mekanlar bulmakla görevlendirilmiş. Stephenson şunları söylüyor; “Danny onunla ilk toplantımdan itibaren çikolata kutusu mekanlar istemediği konusunda çok netti. Ama senaryoya sadık kalmak istedi. O yüzden doğu kıyısında daha keskin hatlara, çalışan rıhtımlara, fabrika genel merkezlerine sahip yerler aramaya başladık. Gorleston’ı seçerek Edward dönemi bir kıyı kasabamız oldu. Ama aynı zamanda çok yoğun çalışan rıhtımları da var. Gerçekçi olmasını ama pürüzlü olmasını istemiyordu. Sert bir şey istemiyordu. Danny güzelliği görmek istiyordu ama tuhaf, İngiliz köyü güzelliğini değil.”

Kıyı Gorleston’da plajdaki Pier Otel’de iki önemli sahne geçiyor. Bir geçmişe dönüş sahnesi, kazadan önce geçiyor. Jack ve Ellie Pier Otel’e bir konser için geliyorlar ve üç aydır kapalı olduğunu görüyorlar. Curtis şunları söylüyor; “Jack, şarkı sıralarını ve listelerini büyük bir özenle planlıyormuş ve sonunda tek bir şarkı bile çalamıyor. Bir yıl sonra bir anda tarihteki en başarılı kişi olduğunda otelin diğer tarafında bu plaja bakan balkonda sahne almasına karar verdik. Daha önce 17 kişiden fazla izleyicisi olmamışken bir anda 5000 kişilik izleyicisi oluyor. Ayrıca çatıda olma fikrini de beğendik çünkü Beatles’ın Apple’ın çatısında “Get Back” ve “Don’t Let Me Down”ı çalışına bir gönderme oluyor.”

Boyle anlatıyor; “Jack çatıya çıkıyor ve köklerine “Help!” şarkısını söylüyor. Bir umutsuzluk ve yardım çağrısı. Sadece akılda kalan bir pop melodisi değil. Jack, muhteşem bir punk versiyonunda gerçek bir acı çağrısı yapıyor. Bu Himesh’in şarkıları zorlamadan sadece yeniden ortaya çıkardığı değil aynı zamanda zorlamadan yeniden canlandırdığı muhteşem yöntemlerden biri.  Pozisyonunun hikayesine ve o zamana her zaman çok sadıktı. Hepsi Pier Otel’de çekildi. Arkada çalışan bir limana gelen ve giden gemilerle o şarkıya uyan endüstriyel bir manzarası vardı.” Beatles’ın gençlik zamanlarına zarif bir yankı. “Ne de olsa onlar da büyük bir endüstriyel limandan gelmişler” diyor Boyle.
Patel, hikayenin nasıl olduğunu anlatıyor; “Pier Otel performansı filmde önemli bir an çünkü Jack’in söylediği yalan ortaya çıkıyor. Jack, Ellie’yi kaybettiğini, anne babasına yalan söylediğini ve her şeyi kaybettiğini fark ediyor. Çatıya çıktığında sadece Help!” şarkısını söylemekle kalmıyor aynı zamanda en kötü anında yardım çığlığı atıyor.”




Liverpool’a Dönüş : Beatles’ın Doğduğu Yer


Yapım ekibi Jack’in albümünün çıktığı akşam Beatles’ın ruhunu kendi şehirlerinde yakalayabilmek amacıyla Los Angeles’a uçtuğu birkaç sahne için Liverpool’a dönmüş. Boyle şunları söylüyor; “Liverpool’a dönmek onun için çok tuhaftı çünkü bir açıdan şarkıları çalıyor gibi. Ama şarkı yazarının yeteneğiyle onların iç bölgesi arasındaki bağ, bütün doku ve kültür besliyor ve müziklerini oluşturuyor. Jack gidiyor ve geziniyor. Bence onu affedebilirsiniz çünkü şarkıların unutulma tehlikesi var. Onları halka geri veriyor. Beatles hiç var olmamış gibi çekim yapmak üzere Liverpool’a dönmek doğru geldi. Liverpool’da bunu yapmak çok zor çünkü Beatles’la çok gurur duyuyorlar. Biraz dijital silme işlemi yapmak zorunda kaldık.”

Yapımcılar yapım başlamadan aylar önce, şimdi ikonik olan Strawberry Fields’ı, çekim mekanı olarak gözlemlemiş.  Ama çekim için gittiklerinde yoğun duvar grafitili kapılar dışında yıkıldığını görmüşler.
Boyle şunları söylüyor; “Dokunaklıydı. O anılara Liverpool’a özel. Jack’in Mersey Tüneli’nde en sevdiğim Beatles şarkısı Goodbye’ı duyduğu başka bir sahne daha var. Bence bunlar ancak Liverpool’lulara bir şeyler ifade edecek. Ama bununla gurur duyuyorum. Filmde dünyanın geri kalanını şaşırtacak birkaç şey var. Ama hayatlarını sürdürecekler çünkü şehirle olan bağ, dünyadaki algıdan çok daha önemli. O yüzden anlayacaklar.”




Diğer Çekim Mekanları : Wembley, Latitude ve Los Angeles


Yapım, Suffolk ve Liverpool’a ek olarak Wembley Stadyumu, Latitude Festivali ve Jack’in kendisini alıştığı dünyadan tamamen farklı bir dünyaya girerken bulduğu Los Angeles’ta da çekimler yapmış. Serin Suffolk’ta çekim yaptıktan sonra oyuncular ve ekip için biraz şoke edici olmuş. Curtis şunları söylüyor; “İnanılmaz sıcaktı. Venice Plajı’na, Pasifik Otoyolu’na, palmiye ağaçlarına, Beverly Hills Oteli’ne ve Sunset Bulvarı’na gidiyorduk. Belirli bir Los Angeles gününde sıcaklık 40 derece oluyordu ve biz bir arabaya takılmış ve arkasına, yanına ve önüne gidebilen büyük bir kamera olan Rus Kolu’yla bir taksiyi çekiyorduk. Yani o sıcaklıkta bir arabanın içinde oluyorduk.”
Ekip Los Angeles’ta yedi gün kalarak Cooper Wave House’da, yetenek ajansı WME’de ve W Oteli’nde çekim yapmış. Curtis şöyle anlatıyor; “Los Angeles’ı film endüstrisiyle bağdaştırıyoruz ama müzik endüstrisinin de büyük bir bölümünü oluşturur. Orası Deb’in imparatorluğunun merkezi ve Jack’in kendisini bıraktığı yer.”

Görkemli Cooper Wave house, Malibu Plajı’nda ve Jack’İn hayatının aldığı radikal dönüşü temsil ediyor. Yapım tasarımcı Patrick Rolfe şunları söylüyor; “Filmin başında Jack ve Ellie Essex sahilinde Kıyı Frinton’da yürüyorlar. Klasik İngiliz sahil kulübeleri var. Bir anda Malibu’da Jack o muhteşem evlerle karşılaşıyor. Hayatının ne kadar baş aşağı olduğunu gösteriyoruz.”
Jack’in yeni plak şirketinin Jack’e ilk albümü için büyük ve son teknoloji bir konferans odasında konsept, görünüm, mesaj ve pazarlama planı sunduğu “Pazarlama Toplantıları Toplantısı” da Los Angeles’ta yapılıyor. Curtis şöyle anlatıyor; “Plak şirketinin pazarlama müdürünü muhteşem komedyen Lamorne Morris canlandırıyor. Daha önce muhteşem Zooey Deschanel ile birlikte çok sevdiğim New Girl dizisinde oynamıştı. Tek gün için çok iyi bir oyuncu bulduk. Filmin en iyi sahnelerinden biri olacağını umuyorum.”

O plak şirketi sahneleri Boyle’un şirketle olan ilişkisi sayesinde yetenek ajansı WME’nin toplantı odasında çekilmiş. Uzun zamandır menajeri olan Robert Newman şirketin ortağıymış. Boyle şöyle anlatıyor; “Başından beri benimle birlikte olan Robert bize “pazarlama toplantıları toplantısı”nın odasında çekim yaptırdı. Bu, bu yetenekleri, menajerleri barındıran, bir araya getirip tarihin akışını değiştirmeye çalışan muhteşem bir güç örneği. Orada çekim yaptık ve çok kısa sürede çekmek zorunda kaldık. Sadece bir gün alabildik. Lamorne olağanüstüydü. O olmasaydı yapamazdık çünkü herkesin onu alkışladığı çok önemli bir konuşma.”

Curtis şunları ekliyor; “Lamorne çok güzel oynadı. O gün bir monoloğu vardı 50 defa kadar tekrarladı. Muhteşemdi. Komik aksesuarlar vardı. Çünkü Jack’in önerdiği albüm kapaklarını tasarlamaya çalışmış. Ama Abbey Road’un üzerinde sadece bir Abbey Yolu fotoğrafıyla ne kadar sıkıcı ve Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band’in kapağının bir sürü biber ve kalple ne kadar kötü olabileceğini hayal edebilirsiniz.”

Morris seve seve oynamış. “Danny tüm oyuncuları özgür bıraktı ve bizim yargılarımıza güvendi. Çekimleri eşsiz kılmak için uyarlayışını izlemek çok ilginçti.”
Yapımcılar, Universal Pictures’ın yöneticilerine gösterilmiş. Boyle şunları söylüyor; “Universal o sahneyi gördüğünde bayıldı. Çünkü onlarında aynen öyle toplantılar yaptıklarını söylediler. Sinemada oturup filmi izlerken çok komikti. O bölümde biraz kahkaha ve gürültü koptu. Çünkü elektronik perdeler iniyordu ve onlar da toplantılarında öyle yapıyormuş. Herkesin odaklanmasını sağlamak ve önemli hissettirmek için biraz drama eklemek amacıyla. Bu, filmin çok eğlenceli bir bölümüydü. Richard’ın yazdığı çok hoş bir mizah bölümü ve Lamorne’un da muhteşem performansı.”
Patel için ise Melekler Şehri’ne geri dönmek biraz acıklı olmuş. “Los Angeles’a annemle ilk gidişimde 7 yaşındaydım. Hollywood tabelasına gitmek istemiştim ama gidememiştim. Onca yıl sonra Hollywood tabelasının üstünde, Los Angeles’ın çok güzel manzarasıyla bir sahne çektik. Anneme “Sonunda buraya geldim” diyerek mesaj attım.”


YAPIM TASARIMI

21. Yüzyıl Modu : 1960’ların Stilini Aktarmak


Yesterday’in modern görünümü 1960’larda Beatles’ın şöhretin zirvesinde olduğu ve müzik tarihinin akışını değiştirdiği yıllardan ilham alıyor. Kıyı Gorleston’daki mekan, Ocean Bingo eğlencesiyle kırmızılarla ve turuncularla dönemin klasik John Hinde ve Martin Parr fotoğraflarına dönüyor.
Yapım tasarımcı Rolfe şunları söylüyor; “Mümkün olduğunca 60’ların ruhunu tutmaya çalıştık. Suffolk’taki çekimde Sgt. Pepper’ın renklerini, Martin Parr sahil dünyasının ve John Hinde’in soluk renklerini geri getirdik. Mümkün olduğunca çok fazla açık olmadan yer vermeye çalıştık. Yastıklarda ve perdelerde vurgulu renkler kullanırken o duyguyu bilinçaltında korumaya çalıştık. Suffolk’a bir tür solmuş güzellik verdi. Adeta Vahşi Batı gibi, daha güzel günler görmüş bir sahil kasabası. Görünümünde hafif bir Retro duygusu bıraktık ve sonra Beatles’ın referanslarını kullandık. Sonra da 60’ların özünü koruyarak bunu modern dünyaya getirmenin bir yolunu bulduk.”

Jack, Kıyı Gorleston’ın uykulu dünyasından Los Angeles’a geçtiğinde renk paleti ve görsel ton da değişmiş. Rolfe şöyle anlatıyor; “Aksesuarları açısından modern/Retro kullanmak istedik. Jack, Beatles olma havasına girip de güven kazandıkça görünümü de daha güçleniyor. Renkleri daha canlı oluyor. Dünyasından koparılıp Los Angeles’a fırlatıldığında biraz daha cesur olabildik.”

Beatles’ın ikonografisi tam bir ilham kaynağı olmuş. Bir basın toplantısı için Jack albümünün çıkışını bekletiyor. Rolfe arkasına simetrik mavi bir plan koymuş. “Beatles’in Japonya’daki halinden güzel bir referans bulduk. Arkalarında bu hoş plan vardı. Onu bizim dünyamıza getiriyoruz.” Renk, tek başına bile Beatles diye bağırıyor. “Ülke içindeki ortamlarda o renkleri korumaya çalıştık. Duvarlarda o renkleri temsil edecek renkler seçtik. Ama zamanla ve dış etmenlerle yıpranmış oldukları duygusunu da koruduk. Tamamen geri dönüp onların Sgt. Pepper kıyafetlerinin canlı renklerine gittik.”

Beatles, Jack’in ilk albümü “One Man Only”nin kapağına bile ilham vermiş. Çift albüm kapağında hem bir öz çekim hem de Jack’in başının arkasının dramatik yakın çekimi yer almış. Aslında görüntüler Beatles’ın dünyayı ele geçirmeye başladığı dönemde Paul McCartney’in aynadan çektiği ünlü öz portresine doğrudan bir gönderme. Aynı zamanda A Hard Day’s Night filminin künyesindeki son görüntüyle de John Lennon’a saygılar sunuyor.




KOSTÜMLER

Tekdüzelikten Muhteşemliğe : Jack’in Stil Evrimi


Jack’in kostümlerinin kumaşlarına da Beatles göndermeleri yapılmış. Film ilerledikçe komşu çocuktan yükselen yıldıza dönüşümünde daha sofistike ve şık oluyor. Jack’in mütevazi Suffolk başlangıçlarından stadyum konserlerine geçişi ve Los Angeles’a geçişi kostüm tasarımcı Liza Bracey için oldukça ilginç bir yolculuk olmuş. Bracey şunları söylüyor; “Jack’de bir değişim görüyoruz. Suffolk sokak çalgısı olarak tişörtlerden ve kareli gömleklerden oluşan bir üniformayla başlıyor. Ama film ilerledikçe ve Beatles olayına daha çok girdikçe ona biraz daha Paul McCartney görünümü veriyoruz.”
Ama net olmak gerekirse tek bir McCartney kıyafeti yok. Yıllar içinde ikonun tarzı da sürekli değişmiş. Bracey şunları söylüyor; “McCartney’nin birçok farklı kıyafet giydiği binlerce fotoğrafı var. Tek bir tarzı yok. O yüzden Jack için tasarım yapmak uygun olan her şeyden bir şeyler almak ve bir araya getirmek demek oldu. Görevimiz içlerinde bir tür Paul McCartney algısı taşıdığını umduğumuz görünümler bulmaktı.”




Universal Pictures sunar Yesterday, oyuncular Himesh Patel, Lily James ile Ed Sheeran ve Kate McKinnon.
Filmin müziği Daniel Pemberton, kostüm tasarımcı Liza Bracey.
Editör Jon Harris, yapım tasarımcı Patrick Rolfe.
Görüntü yönetmeni Christopher Ross, BSC, ortak yapımcı Emma Freud.
Yesterday’in hikayesi Jack Barth ile Richard Curtis’e ait.
İdari yapımcılar Nick Angel, Lee Brazier, Liza Chasin.
Filmin yapımcıları Tim Bevan, Eric Fellner, Matthew James Wilkinson, Bernie Bellew, Richard Curtis, Danny Boyle.
Yesterday’in senaryosu Richard Curtis’e ait, yönetmen Danny Boyle.
Bir Universal Filmi. © 2019 Universal Studios.

Filmin mmknmrtb notu:   6   /10