16.6.19

Rocketman


Rocketman, Elton John’un çıkış yaptığı yıllarının olağanüstü insancıl hikayesini konu alan epik, müzikal bir fantazi film.

Filmde Reginald Dwight’ın utangaç piyano dehasından uluslararası süper star Elton John’a dönüşümünün fantastik yolculuğu anlatılıyor.

Elton John’un en sevilen şarkılarının Taron Egerton performansıyla sergilendiği, tüm dünyada bağ kurulabilen ilham verici hikaye, küçük bir kasabadan bir çocuğun, pop kültürünün en simgesel figürlerinden birine dönüşmesini anlatıyor.

Rocketman’de ayrıca Elton John’un uzun zamandır şarkı sözü yazarı ve yazar ortağı Bernie Taupin rolünde Jamie Bell, Elton’un ilk menajeri John Reid rolünde Richard Madden ve Elton’un annesi Sheila Farebrother rolünde Bryce Dallas Howard rol alıyor.



Rocketman 14 Haziran’da gösterime girdi..

Yönetmen: Dexter Fletcher
Yazar: Lee Hall
Oyuncular: Taron Egerton, Jamie Bell, Richard Madden, Gemma Jones ve Bryce Dallas Howard
Yapımcılar: Matthew Vaughn, David Furnish, Adam Bohling, David Reid
İdari Yapımcılar: Elton John, Steve Hamilton Shaw, Michael Gracey, Claudia Vaughn, Brian Oliver

Filmin mmknmrtb notu:   7   /10



Epik Müzikal Destanın Doğuşu : ROCKETMAN’İN DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ

Elton John, “Bu film ünlü olmaya başladığım zamanları anlatıyor” diyor.
“Olağanüstü ve gerçek üstü bir dönemdi ve filmin de öyle olmasını istedim.”

Geleneksel film yapımının Elton John’un hayat hikayesini anlatmak için işe yaramayacağı hiç şaşırtıcı olmamalı. Mümkün değildi. Elton’ın utangaç, işçi sınıfı piyano dehası Reginal Dwight’tan global bir super stara dönüşümü, ilham verici ve cesur olduğu kadar fırtınalı, acayip ve tehlikeliydi. Hiçbir film hakkını veremezdi.

ROCKETMAN’e hoş geldiniz.
Kurguyla gerçeğin çizgilerinin birbirine geçtiği, müzik, şöhret ve moda dünyasının birbirine geçtiği, sinemanın kurallar kitabına parıltılı bir damga vuran epik, müzik destan. Rocketman, izleyiciyi hikayeyi ileriye taşıyan ve şekillendiren genç kadronun çığır açan müzikal ve dramatik performanslarıyla yeniden görüntülenen ve güncellenen Elton’ın en sevilen şarkılarıyla birlikte ikonun hayatına sansürsüz bir yolculuğa çıkartıyor.

Yönetmen Dexter Fletcher şunları söylüyor; “Amaç, beyaz perdede gerçek bir patlama yapacak, hayal gücü, kutlama ve dramın keyifli bir yolculuğunu yaratmaktı.”

ROCKETMAN’de Elton John’u Taron Egerton canlandırıyor.
John’un en ünlü şarkılarından bazılarının yeni versiyonlarını kaydettiği büyüleyici bir performans sergiliyor.
Film, Elton’ın İngiltere’deki yaşadığı yer olan Pinner’dan sarı tuğlalı şöhret yolu boyunca bağımlılık, ve kalp kırıklığını konu alırken aynı zamanda sorunlu bir ilişki yaşadığı annesi (Bryce Dallas Howard), menajeri ve bir zamanlar sevgilisi olan John Reid (Richard Madden) ve 50 yıldan uzun bir süredir efsanevi söz yazarı ve o olmadan hayatta kalamayacağı en iyi dostu ve yaratıcı ortağı Bernie Taupin (Jamie Bell) ile de tanışıyoruz.




Rocketman’in oyuncularını ve teknik ekibini, hikayesini anlatmaları konusunda özgür bırakan Elton şunları söylüyor; Hayatım oldukça çılgındır. İnişler çok dipte, çıkışlar da çok yüksekteydi. Ne yazık ki ikisi arasında çok fazla denge yoktu.

Yapımcı David Furnish, başından beri Elton John’un hayatının fantastik, abartılı bir versiyonunu, tam olarak gerçekleştiği gibi değil de olabileceklerin hayali bir versiyonu anlatmak istediğini biliyormuş. “Yapmak istediğimiz film için başlangıç noktamız da bu oldu.”

ROCKETMAN’in yapımcısı Matthew Vaughn için tümüyle sıra dışı bir hayatın hikayesini anlatmanın doğru yolunu bulmak önemliymiş. Lee Hall’un ilk senaryosunu okuduğunda o yolu bulmuş. “Lee muhteşem bir iş çıkarmıştı. Gerçekte müzikal olmayan bir müzikal, biyografi filmi olmayan bir biyografi filmi, gerçeğe dayanan bir kurgu ve kurguya dayanan bir gerçek yapmıştı.”

Genç Elton, kişisel imajı, cinselliği, çocukluk sorunları ve çok sayıdaki yetişkin bağımlılıklarıyla mücadele ederken kaçışı kendisini global sahneye taşıyan müzikte bulur. Şaşırtıcı kostümleri, özellikle de renkli, geniş camlı gözlüklerinden gördüğü benzersiz dünya görüşüyle sıra dışı bir sahne kişiliği vardır. Rocketman’in ünlü müzik yönetmeni Giles Martin’in sözleriyle “Elton, piyano tuşlarına adeta gezegene yumruk atıyormuşçasına vurur.”

Sonuç, karakteri kadar sıra dışı bir film (yapımı 10 yıldan fazla süren).
John şunları söylüyor; “Bu çocukların hikayemle yaptıkları iş hayret verici. İnanılmaz samimi ve dobra. İzleyicinin görmesi için sabırsızlanıyorum ve en az benim kadar seveceklerini umuyorum.”




Hikayesini Anlatmanın Tek Yolu Onun Hayalini Yaşamaktır : ROCKETMAN UÇMAYA İLK NASIL BAŞLADI?

Projenin tohumları 10 yıldan uzun bir süre önce Las Vegas’ta bir sahne arkasında atılmış. John da kocası ve Rocketman’in yapımcısı David Furnish’le (Tantrums and Tiaras’ın yönetmeni ve Billy Elliot Müzikali’nin idari yapımcısı) birlikte kocasının orada sahne almaya yeni başlayan Red Piano Şov’u için oradaymış. O şov, Elton John’un görsel tarihine, kostümlerin hayal oyunlarına ve sahnede can bulan müzikal ikonografiye derin bakışın ilk adımlarını oluşturmuş.

Furnish şöyle hatırlıyor; “Bu Elton’ın içinde bir şeyi tetikledi. Bana ‘benim hayatım hakkında da aynı ruhu yakalayan bir film yapmak harika olurdu.’ Dedi. Doğrudan bir biyografi filmi yapmak istemedi. Biyografileri hiç sevmez. Ama ‘Biliyorsun hayatım o kadar abartılı ki onu doğrudan anlatmak haksızlık olur’ dedi.”

İkili bir sonraki adım için senaryoyu yazacak birine ihtiyaç duymuş ve bu iş için doğru kişiyi tanıyorlarmış. Bu yapıma güç veren şanslı anlardan birinde, 2000 yıllında John ve Furnish, Cannes Film Festivali’ne katıldıklarında kendilerini başarılar elde edecek olan küçük bir İngiliz filmi olan Billy Elliot’ın (Billy’yi oynayan Jamie Bell, prömiyerden sonraki partide Elton’ın gözyaşları içinde yanına gelerek filmde genç Billy ve babasının ilişkisinden çok etkilendiğini çok iyi hatırlıyor) prömiyerinde bulmuşlar. Fransa sahilindeki bu etkileyici deneyim John’un aklında kalmış ve Furnish’le ikisinin beş yıl sonra kendi sahne versiyonları olan Billy Elliot Müzikali’nde Billy Elliot filmini senaryo yazarı Lee Hall’la çalışmalarına yol açmış.

Yani, söz konusu John’un hayatını abartılı bir bakışla yazma sorumluluğunu kimin alacağı olduğunda hikayede kiminle çalışacakları konusunda hiç şüpheleri olmamış. Furnish, yazar hakkında şunları söylüyor; “Lee İngiliz ve 60’ların İngilteresi’ndeki işçi sınıfını, 60’lar ve 70’lerde rock’n roll’un çıkışını, kullanılan dili, insanları ve yaşam tarzlarını çok iyi anlıyor. Bunların hepsinin içine girmesini ve dönemin özgünlüğünü yakalamasını istedik. Ama aynı zamanda “Müzikalleri de büyük, fantastik yapalım” dedik. Çok önemli bir şekilde Hall’a John’un müzikal kataloğunun kronolojisiyle oynama yetkisi de vermişler. Şarkıları yazıldıkları sırayla kullanmak zorunda hissetmemesini, anlatmak istedikleri hikayenin “duygusal gerçeklerine” en iyi uyanları kullanmasını istemişler.

John şunları söylüyor; “Bu hikaye hayatımın 1960’dan öncesinde çocuk olduğum zamanlardan 1990’da rehabilitasyona gittiğim zamana kadar olan bölümünü kapsıyor. Hayatımın ünlü olmaya başladığım zamanları. Olağanüstü ve biraz gerçek üstü bir dönemdi. Filmin de öyle olmasını istedim. Eğlenceli olmasını ve kendisini çok fazla ciddiye almamasını istedim. Ama öte yandan uyuşturucu bağımlılığım, hayatım ve yetiştirilmemle ilgili vurgulanması gereken birçok ciddi konu vardı. Dengeyi iyi kurmamız gerekiyordu. Bana göre asıl önemli olan filmin müzikal olmasıydı çünkü müzik benim hayatımdı.”




Yıldızlara Yazılmış : RÜYA ORTAKLIĞIN KURULMASI

Senaryonun yazılmasıyla birlikte John ve Furnish projeyi geliştirmek için neredeyse 10 yıl harcamış olsalar da hâlâ başlangıç noktasına taşımaları gerekiyormuş. Neyse ki büyük, son derece başarılı filmler yapmak hakkında birkaç şey bilen birini tanıyorlarmış; yönetmen ve yapımcı Matthew Vaughn. Vaughn’un görkemli uzatılmış konuk oyuncu rolünü canlandırdığı Kingsman: Altın Çember filmi sırasında arkadaş olmuşlar. Filmde müzik ikonu, hezeyanlı ve şaka yollu bir şekilde kendisini canlandırmış. Vaughn şunları söylüyor; “Elton’un çok abartılı bir versiyonuydu. Onu çok yetenekli, ama aynı zamanda komutlarla rol yapabilen çok tatlı ve kibar biri olarak tanıdım.”

Bir gün, Rocketman’in ortaya çıkış bulmacasının o önemli anlarından bir başkasında, Vaughn kahve içerken hep bir müzikal yapmak istediğinden bahsetmiş. Furnish şunları söylüyor; “Elton’ı ve müziğini sevdiğini biliyordum. “Bir senaryomuz var. Bir göz atıp bana fikrini söylemeni çok isterim.” Dedi. Başarılı filmleri görür görmez anlamasıyla ve tam potansiyelleriyle yapabilme gücüne sahip olmasıyla bilinen bir yapımcı olan Vaughn, senaryoyu okumuş ve kabul etmiş.

Vaughn karar verme süreciyle ilgili olarak şunları söylüyor; “Elton John’un müziğini 70’lerdeki bir çocuk olarak biliyordum ve “Your Song”u ilk duyduğum zamanı da gerçekten hatırlıyorum. Benzersiz bir sesti ve birkaç şarkısının sözlerini hemen ezberlemiştim. Çocuk olarak beni çok etkilemişti. Müziği severim ve müzisyen olmak istemiştim. Bu filmi yapma nedenlerimden biri de yapabileceğim bir müzikal arayışında olmamdı. Filmlerime bakarsanız bir yönetmen olarak müziğin etkisi çok büyüktür ve kurgu müzikle kaynaşacakları şekilde yapılır. Ben de doğru işi bulmaya çalışıyordum. Bir müzikal yapacaksanız müziğin çok iyi olması gerekir ki her şeyi müziğin etrafında inşa edebilesiniz. Rocketman geldiğinde, benim için müzik kutusuna hemen doğru işareti konulmuş oldu.



Ama Vaughn sadece senaryoyu okuyup beğenmemiş. Sayfalardan nasıl canlandırılabileceğini de görmüş. Sadece o kadar da değil, Elton John’u kimin canlandıracağını da neredeyse hemen bulmuş. Kingsman film serisinde başrol oynayan Taron Egerton’a yönelen Vaughn, yetenekleri hakkında birçok kişiden daha fazla bilgiye sahipmiş. Daha sonra bir başka İngiliz ikonu olan Kartal Eddie filmi için Taron’la yönetmen Dexter Fletcher’ı bir araya getiren Vaughn, Rocketman için ne kadar güçlü bir yaratıcı güç oluşturabileceğini hemen hissetmiş. Fletcher’ın ilk oyunculuğunu 1976’da genç bir çocukken Bugsy Malone filminde yapmış olan ve müzikallere olan sevgisinin yönetmenlik koltuğuna oturduğu ikinci filmi olan Edinburg’da Aşk filmiyle devam ettiğini ve mükemmel bir seçim olduğunu biliyormuş. Aynı zamanda Egerton’ın genç Elton John’a fiziksel olarak da çok benzediğini biliyormuş. Dahası şarkı söyleyebildiğinden de haberi varmış.

Vaughn, Furnish’i aramış. “Ben sorumlu olsaydım Taron’a rol verip Dexter’ı işe alırdım.” Demiş. Furnish onu geri aramış ve “Birlikte yapmaya ne dersin?” demiş.

Vaughn şimdi şunları söylüyor; “Çok mantıklı geldi. Dexter ve ben birlikte yapacağımız yeni bir proje arıyorduk. Taron’ı tanıyordum ve iyi şarkı söylediğini de biliyordum. Ayrıca Taron’ın Kraliyet Drama Akademisi seçmeleri için hazırladığı parçanın “Your Song” olduğunu da biliyordum. Yani orada bir bağ vardı. Furnish de katılıyor, “Bulmacanın parçaları yerlerine oturmaya başladı. Taron ile Dexter’ın bu filmin tam da ihtiyacı olan kombinasyon olduğunu Matthew düşündü, ben de kabul ettim.”

Tabii ki fikri kabul ettirmek gereken bir kişi daha varmış, Elton John’un kendisi. Furnish şunları söylüyor; “Elton her zaman ‘Ben film yapımcısı değilim. O benim dünyam değil. Ben bu hikayeye çok ama çok yakınım. O yüzden belki doğru açıdan anlatılması için objektif yaklaşamayabilirim.’ Der. Bildiği konu müziktir. Onun dünyası odur. Tek soru, Egerton’ın o dünyada iki yıl yaşamak için doğru adam olup olmadığıdır.

John şöyle söylüyor; “Sonra onu duydum. Bir anda anladım. Beni canlandıracak olan biri varsa şarkı söyleyebilmesi gerektiğini biliyordum. Beni sadece oyunculukla değil de müziğimle de taklit edebilen birini istiyordum. Bunu yapabilen birini bulmak her zaman çok zor olmuştur. Ama sonra Taron Egerton’la tanıştık. Gerçekten eşsiz biri. Bu işi başarabilecek tek kişi odur.”




Uyumu Yakalamak : MÜZİK FİLMLE BULUŞUNCA

Müzik yapımcısı Giles Martin şöyle anlatıyor “Elton, bize bu klasik şarkıları kendi söylediği sınırlar içinde kalmadan söyleme özgürlüğü verdi. Bana ‘Ne istersen yap. O senin.’ dedi.

Elton John’ın kusursuz müziklerini yepyeni sinema seyircisi için yorumlayacak yeteneğe sahip ve cesur birini bulmak söz konusu olduğunda şansın Rocketman’in yanında olduğu duygusu devam etmiş. Albüm yapımcısı ve besteci Giles Martin okul günlerinden bu yana Vaughn’ın arkadaşıymış. Aynı zamanda John’un ve Furnish’in de arkadaşı olduğu ortaya çıkmış. John, Martin’in babası, Beatles’la ünlenmiş efsanevi George Martin’le uzun kariyeri boyunca birçok kez birlikte çalışmış.

Vaughn şöyle anlatıyor; “Giles’ı n Elton’a ve ayrıca Dexter ve Taron’a olduğu kadar filme de saygı duyacağını biliyordum. Müzikal anlamda yetenekli olduğu kadar çok hassas ve bütün ihtiyaçları karşılayabilecek biri olduğunu biliyordum. Sonra Elton’ı aradım ve Giles çocukken, Karayipler’de stüdyoya girdiğinde George’un evinde kalmış olduğunu öğrendim. Giles’ı çok sevdi ve mükemmel bir iş ortağı olacağını düşündü. Noktalar, birlikte gerçekten yaratıcı biçimde çalışabilecek olan kişileri birleştiriyordu.”

Kendisi küçükken John’un babasının Montserrat’taki stüdyosunda babasıyla zaman geçirdiğini hatırlayan Martin için John’un hayatındaki varlığı hayatı boyunca hep devam etmiş. Martin 1989 yılında Londra’daki Air Studios’da çalışmaya başladığında John da orada babasıyla birlikte kayıttaymış. Daha sonra 1997’de “Candle in the Wind”in yeniden yapımında birlikte çalışmışlar. Martin şunları söylüyor; “Bana karşı hep inanılmaz iyi davrandı. Müzisyenlere karşı hep cömerttir ve genelde genç müzisyenlerle hep ilgilenir.”

Bu cömert yaklaşım, John’un Martin’e müzikleriyle oynamasına ve yeni bir şeye dönüştürmesine izin vererek sunduğu yaratıcı alana da yansımış. Martin şunları söylüyor; “Elton, ekibimize bu klasik şarkıları kendi söylediği sınırlar içinde kalmadan söyleme özgürlüğü verdi. Bana ‘Ne istersen yap. O senin.’ dedi. Çok güçlendiriciydi, çünkü hikayesini benzersiz bir şekilde anlatmak için müziği kullanma yetkisine sahip olduğumuz anlamına geliyordu. Elton’ın müziği de böyledir. Tamamen benzersiz. Bu işi yapmak biraz yakalamaca oynamak gibiydi. İşi bitirdiğinizi düşünüyorsunuz sonra ‘Bekle, şöyle yaparsam daha iyi olabilirdi…” diyorsunuz. Ve şarkılar yavaş yavaş yükseliyor. Bu müzik gerçekten benzersiz. Sadece tekniği değil ruhu da öyle. Elton. Tabii ki klasik eğitim almış. Ama sadece o da değil. Bir çocuğu odaya kapatıp ona sonsuza kadar piyano çalmayı öğretebilirsiniz ama asla bir Elton John olamazlar.”




Martin’in çok sayıdaki başarıları arasında Rocketman gurur duyduğu tek işi olabilir. Bu, Beatles’ın klasik kataloğunu Las Vegas sahnesi için yeniden hazırlayan adam için büyük bir başarı. Martin şunları söylüyor; “Elton’ın yaptığımız ilk koreografiye göz atmaya geldiğini hatırlıyorum. Ona şöyle dedim; ‘Dinle, sadece danslar için şarkıları kabaca düzenledim.’ Dedim. Ona kendi şarkılarının taslak versiyonlarını çalmak istemedim! O da ‘Dinle Giles, eğer sen yapıyorsan ben mutluyum.’ Dedi. Bu benim için çok önemliydi.”

Rocketman’i uçuşa geçiren, geleneksel olanı değiştirtmen ve vermeniz gereken, önceden bir algısı olan düşünceleri yeniden şekillendirerek yepyeni cesur ve beklenmedik bir şeye dönüştürmeyi sağlayan da bu esnek yaklaşım olmuş. Fletcher şunları söylüyor; “İzleyiciye şunu söylemeye çalışıyoruz; “Hikayeyi bildiğinizi mi sanıyorsunuz? Gerçekten bilmiyorsunuz. Bu, düşündüğünüz şey değil. Bu çok daha ilgi çekici ve kapsayıcı. Filmin ilk sahnesinden itibaren Elton, kendi hayat hikayesinin tümüyle güvenilmez bir anlatıcısı olarak gösteriliyor.

Bir araç olarak, hayatın her kesiminden insanların uzun zamandır kalplerine yer etmiş olan klasik şarkılara büyüleyici bir bakış. Rocketman’ın idari yapımcısı olarak Claudia Schiffer şunları söylüyor; “Ben 80’lerde Elton’ın müzikleriyle büyüdüm. Fotoğraf çekimlerinde Elton’ın müzikleriyle çalıştım. Bugün de Elton’ın müziklerini hâlâ dinliyorum. Şarkıları belli bir zamana ait değil ve nihayet sözlerin ardında yatanları anlamak da çok güzel.”

Furnish, Elton’ın memnun etmesi kolay biri olmadığını kabul ediyor. O yüzden Kaptan Muteşem’in sonuçlardan bu kadar memnun olması Rocketman’deki düzenlemelerin her açıdan kaliteli olduğunu gösteriyor. Egerton, role hazırlanırken beş ay boyunca ses ve piyano eğitimi almış. Egerton sadece dünyaca sevilen şarkıların kendi versiyonlarını kaydetme şansını elde etmekle kalmamış aynı zamanda Londra’daki Abbey Road Stüdyoları’nda çalışma fırsatını da elde etmiş ki bu da bugüne kadar kariyerinin en büyük “İnanamıyorum, beni çimdikleyin” anı olmuş.

Egerton şöyle anlatıyor; “Rolümde beni bu projede, Elton John’u canlandırma onurundan başka her zaman heyecanlandıran şey şarkıların yorumlanabilmesi izni ve hikaye anlatımının yenilikçi ve farklı olmasıydı. Müzikal olması ve şarkıların sadece eserler olarak değil de içe bakış anları olarak kullanılacak olması da önemliydi. Benzersiz yanı da bu. Ve ben çok sevdim. Her dakikasını sevdim. Elton John bana şarkılarını bu şekilde yorumlama izni verdiği için ne kadar gurur duyduğumu anlatamam.”

John, hayatını ve müziğini beyaz perdeye büyük bir tutkuyla ve bağlılıkla taşımaktan sorumlu ekibin hevesi karşısında ürettikleri eser karşısında büyük bir memnuniyetle gülümsüyor. “İşi Taron’a bıraktım. Taron’ı Giles Martin’in ellerine teslim ettim. Kendisine güvenim sonsuzdur çünkü o da babası gibi muhteşemdir. İşi yapmalarına izin verdim. Her şarkıyı tek tek dinleyerek başlarında beklemek istemedim. Kayıtların hiçbirine gitmedim. Ben böyle değilim, ben bu değilim. Birinin sanatına güvenirsem istediklerini yapmaları konusunda açık çek veririm. Şimdi yaptıkları işi dinledim ve çok şaşırdım.”



Seks, Uyuşturucular ve Rock’n Roll : ÖZGÜNLÜK VE GERÇEKLİK ARAYIŞI 

“Hayatım oldukça çılgın geçti. İnişler çok derin, çıkışlar çok yüksekti. Ne yazık ki aralarında çok fazla denge yoktu.” diyor Elton John.

Elton John, çok yetersiz kalan bir ifadeyle "Hayatım sıkıcı değildir” diyor. “Filmde aktarmak istediğim şöhretin olağanüstü bedeli, yetiştirilme tarzının üzerinizdeki olağanüstü etkisi, ne kadar yalnız olabildiği ve bağımlılık ve davranış kalıpları açısından yaşadıklarınızın üzerine kısa bir süre içinde gitmezseniz neler olduğuydu. Ama bütün bunlar da bir mizah anlayışı da olması gerekiyor.”

Elton’ın annesi Sheila Farebrother’ı canlandıran Bryce Dallas Howard için projede ilgisini çeken birçok şey olmuş. “Senaryoyu ilk okuduğumda çok etkilendim. Ama aynı zamanda da çok eğlendim. Beni bir yolculuğa çıkardı. Elton John’un hayattaki değerlerinin doğrudan bir yansıması olan bu kurguyu yaratmak için biyografi türünün yüceltilmesini çok beğendim. İşin dehası bu . Elton’ın birçok özelliğini ve yönlerini temsil ediyor. Zeki, keskin, sofistike, nükteli ve çok komik. Ve Elton da öyle.”

John ve Furnish, malzemeyi ele almanın başka bir yolu olmadığını söylüyorlar. Kötü zamanları parlatacak olsalar iyi zamanlar o kadar canlı bir parıltıya sahip olmayacaktı. Bütün gerçeği söyleyemeyeceklerse o zaman herhangi bir şey söylemenin amacı neydi?

John şunları söylüyor; “Kesinlikle. Açık sözlü olması gerekiyordu. Hayatımın gösterdiğimiz bu bölümünde, o 20 yılda birçok kişinin hayatları boyunca yaptıklarından daha çok şey yaptım. Bazen bir canavar gibi davrandım ve son derece mantıksızdım. Sanatçı olduğunuzda hayat böyledir. Ama ben ondansa dürüst versiyonu sergilemeyi tercih ederim. ‘Çok harika biri! Muhteşemdi!’ Evet, bazen muhteşem oldum. Ama aynı zamanda tam aksi yerde de bulundum. O aksi yerin de gösterilmesi çok önemli. Hayatı olduğu gibi kabul etmek gerek. Bağımlılıklar en kötü yönlerimi ortaya çıkardı ve bundan nefret ettim. Bu yüzden temiz ve arınmış olmak istedim. Mantıksız davranışlar, kötü ruh halleri, depresyon, kendinden nefret etme hayatımda denge olmamasının ve kokaine, alkole, bulimiaya, sekse, her ne ise ona tam bağımlı olmanın sonucu olarak ortaya çıktı ve filmde bu yansıtılıyor. Kolaya kaçmak istemedim. Ben oldukça dobra biriyim ve bazen kendi iyiliğim için fazla dobra oluyorum.”

Rocketman, Elton John’un hikayesini kendi bağımlılıkları açısından anlatıyor. Rehabilitasyondaki haliyle başlıyor, güç bela hayatta kaldığı bir hayattan kalanları yansıtıyor. Egerton gözlemlerini şöyle aktarıyor; “Elton John bir müzik ikonu. Ama çoğu zaman onun da çok insani bir hikayesi olan biri olduğunu unutuyoruz.” Fletcher’a göre o hikaye bir kaçış hikayesi. Önce Reggie’nin ev hayatından kaçmaya çalışması, daha sonra bunu yapmak için yarattığı kişilikten kaçmaya çalışmak.

Elton John, o kişisel süreci şöyle anlatıyor; “Çekişmeli zamanlarda ve mutluluk zamanlarında müzik benim dostum oldu. Müzik hep yanımdaydı ve depresyon ve bağımlılığın en kötü anlarında sığınabileceğim bir dostum oldu. O karanlık saatlerde bile müzik benim dostum oldu. Bana çok fazla neşe sundu.”

Bernie Taupin rolünü canlandıran Bell bunun bir mesaj olduğunu söylüyor. Rock’ın her zaman John’u karanlıktan çıkarmak için yanında olduğunu resmediyor. Bu önemli. “Film diyor ki ‘Kim olduğunu bilmen gerek. Kendine karşı dürüst olmalısın. Çünkü olmazsan seni öldürür. Ayağa kalkmalı ve sayılmalısın, kendin olmalısın. Bu çok güçlü bir mesaj ve çok cesur bir yolla anlatılıyor.”




Zoru Başarmaya Çalışmak : KARAKTERLE MALZEMENİN MÜKEMMEL UYUMU

Dexter Fletcher şunu söylüyor; “David Furnish’e söyledim. Merak ediyorum, acaba hayata gelme amacım bu filmi yapmak olabilir mi?”

Bell, yönetmeni hakkında şunları anlatıyor; “Dexter Fletcher, filme onunla birlikte katıldığım andan itibaren bu hikayenin içine girmişti. Ne olduğunu çok iyi biliyordu. Atmosferi, boyutu, rengi. Ne kadar sıra dışı, büyük ve cesur olması gerektiğini biliyordu. Çünkü Elton karakterini bütün yönleriyle anlıyor. Dexter’ın en iyi anı filme tartışmalı ya da aşırı olabilecek şeyler katmaktan korkmuyor olması. Bu şekilde olması gerektiğini biliyor. Bu işte zoru başarmaya çalışıyor.”

Elbette Rocketman’ın Dexter Fletcher’ın hayata gelme amacı olduğu hakkında da bir argüman var. Kariyerine 1976’da Alan Parker’ın (yönetmen hâlâ en büyük kahramanlarından ve ilham kaynaklarından biri) gangster müzikali Bugsy Malone’daki rolüyle başlamış. 37 yıl sonra kendi ünlü müzikali Edinburg’da Aşk’ı yapmış. Bir de daha önce Taron Egerton’a yönetmenlik yaptığı gerçeği de vardı. İkili, 2015’te Kartal Eddie’de bir başka eşsiz İngiliz efsanesinin hikayesini başarıyla aktarmış. Yoksa bütün kariyeri, parça parça bu an için mi inşa ediliyormuş?

Fletcher şunları söylüyor; “Furnish’e yakın zamanda böyle hissettiğimi söyledim. Bu film benim için çok özel. Onunla bir bağ kurdum. Büyük gurur duyuyorum ve umarım herkes çok keyif alır. Lee Hall’un senaryosunu okuduğumda nasıl yapacağımı çok iyi biliyordum. Hikaye anlatımı bütün çılgın fikirlerimi tümüyle yerine getirme fırsatı verdi. Özgür olmak için müthiş bir platforma sahip olduğumu biliyordum.”

Bütün oyuncu kadrosunun süreci çok beğenmesi Vaughn’ı hiç şaşırtmamış. İlk sayfadan itibaren bu filmi yapacak olan kişinin Fletcher olduğunu biliyormuş. Şöyle anlatıyor; “Dexter, Taron’ın güvende hissettiği bir atmosfer yaratıyor. Çalışma şekli böyledir. Bu da Taron’ın oyuncu olarak sınırları gerçekten zorladığı yerlere gidebileceğimiz anlamına geliyor. Dexter sayesinde Taron sınırları yıktı ve sağ kurtuldu.”

Fletcher’a Rocketman’le verilen fırsat yönetmen tarafından da fark edilmiş ve bu fırsatı kollarını açarak karşılamış. “Bu fırsatların çok nadir geldiğini biliyorum. Böyle filmler çok sık görülmez. Tamamen engelsiz olduğumu hissediyordum çünkü başlangıçta bana nasıl olması gerektiğini düşünüyorsan öyle yap, denmişti. Vizyonunun ne olduğunu bul. Bunu keşfedebilmek için özgürlüğe sahip olmak her yaratıcı kişinin idealidir. Ben heyecanlı, ilginç, güzel, komik, renkli, imgesel ve ilham verici bulduğum her şeyden yararlandım ve hepsini bu filmde harmanladım. Bir ayrıcalık ve keyif oldu. Şimdi de herkesle birlikte oturup izlemek için sabırsızlanıyorum.”




Bireysellik ve Birliktelik : ROCKETMAN’İN DÜNYAYA MESAJI

Taron Egerton şunları söylüyor “Bu ham bir insan hikayesi. Ama büyük bir adamı ve ondan öğrenebileceklerimizi kutsama.”

Egerton, Rocketman’in gidişatına yön veren itici güç hakkında şunları söylüyor; “Biz hep saygısız olmak istediğimizi ve izleyicinin adı çıkmış, çalkantılı bir dönem yaşamış bir adamın hayatına kısa bir bakış atmak olduğunu hissetmesini sağlamayı düşündük. Ama aynı zamanda hayranları mutlu etmek ve Elton’ı sevimli göstermek istedik. Bu ham, bir insan hikayesi ama aynı zamanda gerçekten büyük bir adamın ve ondan öğrenebileceklerimizin de kutsanması.”

Filmin bütün başarıları içinde belki de en önemlisi budur. Kurgunun kendisini evrensel gerçeklik içinde köklenebilmesi. Furnish şunları söylüyor; “Bence bu doğru. Filmimiz kendini sevmeyi öğrenmezsen, hayatında o noktaya ulaşmazsan ve ileri giderken kendini sevmeyi sürekli olarak arka plana atarsan sonunda seni yakalayacaktır. Ondan kaçamazsın. Elton’ın başına da bu gelmiş ve herkesin başına gelebilir. Kendinizi dünyaya sunma şeklinizi değiştirebilirsiniz. Ama kendi üzerinizde içten dışa doğru çalışmaz ve kendinizi kabul etmeye başlamazsanız gerçek mutluluğu asla bulamazsınız.”

İnsanlığın, bizi birey yapan özelliklerinin kutsanması, bugün içinde yaşadığımız bölünmüş, ayırıcı dünyada her zamankinden daha uygun bir mesaj. Taupin’in dediği gibi John’un hayatı “hiçbir zaman sıradan değildi” ve Rocketman de insanların farklılıklarını kutsaması, onlarla savaşmaması için bir anımsatıcı olarak görev yapıyor.

John şunları söylüyor; “Bundan o mesaj çıkarsa o zaman muhteşem. Bir dönem için kim olduğum konusunda dürüst değildim. Bağımlılık böyle bir şeydir. Hilekar ve dürüst olmazsın ve izlerini örtersin. Ama bunu yaparsanız kendinizden nefret edersiniz çünkü artık tanımadığınız birine dönüşürsünüz.” Belki de tıpkı müziğin 60 yıldır insanları birleştirmesi gibi bu film de aynısı yapabilir.

John şöyle anlatıyor; “En önemli olan şeyin dürüstlük olduğunu fark ettiğimde hiç mücadele etmedim çünkü artık o hayatı yaşamak zorunda olmamak büyük bir rahatlamaydı.  Sabah kalkıp köpeğimi gezdirmek, benimkilerle aynı sorunları olan insanlarla bir araya gelmek, onları paylaşmak. Ben hiçbir zaman iyi bir iletişimci olmadım. Aptal gibi kokainin öyle bir uyuşturucu olduğunu düşündüm çünkü beni konuşturuyor, iletişim kurmama yardım ediyordu. Ama iletişimim tamamen saçmalıktı. Yanıt dürüstlük, karanlık sırlarınızı dışarı çıkarmak, çocukluğunuzdan beri hayatınız boyunca taşıdığınız yükleri bırakmak.  İçinden at. Konuş. Bunları yapmasaydım şimdi burada olmazdım.”

Kendi değerlerini yansıtan Rocketman, bu yüzden John’un mücadelesinin açık ve samimi bir incelenmesi. Hayatının daha zor ve sorunlu anlarından utanmak yerine her zaman gerçeği yansıtıyor. Film yapımcıları için de bu çok kasıtlı bir seçimdi.

Furnish şunları söylüyor; “Umarım Elton’ın hayatını görmek, sonra da bugün bulunduğu yeri görmek insanların hayatın bir yolculuk olduğunu fark etmelerini sağlayacak. Dolambaçsız değil, kolay değil, bazen hepimiz bağlantımızın koptuğunu hissederiz ama her zaman diğer uçtan çıkabilirsiniz. Bence insanlar bunda ilham bulacaklar.” Ya da Howard’ın sözleriyle “Elton John, şüphesiz milyonların ikonu. Ama gerçekliğinde bir özelliği diğerlerinin önüne çıkıyor. Cesareti. Doğru olma cesareti. Kendisini radikal biçimde, pişmanlık duymadan ifade etmiş biri. Bence birçok kişiye de kendilerine karşı dürüst olmaları için izin vermiş. O hepimiz için bir hazine çünkü bize çılgın, vahşi, aşırı, kusurlu benliklerimizi kutlama izni veriyor.”




Onun Şarkıları, Onların Tarzı : ROCKETMAN’İN OYUNCULARIYLA TANIŞIN

Dexter Fletcher şunları söylüyor; “Bu film için sadece oyunculara ihtiyacımız yoktu. Bu işi yapabilecek insanlara ihtiyacımız vardı.”

Taron Egerton, Elton John Rolünde 

Gezegenin en ünlü insanlarından birini canlandırmak üzere görevlendirildiğinizde işe nereden başlarsınız ki? Sadece bu da değil, gezegenin kendisi hakkında zaten kökleşmiş bir fikri olan biriyse? Başka bir deyişle o gözlükler, payetler, öfke nöbetleri ve taçların altındaki gerçek kişiyi nasıl bulursunuz?

Bu zorluğu omuzlarında taşıyan oyuncu Taron Egerton şöyle anlatıyor; “Bu kendime sorduğum bir soruydu. Bu yüzden sonunda kendisine sordum.”

Başta John, Egerton’ı sohbet etmek üzere evine davet etmiş. Kısa bir süre sonra ona hiç yayınlanmamış olan anılarını göstermiş. Ardından tüm kostümlerine bakmasına izin vermiş. Daha sonra da ona her şeyi anlatmış.

John, ikilinin hayatını beyaz perdeye aktarmak için yaşadıkları süreç hakkında şunları söylüyor; “Hiçbir yasak yoktu. Bu ciddiyetin ve açık olmayı öğrenmenin bir parçası. Konuşamayacağınız hiçbir şey yok ve iletişim her şeydir. Taron’ın beni oynayacağını biliyordum. Her şeyi bilmesi gerekiyordu. Bilgiye çok açtı. Sadece konuştuk, arkadaş gibi. Bir soruşturma süreci gibi değildi. Bence bu yüzden Taron bu rolde çok iyiydi. Çünkü bundan dolayı çok güzel bir arkadaşlık doğdu.”

Egerton’a göre bu konuşmaların faydası karşılıklı olmuş. “Birincisi, ona soramayacağımı düşündüğüm hiçbir şey yoktu. İkincisi, kısa süre içinde beni tanımak istediğini ve hayatımın bir parçası olmak istediğini hissettim. Bu yüzden onu canlandırma deneyiminin tümü çok özel geldi. Aramızda bazı benzerlikler de var. Beni en çok etkileyen aynı anda hem büyük bir kişilik olabiliyor hem de odayı yönetebiliyor. Ama bazen tanıdığım en hassas kişi olabiliyor ve ben kendim için de öyle hissediyorum. Oldukça hassas olabilen ve bir şeyleri çok net hissedebilen biri olduğumu düşünüyorum. Sanırım karakterin gücünü taşıyorum. Ama aynı duygusal aşırılık ve aynı  kırılganlıklara da sahiptim.”

John da aynı fikirleri paylaşıyor. “Bu bizim güvensizliğimiz. Bence yaratıcı olmak güvensizlikten ve bir şey kanıtlamaktan, olduğun kişiden başka bir şeye dönüşmekten geliyor. Ve bene en yaratıcı insanlar sadece oyuncular değil, müzisyenler, ressamlar falan da bunları yaşıyor. Bu harika. Çünkü belirsizlikler kendimizle dolu olmadığımız anlamına geliyor. Belirsizlikleriniz yoksa o zaman ilerlemezsiniz.”

Bununla birlikte ikisini bir araya getiren ilk kişinin beyninde hiçbir belirsizlik yokmuş. John ve Furnish, 10 yıldır bekleyen bu senaryoyu nihayet gerçek bir film yapabileceklerini konuşmak üzere yapımcı Matthew Vaughn’a gitmişler. Vaughn okuduğunda hiç tereddüt etmemiş.

2014 yılında Kingsman: Gizli Servis filminde ve devamındaki Kingsman: Altın Çember filminde keşfettiği ve yönettiği, Dexter Fletcher yönetmenliğindeki yapımcılığını üstlendiği Kartal Eddie’de rol alan oyuncu Taron Egerton, düpedüz Elton John imiş. Bu konuda Vaughn’ın hiç şüphesi yokmuş.

Vaughn, düşünce süreci hakkında şunları söylüyor; “Öncelikle Elton’ı oynayabilmek için şarkı söylemeniz gerekir. Taron da müthiş bir şarkıcı. Ama önemli olan çok hassas ve duyguluydu ve Elton da öyledir.  İyi anlamda fikrinden dönmeyen biriydi ve Elton da öyledir. Yani her özelliğe sahipti. Ben oyuncu seçimi konusunda hislerime güvenirim ve senaryoyu okuduğumda tek görebildiğim Taron olmuştu. Bu benim içgüdümdü ve işe yaradı.”




“İşe yaradı” demenin hafife almak demek olduğunu söylemek doğru olur. Kısacası Rocketman’de Egerton, Elton John’u oynamıyor, ona dönüşüyor. Fletcher şunları söylüyor; “Taron’ın oyuncu olarak gücü, hassaslığının hissedebildiğiniz bir şey olmasından geliyor. Oynamasına gerek yoktur. Ve eğer sert olarak algılanan birini oynuyorsanız bu çok gereklidir. Bununla anlatmak istediğim şu; Taron, zor durumları ve karakterleri canlandırabilir ve yine de yalnızlık duygusunu, birine ya da bir şeye ihtiyaç duyma duygusunu koruyabilir. Taron böyle bir sahneyi canlandırdığında çıkarcı, bencil ya da sadece kötüyü hissetmezler. Her zaman bir ihtiyaçtan geldiği hissedilir. Davranışları ne olursa olsun, izleyicinizin bu kişinin bir şeye ya da birine ihtiyacı olduğu için öyle davrandığını anlamasına izin verdiğinizde bu büyük bir bonus olur. Dahası melek gibi şarkı söyleyebilir…”

Egerton’ın Elton John şarkılarını söyleyebilmesi daha önce de kanıtlanmış. Hit animasyon filmi Sing’de “I’m Still Standing”i bağıra bağıra söylemesi tüm dünya sahnesinde gözden kaçmamış. Ama hiçbir şey izleyicileri Rocketman’deki performansları için hazırlayamayacaktır. John tarafından bizzat sadece kendisini canlandırması için değil bu klasik şarkıları sahiplenmesine de izin verilen Egerton kendi klasik şarkılarını nesiller boyu sevilen bu şarkılara yepyeni bir hayat vermiş ve genellikle onay için John’a göndermeden önce kendi versiyonlarını kaydetmiş. Ve onay da hemen, seve seve verilmiş.

Başarısı eğitimsiz bir kulak ve göz için bile olağanüstü. Ama rol arkadaşlarına ve yönetmene göre, Egerton’ın performansı gerçekten bir üst seviyedeymiş. Bell şunları söylüyor; “Bu Taron için büyük bir sorumluluk oldu. Her sahnede yer alıyor. Korkutucu bir rol çünkü ağır, hayat ve ölüm dramı var ama sonra şarkılar ve danslar var. Yaptığı iş mucizevi bir şey. Şarkı sesi muhteşem. Daha önce de iyiydi ama şimdi sesinin gücü oldukça dikkat çekici. Gerçek bir dönüşüm, bir taklit değil. Bu önemli bir fark. Bu onun kendi versiyonu ve karakter hakkındaki kendi anlayışı. Ve Elton’ın sadece kapalı kapılar ardında var olan bölümlerine hayat veriyor, bunları onun şarkılarıyla yüzeye çıkarıyor. Çok yorucu.”

Fletcher, Egerton’ın sadece bu iş için doğru kişi olmadığını bu iş için tek kişi olduğunu belirtiyor. Yönetmen şunları söylüyor; “Olağanüstü bir araca sahip, sesine ve onu kullanmayı çok seviyor. Ama böyle bir fiziksel dönüşüm geçirebilecek başka birini düşünemiyorum. Bir oyuncu için uçurumun kenarında durup korkularınla yüzleşmek ve oynamak çok ürkütücü bir yer. Taron bun bütün beklentilerin ötesinde gerçekleştirdi.”

Egerton şunları söylüyor; “Bu işin benim için anlamını kelimelere dökmek çok zor. Elton’ı canlandırma deneyimi hayatım için gerçekten çok besleyici oldu. Bununla birlikte sadece onu tanıma deneyimi vardı. Çok şanslı hissediyorum. Bana kendisini nasıl canlandıracağım hakkında tavsiyeler verdi ve destek olmak için her zaman yanımızda oldu. Ama beni yönlendiren biri olmadı. Hayatında yaşadıklarından dolayı birinin en iyi yönünü ortaya çıkarmak için onlara alan sunmanız gerektiğini biliyor. Bana tam yetki verdi ve bunun için minnettarım. Bu filmle birlikte Elton John’un arkadaşım olduğunu söylemekten gurur duyuyorum.”




Jamie Bell, Bernie Taupin Rolünde

Rocketman’de sergilenen Elton John şarkıları içinde belki de en önemlisi daha önce hiç duymadığınız bir şarkı. Filmin sonunda yer alan, müzik tarihinin en dayanıklı, en başarılı ve en sevilen ortaklığından “I’m Gonna Love Me Again” adındaki yepyeni bir beste.

Şarkıyı Elton John ve Taron Egerton birlikte söylüyor. Ama vokal iş birliği gerçekten izlemeye değer olsa da asıl önemli olan Rocketman’in şarkının yaratımının ardındaki iş birliğini kutluyor olması. İkili 50 yıllık iş birliğinden sonra bugün her zamankinden daha yakınlar. “I’m Gonna Love Me” Elton John ile söz yazarı ve ortağı Bernie Taupin’in iş birliğinden son çıkan şarkı.

Bell şunları söylüyor; “Aralarındaki güzel, uyumlu bir evlilik, yakalanması zor bir ilişki. Filmde tanışmalarını görüyoruz. İkisi de yalnızlar ve birbirlerini buluyorlar ve hayat boyu sürecek bir arkadaşlık kuruyorlar.”

Aslında ilk başta neredeyse gerçekleşmeyecek bir arkadaşlıkmış. Rocketman’in de gösterdiği gibi 60 yıldır müzik listelerine egemen olan iki adamın buluşması tamamen tesadüf eseri oluyor.

Furnish şöyle anlatıyor; “67 yılında Elton’ın şarkı yapmak üzere gittiği bir ofiste Tamamen bir rastlantı sonucu tanışıyorlar. Elton, besteyi yapabiliyorum ama söz yazamıyorum demiş. Ray Williams adındaki bir adam da masadan hiç açılmamış bir zarfı almış (Taupin de John gibi New Musical Express’de yere alan Liberty Records’daki bir yazarlık işi ilanına başvurmuş.) ve Elton’a vermiş. Neden bunlardan bazılarına beste yapmayı denemiyorsun, demiş. İşte bu kısmet. İşte bu sihir. İşte bu evrendeki her şeyin çok özel bir şey yaratmak üzere bir araya gelmesi.”

O dönemde iki genç adam da kariyerlerinde ilerlemek istiyorlarmış. John, Bluesology adlı bir grupta akşam yemeği müzikleri yapıyormuş. “Müzikte, müzikle ilgilenmeyen, balık patates ya da tavuk patates yiyen insanlara çalmaktan daha fazlası olması gerektiğini düşündüm.” Diye anlatıyor. Taupin 15 yaşında okulu bırakmış ve İngiltere’nin kuzeyindeki bir tavuk çiftliğindeki işini bırakmak istiyormuş.

Bell, müzik tarihinin gidişatını sonsuza dek değiştirecek anı şöyle anlatıyor; “Bernie, Elton’la tanıştığında sadece 17 ya da 18 yaşındaymış. Biraz çocuk suçlu olma eğilimine girmiş ve tavuk çiftçisi olmuş. Kendisi için hiçbir çıkış görmüyormuş. Kapana kısıldığını hissediyormuş. Müzik ilanının görmüş ve şöyle bir yanıt göndermiş; ‘Ben bir şairim. İlgilenirseniz birkaç şarkı sözüm de var.’ Mektubu göndermediği bile söyleniyor. Çöpe atmış. Annesi alıp postaya vermiş. Ya da paltosunun cebinde bırakmış ve annesi postalamış gibi bir şey. Ama daha önemlisi hem Bernie hem de Elton’ın şansları varmış ve oldukça az rastlanan bir şeyi, birbirlerini gerçekten anlayan birini bulmuşlar.”

Flecther’ın anlattığına göre bu anlayış sadece ikiliyi bir arada tutmakla kalmamış, birini de hayatta tutmuş. Yönetmen şöyle diyor; “Bernie gerçekten de ipi tutan, gerçekçi bir çıpa gibi. Bu da Elton’ın atmosferde uçmasını ve tamamen kaybolmasına engel olmuş.” Ya da Bell’in dediği gibi; “Bernie her zaman Elton için bir kaya gibi olmuş. Çünkü her zaman için kim olduğunu bilen biriydi. Oysa Elton, bir şeye, bir kişiliğe ya da kişiye veya bir aşka, kariyere uyuşturucuya falan tutunmaya çalışan biriymiş. Bernie, bu sabrı temsil etmiş. “Ben kim olduğumu biliyorum ve senin dostunum.”

Fletcher için, Bell hep ilk tercihi olmuş. Yönetmen “doğal sevimliliğini, gerçekçi ve dürüst olmasını” beğenmiş. Genç yıldızla sadece 13 yaşındayken ilk filmi Billy Elliot filminde Cannes prömiyerindeki ilk filminde tanışan John ve Furnish’in memnun oldukları bir tercihmiş.

Bell ilk buluşmaları hakkında şunları söylüyor; “Filmden sonraki resepsiyonda Elton, bana ve yönetmenin yanına geldi. Hala titriyor ve ağlıyordu çünkü film geçekten bağ kurmuştu. O tanıştığım ilk mega stardı. Çok küçük bir yaşta başarının ve şöhretin peşinden gitmesi gerekmiş. Elton, bununla, insanların bunu nasıl bulduğuyla ilgileniyor gibi görünüyor. Rocketman de bunu konu alıyor. Elton John hayatta kalmayı başarmış biri. Sıra dışı bir hikayesi var.”

Bell kendini tanıtmak için Taupin’e telefon ederek başlamış. Taupin, kendisini akşam yemeği için evine davet etmiş. Gerçek birini canlandırıyorsanız yapılması doğru olan şey budur. İletişim kurup ‘yapmaya niyetlendiğim şey şu’ dersiniz. Onu görmek için Santa Barbara’ya gittim. Zamanı konusunda çok cömertti. Eskiden gerçekte, üst üste albümler yapıyorlarmış. Sanırım üst ütse üç tane yapmışlar. Bu daha önce hiç yapılmamış. Onların zamanında hiç duyulmamış bir olaymış. Bernie’nin üzerinde baskılar da varmış ama sanırım içten içe kim olduğunu bilmek onlarla başa çıkmayı kolaylaştırmış. Bernie, Elton’ın en iyi dostu olduğunu, dünyanın en iyi insanı olduğunu ama bazen de şeytanın ta kedisi olabildiğini söylerdi.”

İlişkilerindeki bu samimi anlayış, Bell’in her zamankinden daha esnek olduğu bir filmin yapım sürecinde çok işine yaramış. Tıpkı Egerton gibi, sadece rol yapmadığı aynı zamanda şarkı da söylediği bir performansta “Goodbye Yellow Brick Road”u seslendiriyor. Şarkı, yaratıcı ortaklığın sona ermeye çok yaklaştığı anı yakalayan bir sahne için Abbey Road’da kaydedilmiş.

Bell şunları anlatıyor; “Elton’ın hayatı boyunca yaşadığı içsel çalkantılar onun için çok zorlaştırıyor. O yüzden yanında ve tutarlı biri olan Bernie gibi biri çok önemli. Elton’ın Bernie’den söz etme biçimi çok hoş. Aradaki bağ çok derin. Elton’ın bir kez Bernie’ye yakınlaşmaya çalışmasına er veriliyor. Bernie ise “Seni seviyorum. Ama bu gerçekleşmeyecek.” Diyor. Bernie’nin yargılamamasını seviyorum. Elton’ı olduğu gibi kabul ediyor. Elton giderek kostümleriyle falan da daha büyük olduğunda bile ona onları yapmaya mecbur olmadığını söylüyor. Elton’ın yeteneğini gerçekten seviyor. Elton piyanoda şarkı söylerken, insanları neşelendirirken de Berni bunu anlıyor. Filmde Bernie her zaman Elton’ın rotasını düzelterek onu sade olana doğru yöneltmeye çalışıyor.”

Richard Madden, John Reid Rolünde

Fletcher şunları söylüyor; “Bernie, Elton’ın müzikle olan ilişkisinin kalbiyse o zaman tam aksi de John Reid’dir. Entrikacı,  sihiri ve çılgınlığı tamamen farklı bir şekilde temsil eden şeytani biri.”

Reid, gerçek hayatta Elton’ın uzun soluklu ilk erkek arkadaşıymış. Aynı zamanda çoğu çalkantılı olan 28 yıl boyunca da menajeri olmuş. Rocketman’de Richard Madden canlandırıyor. 32 yaşındaki İskoç oyuncu, Game of Thrones’daki Robb Stark rolüyle ve geçen yıl BBC’nin dünya çapındaki hiti Bodyguard’daki rolüyle bilinen bir isim olmuş. Furnish şunları söylüyor; “Richard’ı Bodyguard’ın çıkışından hemen önce role almıştık. Ama onu vizyon öncesinde izlediğimde çok güçlü ve sürükleyici bir performanstı. John Reid’in bu filmde resmedildiği gibi bir İskoç seksiliğine sahipti.”

Reid ve John, ilk kez 60’ların sonunda Londra’da ortak arkadaşları aracılığıyla, John Los Angeles’ın efsanevi mekanı Troubadour’daki şaşırtıcı ilk şovundan hemen önce tanışmışlar. Madden şunları söylüyor; “Gerçek bir kıvılcım ve gerçek bir ilişkiydi. Bu benim için önemliydi. İkisi arasındaki bu gerçek ilişkiyi kurmak önemliydi çünkü o olmadan John (Reid)in gerçek bir kötü olması, Elton’ı yönlendiren kötü adam olması çok kolaydı. Benim aktarmaya çalıştığım şey ise ona karşı büyük bir hayranlık ve saygı duymasıydı. Başından itibaren yeteneği karşısında çok şaşırıyormuş. Asıl kıvılcım buradan geliyor. Daha sonra daha çok bir iş ilişkisine dönüyor ve ondan sonra John (Reid) biraz kötü biri oluyor. En azından ben hikayenin bu versiyonunda onu öyle canlandırıyorum. Ama başlangıçta gerçek bir yerden, gerçek bir yakınlıktan gelmesini istedik. Umarım bunu yakalayabilmişizdir. Filmdeki yorumumuzda John Reid, Elton’ın kendini açıklaması, kendisi olması ve bir erkekle ilişkisi olması konularında çok fazla özgüven duymasını sağlıyor.

Bu duygu Hem yapımcı hem de Elton John’un kocası olan Furnish tarafından da çok iyi anlaşılmış. O dönemde ilişkinin önemini çok iyi biliyormuş. Şunları söylüyor; “John Reid, Elton’ın hayatında çok önemli biriymiş. Elton’ın ilk ilişkisiymiş. John Reid’le tanıştığında bakirmiş. John, aşık olduğu ve ilişkisi olan ilk erkekmiş. Elton’ın yeni menajeri olmuş ve birlikte olağanüstü bir başarı yakalamışlar. Kişisel ilişkileri bitmiş ama profesyonel ilişkileri devam etmiş. Yol boyunca çok fazla zorluklar çıkmış ve film bunlara çok iyi yer veriyor ve duygusal anlamda nasıl olduğunu anlatıyor.”

Ya da Elton’ın ifadesiyle; “Richard’la turnayı gözünden vurduk. John Reid çok güçlü iradeli, çok karizmatik bir İskoç’tu. Richard da çok güçlü iradeli, çok karizmatik bir İskoç. İkisi de İskoçya’da aynı yerde doğmuş. Ben kısmete, evrenin döndüğüne ve insanları birbirinin yoluna çıkardığına çok inanırım. İskoçları severim. Büyük bir cazibeleri vardır. John’un da bu özelliğinden etkilendim, çekiciliğinden. Ama Glasgow’lu karakterinin acımasız bir yanı da vardı. Richard’ın performansında hem hassas biri hem de pisliğin teki olabiliyor.”

Bir oyuncu için bu tür bir karakter bölünmesi sabahları yataktan kalma nedeni olabilir. Bu Madden’ın da önem verdiği bir olgu olmuş ve kişiliğinin ikiliğinden keyif alış. “John Reid’e yakalamak, onu nereye oturtacağını bulmak oldukça zor. Çünkü konuştuğum insanlar, onunla ilgili çok farklı bakışlara sahipti. Kimisi ‘Görebileceğiniz en dehşet verici adamdı’ dedi. Kimisi de ‘En eğlenceli adamdır. Her gece onunla çıkmak istersiniz.’ Dedi.  Ama hepsinin ortak teması çok zeki bir iş adamı olmasıydı. Gazete kupürlerinden daha sonraki davalarını ve sorunlarını ve nasıl sonuçlandıklarını biliyoruz ama bir oyuncu olarak içgüdünüz ortaya güzel ve sevilen bir şey çıkarmak istiyor. John Reid’in çoğu özelliği pek sevimli değil. Bunlarla oynamak gerçekten keyifli.”

Fletcher yapım öncesi dönemde Reid’le tanışmaya gitmiş ve şunu keşfetmiş; ‘Bu adamların, Elton, Bernie ve John’un olağanüstü yönlerinin çok uzun süre piyasada olmaları olmuş. Elton’ın hikayesini yeniden anlatmanın nasıl olduğunu anlıyorlar. Bu bir belgesel değil, yükseltilmiş bir kurgu. Bu adamlar da bunu anlayacak kadar zeki.”

Madden’a göre bu yükseltilmiş kurgu, yeni yeteneklerle gelmiş. Biri kendisini başta korkutmuş ama sonra onu sevmeyi öğenmiş. Senaryoyu ilk okuyuşunda bir şey fark etmiş; “Bu hikayeyi anlatırken şarkıların süresi diyalog sahnelerinden daha uzun. Bu hikayeyi doğrudan oyunculuktan daha çok şarkılarla, danslarla anlatmalıyız.” Oyuncunun yönetmeniyle birlikte bir hikayeyi farklı bir şekilde anlatmayı öğrenmek için yeni bir ritim bulması gerekmiş.

Madden şunları söylüyor; “Daha önce böyle bir şey yapmamıştım. Çok ürkütücü. Taron’la çok yoğun, yakın ve dramatik sahneleri oynuyorduk ve sonra bir anda parmaklarımızı şıklatıp bir şarkıya geçerek dans etmeye başlıyorduk. Buna geçiş yapmak çok zor ama Dexter ve müthiş bir koreograf olan Adam Murray’la birlikte çalışarak dans hareketlerini azaltmaya çalıştım. Böylece şarkıları çalıp söylerken ve dans ederken dansı düşünmüyordum. Oyunculuğu düşünüyordum.”

Madden, Rocketman’deki deneyimine gururla bakıyor. Özellikle de Egerton’la birlikte yer aldığı Honky Cat sahnesinde ilişkilerinin üç yılını o şarkıyla anlatmışlar ve Madden’ın her zamankinden daha hızlı dans etmesi gerekmiş. “O ritimlere ve anlara yer vermeye çalışırken çok fazla oyunculuk işi yapmanız gerekiyor.”

Ama Madden’ı en çok etkileyen şarkılar ve danslardan çok aralarındaki özel anlar olmuş. “Sanırım hepimiz Elton John’un aşırılıkları olduğunu düşünürüz ama John Reid’i oynarken Taron’ın yorumuyla birlikte onun normal bir olduğunu keşfettim.”

Bryce Dallas Howard, Sheila Farebrother Rolünde

Beyaz perdedeki tanıtımlar başladığında bunu iyi dinleyin. Elton John’ın annesi Sheila Farebrother’ı canlandıran Bryce Dalls Howard Rocketman’deki ilk sahnesi hakkında şunları söylüyor; “Küçük Reggie Dwight var. Şarkı söylemeye başlıyor. Siz (izleyiciler) Elton John’un Pinner İngiltere’de, 1950’lerdeki çocukluğundasınız. Müzikal bir sahne ve küçük Reggie “The Bitch is Black”i (Kaltak Geri Döndü) söylüyor. Sonra ben geliyorum. Ve kaltak benim.”

38 yaşındaki oyuncu Jurassic World serisinde Tyrannosaurus Rex’lerle savaşmasıyla ünlü olabilir ama Vaughn’a göre bu film hiç şüphesiz onun beyaz perdedeki en büyük rolü.

Vaughn, 2017’de ölen, gerçek hayattaki Farebrother hakkında “Anne önemli bir karakter.” Diyor.  Howard, anne sevgisiyle Elton’ı hem seven hem de inciten narsist eğilimli, karmaşık anne arasında gelişimi oldukça zorlayıcı bulmuş. “Seçmelere katılan oyuncular ikisini bir arada başaramıyorlardı. Oldukça zor veya fazla “anne” ya da fazla “kötü” oluyorlardı. Ama Bryce müthiş bir oyuncu ve rolü ve dengeyi nasıl bulacağını iyi anladı. Çok ince bir çizgi.”

Giriş yaptığı şarkı seçimi acımasız görünse de Howaard’a göre daha uygun olamazmış. “Sheila’nın ruh halini anlatıyor. Elton’ı küçük bir çocuk olarak, Reggie Dwight olarak büyürken yaşadığı hayatı, ailesiyle ilişkisini görüyorsunuz ve bu onun kişiliği müziği hakkında bilgi veriyor. Sheila’nın Elton’ın babasıyla çok zehirleyici bir ilişkisi varmış. İlişkileri tartışmalıymış ve sonunda evlendiklerinde Elton 6 yaşındaymış. İnsanlar Elton John’ı düşündüklerinde ikonik Elton John’u düşünüyorlar. Ama onun alçakgönüllü ve çalkantılı başlangıçları olmuş. Pinner’da annesi ve büyükannesi tarafından yetiştiriliyormuş ve babası yanlarına taşındığında aralarında büyük bir mesafe varmış.”

Fakat özgün olmanın bir yanı da bazen zorla kolayı da almayı öğrenmeniz gerektiğidir. Howard şunları söylüyor; “Sheila, Liz Taylor’a benziyor. O yüzden her sahnede farklı bir kıyafeti vardı. Muhteşemdi. Kıyafetlerin dramına ve modanın eğlencesine girmek, onu incelemeye ve zorlamaya izinli olmak keyifli. Özellikle de film, kimsenin bir fotoğraftaki görünümünü kopyalamaya çalışmadığı ve olgular konusunda çok gerçekçi olmadığı için. Buradaki amaç bu değil. Amaç bir gösteri sergilemek.”

Fletcher’a göre “Elton’ın hayatındaki kadınlar, annesi ve büyükannesi özellikle önemli. Elton’ın ilk yıllarında güçlü kadınlar oldukları iyi sergileniyor. Gerçekten güçlü bir kadın karaktere ihtiyacım vardı. Bryce’ı gördüğünüz anda bu kişinin kim olduğunu ve farklı yönleri olduğunu anlıyorsunuz.”

Ya da Howard’ın kendisi hakkında ifade ettiği şekliyle; “Sheila inanılmaz karizmatik, sevimli ve insanlara çekici gelebilir. Çok ürkütücü, bencil, benmerkezci, narsist ve sahip olmadıkları ya da mahrum olduklarını düşündükleri tarafından tüketilen bir ebeveyn olabilme yeteneği var. O yüzden Elton’la Sheila arasındaki ilişki harika değilmiş. Elton, annesinin müziğini her zaman desteklediğini söylese de gerçekten çabalamış.”

Tıpkı Elton John’un annesiyle ilişkisinin destek ve ayrılık ile sevmek ve kaybetmek arasında gidip geldiği gibi Howard’ın Sheila’yla olan ilişkisi de öyleymiş. Bazen karakteri canlandırmayı zor, anlamayı daha da zor buluyormuş. Ayrıca oynamayı uzun zamandır istediği dönem filmi hakkında şunları söylüyor; “Bununla birlikte bu film aynı zamanda benim giyinip kuşanmam için bir fırsattı. Onu elimden almayın!”




Gemma Jones, Büyükanne Ivy Rolünde

Gemma Jones, İngiliz ikonlarının anne figürlerini canlandırmaya hiç uzak değil. Sadece yıllar geçtikçe roller de değişmiş. Harry Potter’ın Madam Pomfrey karakteriyle Bridget Jones’un sevilen annesi karakterleriyle bilinen Jones, Rocketman’de belki de üç film içinde en ikonik rolünde.

Vaughn, Jones’un önemini şöyle anlatıyor; “Elton büyükannesini herkesten çok severmiş. Torunu için her şeyi yapabilecek türden bir büyükanneymiş.”

Bu John’un müziğine hayran olan herkesin minnet duyacağı türden bir fedakarlık. Ivy’nin Elton’ın doğal yeteneğini besleyerek küçük Reggie’nin zor bir aileden gelip bugün onu tanıdığımız dünya starı olmasını sağlamış.

Jones şunları söylüyor; “Bence Ivy, Reggie’nin farklılığını hissediyor. Çok küçük yaştan itibaren hassas ve müzik yeteneği olan biri olduğunu biliyormuş. Önce klasik müzik eğitimi almış ve o yolda devam edebilirmiş ama Ivy ona bir piyano öğretmeni tutmuş ve müzik eğitimini teşvik etmiş.”

Jones, John’la annesini onun önünde canlandırmadan önce annesiyle ilişkisi hakkında hiç konuşmamış. “Ama onun onayladığı senaryo dışına çıkınca aslında Ivy ile çok yakınmış. Aslında çoğu zaman onu büyükannesi büyütmüş. Annesiyle çok zor bir ilişkisi varmış. Aslında büyükannesinin kızıyla ilişkisi de öyleymiş.”

Fakat Jones için bazı ilişkileri anlamak daha kolay olmuş. “Dexter Fletcher’ı çocuk oyuncu olduğu zamandan biliyorum. O 14-15 yaşlarındayken Royal Shakespeare Tiyatrosu’nda birlikteydik. O zaman çok güzel bir çocuktu ve gerçekten hiç değişmedi. Çok eğlenceli, enerjik ve hevesli. Elton, hayatında bazı karanlık dönemlerden geçtiği için bu ekibi yönetmek için kusursuz biri. Bu film aslında çok neşeli bir olay.”




Uzun Yıllar için bir Film Müziği : ROCKETMAN’in Şarkıları

Elton John, Berni Taupin’le yaşadığı inanılmaz süreci anlatıyor, yapımcılar da klasik şarkıları alıp nasıl “tümüyle farklı” bir duygu yüklediklerini açıklıyor.

John şunları söylüyor; “Hayatımda geri dönüp baktığımda ilahi bir müdahale olması gerektiğini düşünüyorum. Önce müzik grubumdan (Bluesology) ayrılmaya ve farklı bir şey yapmaya karar verdim. Biraz kiloluydum ve özgüven eksikliğim vardı. Ama kabare yapmaktan ve müzikle ilgilenmeyen insanlara çalmaktan çok sıkılmıştım. O yüzden New Musical Express’deki ilana yanıt verdim. Şimdi geri dönü baktığımda bunu yapmaya nasıl cesaret etmiştim merak ediyorum. O kadar utangaçtım ki onu nasıl yapmışım, diyorum.”

Sözünü ettiği ilan tıpkı müzik efsanesinin yaptığı gibi, İngiltere’nin kuzeyindeki bir tavuk çiftliğinde çalışan Bernie Taupin adındaki bir gencin de yanıt verdiği ilanmış. İlan, Liberty Plakçılık’taki bir yazarlık işi için denemeye davet ediyormuş. John, önce bir telefon almış ve Ray Williams adındaki bir adamla görüşmeye gitmiş. John, Williams’a beste yapabildiğini ama söz yazmaktan anlamadığını söylemiş. John şöyle anlatıyor; “Ray Williams arkasına yaslandı ve masasındaki zarfların içinden açılmamış bir tane aldı. Herhangi birinin olabilirdi. Ama onu bana verdi ve içindeki sözlerin işe yarayıp yaramayacağına bakmamı istedi. Pinner’a dönüş treninde heyecanlandım, zarfı açtım ve ‘Bunlar çok iyi’ diye düşündüm. Herhangi bir zarf olabilirdi ama Bernie’ninkiydi. ‘En yakın dostum oldu ve şimdi 50 yıllık dostluğumuz var. O zarf şarkı sözleri işe yaramayan başka birinden olabilirdi! Sadece ‘Tanrım, hiç şanssız olmadım!”

Gerisini zaten biliyorsunuz. John ve Taupim bir şarkı ortaklığına girmiş. John besteleri, Taupin de sözleri yazmış. Birlikte 60 yıl boyunca müzik sektörüne egemen olmuşlar. Bir noktada o kadar güçlü olmuşlar ki albümleri tüm dünyadaki satışların %4’ünü oluşturmuş. Şimdi de birlikte 23 şarkılarının yer aldığı Rocketman’le klasik şarkıları yepyeni izleyiciler için yeniden hazırlamış ve yepyeni bir kadro tarafından seslendirilmiş.

John, ikilinin şaşırtıcı üretim sürecini anlatıyor; “Bernie’yle her zaman yenidir çünkü ne alacağımı asla bilmem. Ne tür bir şarkı yazacağımızı konuşurduk. Ama ne alacağımı hiç bilmezdim. O yüzden aldığım zaman her zaman heyecanlı olurdu.  İlk şarkı sözünden itibaren hep öyle oldu. Tuhaf bir yöntemle yazarız, o şarkının senaryosunu yaratır ben de bitiririm. Şarkılarımız çok hızlı oluşur. Sözleri yazması ne kadar sürer bilmiyorum. Çünkü hiç sormam. Ama sözleri aldığımda hemen anlarsam ellerimi tuşlara yerleştiririm ve devam ederim. Çoğu zaman çok fazla sürmez. Bana verdiği ve çok sevdiğim ve bestelemeye çalıştığım bazı sözler var ama yapamam. Neden bilmiyorum. Ama bunu kabulleniyorum. Yazdıklarıma sahip olacak kadar şanslıyım. Nasıl oluyor bilmiyorum. Olağanüstü bir şey. Sahnede çaldığımda da aynı şekilde. Ellerim hareket eder ama onlara nereye gideceklerini ben söylemiyorum.”




John, Rocketman’in idari yapımcılarından biri olarak hem kendisi hem de Taupin için oyuncu seçiminde önemli bir katkısı olmuş. Sonuçlardan da çok memnunmuş. Başrol oyuncusu hakkında şunları söylüyor; “Taron (Egerton) müthiş biri. Gerçekten müthiş. Bu filmde yaptığı ise olağanüstü. Jamie Bell’in de filmde rol alması muhteşem anlardan biriydi. Yıllar önce Billy Elliot’ın Cannes’daki prömiyerine gittiğimde beni çok etkilemişti. Son sahnesinde Billy’nin yetişkini olmuştu ve Kuğu Gölü’nü sahneliyordu, babası gelip onu izliyordu… Benim babam bunu hiç yapmadı. Yanlış anlamayın. Babamla aramı düzelttim. Sorun yok. Ama o noktada Jamie’nin performansı beni duygusal olarak çok etkilemişti. Şimdi de yine kendi hayat hikayemde çok etkiliyor! Harika!”

Tabii ki kim seçilirse seçilsin oyuncu olarak yetenekleri dışında hiç de önemsiz sayılmayacak bir görevle, bugüne kadar yazılmış en ünlü şarkılardan bazılarının kendi versiyonlarını seslendireceklerdi. Rocketman’in müzik yapımcısı Giles Marti şunları söylüyor; “Taron’ın şarkı söyleyebileceğini onunla ilk tanıştığım andan itibaren biliyordum. Onunla Matthew (Vaughn) sayesinde, Dexter projeye katılmadan önce tanıştım. Stüdyoda oturduk ve çalışmaya başladık. Müthiş biri. Daha önce kendisini sürece bu kadar adayan, yapması gerekeni anlayan ve aynı anda şarkıda duyguların olması gerektiği bilen başka bir şarkıcı tanımadım. Çocuğu Galler’den çıkarabilirsin ama Galliler çok iyi şarkıcılar.”

Martin, oyuncular, yönetmen ve yapımcılarla birlikte Rocketman’deki şarkıları sadece filmin anlattığı, Reginal Dwight’ın ikon Elton John oluşunun, değişimin getirdiği iyi ve kötü yönlerle birlikte anlatıldığı hikayeye uyacak şekilde ayarlamakla kalmamışlar aynı zamanda unutulmaz melodilerini ve arkalarında yatan anlamları da yeniden uyarlamışlar.

Furnish yapımın benzersiz yaklaşımı hakkında şunları söylüyor; “Bence gerçek fanlar şarkıların tek bir hikayeyi anlatmak üzere yazılmış olmasına şaşıracaklar. Ama onları filmde yerleştirme ve kullanma düzenimize göre tamamen farklı bir hikaye anlatıyorlar. Bence birçok kişi buna bakacak ve ‘Aman Tanrım. O şarkıyı hiç böyle düşünmemiştim.’ diyecek.”

Martin, Vaughn ve daha sonra Fletcher’la oturup tamamen yaratıcı bir özgürlükle yeniden yazma felsefelerini konuşmuşlar. Martin şunları söylüyor; “Dexter bana ‘müzik başladığında başka bir yere gitmek istiyoruz” dedi. Şarkılar başladığında her şeyin havada uçmasını istiyoruz. Şarkıları bir yere sabitlemiyoruz.” Böylece daha önce hiç benzeri olmayan bir müzikal doğmuş.

Fletcher şöyle anlatıyor; “Bir müzikal yapmak üzere yola çıktık. Amaç öyle yaklaşmak, Taron’ın muhteşem ses yeteneğini sergilemek ve şarkıları, filmin ve hikaye anlatımının pürüzsüz ilerlemesi için kullanmaktı. Bu da şarkının tamamen farklı bir biçimde canlanması demekti. Onları nasıl kullanacağımız konusunda her şey serbestti. Bu şarkılar tıpkı set tasarımı, kostüm tasarımı ve ışık tasarımı gibi bizim emrimizdeydi. Giles da bu vizyonun nasıl çalıştığını anlayan ve onunla bağ kurmak ve yukarı taşımak için tüm gücünü kullanan biri.”

Martin şunları söylüyor; “Bu yaklaşım bana çok ilgi çekici geldi. Çünkü size bir şeylerle oynamaya başlamak için müzikal açıdan zorlanacağınız bir fırsat veriyor. Elton’ın müziğiyle oynamanız için bir neden veriyor. Şarkılar, hikayede yaşananların ruhu oluyor. Bize açılan başka bir dünya gibi. Bu sürecin başlama şekli ise önce bizim şarkının bir demo kaydını almamızla oluyor. Taron ya da Richard, ya da Jamie gelip bir kılavuz vokal söylüyor. Sonra onu sete götürüyoruz. Ardından ya o vokali sette canlı söyleyerek değiştiriyorlar ya da söylermiş gibi yapıyorlar. Daha sonra ben şarkıları gelişim durumuna göre orkestralıyorum. Adeta tersine işliyor.”

Sonuçlar şaşırtıcı. Ama şarkıyı en başında yapan, gerçek hayattaki Elton John ve Bernie Taupin, yapıma yaratımlarıyla oynamaları için tam yetki vermemiş olsaydı bu gerçekleşemezdi.

Martin şunları söylüyor; “En muhteşem kısmı buydu. Kimilerine göre bu şarkılar öyle ikonik ki adeta kutsal objeler gibi. Ama biz onları keyfi olarak değiştirmiyoruz. Elton’ın muhteşem yanı da gerçek bir sanatçı olması. İnsanların eserini büyütmesini istiyor. Bu şarkıları defalarca söylemiş, tekrar tekrar dinlemiş. Yeni yorumları olması onun için tazeleyici bir şey ve bence herkes gerçekten sıra dışı bir iş başardı.”



Set Listesi : ROCKETMAN’İN BAZI ÖNEMLİ MÜZİKAL SAHNELERİ İÇİN KILAVUZ

Oyuncular ve ekip, eşsiz müzikal destanlarında Elton John ile Bernie Taupin’in en ünlü şarkılarından bazılarının nasıl yer aldığını anlatıyor.

‘The Bitch is Back’


Rocketman’de yer alan bu Elton John şarkısı sadece tematik olarak cüretkar değil aynı zamanda müziğin küçük Reggie’nin büyük bir ikon olma hikayesinin anlatımında nasıl kullanılacağını da belirliyor.
Furnish şunları söylüyor; “The Bitch is Back’ gerçekten izleyiciyle anlaşma yaptığımız ve onların da müziğin film boyunca nasıl kullanılacağını anladıkları nokta. Bir film, stand-up müzikal gösterisi türü için cesur bir açılış.  Ama aynı zamanda çok da önemli çünkü hikaye anlatımı konseptimizi tanıttığımız nokta. Sadece bir canlı performans müziği filmi olmadığımızı, gerçeklikle kurgunun farklı zamanlarda kesiştiği bulanık dünyalar olduğunu vurguluyoruz. Rocketman’de müzik çoğunlukla bu dünyalara girip çıkan bir kanal ve insanlara bir şarkı aracılığıyla kendilerini ifade etme ve bir şeyleri ortaya çıkarma fırsatı veriyor.”

Şarkı bizi 1950’lere götürüyor. Özellikle de 7 yaşındaki Reginald Dwight’ın evine. Oldukça sevgisiz bir şekilde yaşayan bir aile buluyoruz. Furnish, “Evdeki herkes sevgiyi faklı bir şekilde arıyor” diyor. Mekan hoş, “neredeyse Stepford Wives” tarzında, diyor Fletcher. 1950’lerde geçen çok geleneksel bir İngiliz mekanı. Süt, posta ve dondurma arabaları var. Fletcher şöyle ekliyor; “Ama her şey biraz fazla mükemmel. Bütün dansçıların bebek yüzlü olmasını ve suratlarına anlamsız bir gülüş kondurmalarını istedim. Komşuların hepsi çok neşeli ve herkes Reggie’ye el sallıyor. Sonra o “kaltak olmak” hakkında bir şarkı söylüyor ve bu kötü ve tehlikeli karakteri seviyor. Sonra bunun ortasında daha büyük Elton’ı şeytana benzeyen kostümüyle görüyorsunuz. Onu durdurmaya ve kapatmaya çalışıyor. Gerçekten de “Dur, dur dur!” diyecek noktaya kadar varıyor. Bu tarihi açıdan doğru değil! O kaltak değil.  Kaltak benim.”

Eğer bu kulağa cesur geliyorsa gerçekten öyle olduğu içindir. Fletcher açılış sahnelerinden itibaren geleneksel, müzikal ya da biyografi filmlerinden çok farklı olduğunu belirtiyor. “Özellikle küçük Reggie ‘The Bitch is Back’i söylerken hiç beklemediğiniz bir başlangıç yapacağımızı biliyordum. Umarım izleyiciye de gelenekselle oynayacak olmamıza rağmen tatlı, hafif ve neredeyse monoton şeyler göreceğimizi ama filmdeki köklerinin de aynı zamanda ‘ben bir kaltağım” dediğini ve bundan utanmadığını anlatıyordur.”

‘The Bitch is Back’ açılış şarkısı olarak Rocketman dünyasının mükemmel bir tanıtımı gibi. Gerçekle gerçeküstünün cüretkar bir karışımı. Fletcher şunları söylüyor; “Amaç da bu. Bunun geleneksel olmadığını biliyorsunuz. Bir müzikaldeyiz. Ama tuhaf ve dengesiz çünkü bu noktada filmde Elton da öyle. Uyumsuz. Bu açılışı Pinner’daki evinde, geldiği ve doğduğu yerde yapmak acımasızlık. Elton hayatında daha sonra hep kötü olduğunu düşündüğü bir noktaya gelmiş. Ama gerçekte öyle değildi. Bir zamanlar tıpkı hepimizin olduğu gibi sadece harika ve masum bir çocukmuş. İşte yeniden bağ kurması gereken nokta da bu.”


‘Saturday Night’s Alright for Fighting’


Rocketman’in en cesur sahnelerinden biri de uygun bir şekilde Elton John’un en saldırgan şarkılarından biriyle yer alıyor. Sahne 10 yaşında Reggie’nin Londra’daki bir barda piyano çalmasıyla başlıyor. Daha sonra kapıdan dışarı bir sokağa çıkıyor ve kalabalık bir İngiliz panayırına gidiyor. Taron Egerton’un (Kit Connor’un canlandırdığı) küçük halinden serseri bir gence dönüşüyor.

Müthiş bir sahne. Tek bir şarkıda onu panayırda takip ettiğimiz sırada 300 figüran, 50 dansçı, 4 kamera, 3 vinç, 10 çarpışan oto ve bir dönme dolap yer alıyor. Bu epik dansın koreografisi 12 hafta sürmüş ve izleyicileri zamanda sıçratarak 50’lerden 60’lara götürüyor. Koreograf Adam Murray şunları söylüyor; “Bu sıçramada o zamanki Londra’da farklı kültürleri ve etkileri de gösterebiliyoruz.  Sahnedeki her dansçı grubu dans hareketlerini bir başka gruptan alarak başlıyor. Modern dansçılar biraz Bhangra yapıyor, ayrıca Teddiler, Rockçılar ve Ska’lar var.”

Furnish bu hikaye anlatımı aracının ve şarkı seçiminin “Elton’ın ne kadar zor, klostrofobik, işçi sınıfı yetiştirilme tazından gelerek durdurulamaz bir güce dönüşüp çocukluktan delikanlılığa geçişinin harika bir benzetmesi. Çok güzel bir kutlama sahnesi.”

Fletcher, sahnenin çekimlerine bugüne kadarki en büyük sahnesi olarak gururla bakıyor. “Saturday Night’s Alright for Fighting’ şarkısı insanları her zaman gülümsetir. Umarım insanlar sahneden çıkınca ‘Harikaydı!’ derler. İçinde çok fazla hikaye var. Burada Elton müzikal etkileşimlerinin ortaya çıkışı olan şeyler görüyor. Sahne Elton’ın başka insanları ve farklılıklarını kutlamasını da gösteriyor çünkü bu onun ve değerlerinin bir parçası. Dünya artık farklılığı ve çeşitliliği kutluyor. Elton da öyle biri. Müzikal sahne olarak çok etkileyici, hissedilir bir gençliği kutluyor. Bu yüzden tek bir çekim. Görüntü yönetmenim George Richmond’a ‘Tek çekimde bağlayıcı yapalım dedim. Hareketli, akıcı olsun. George da işinde dünyanın en iyisi. Bu yüzden önemli bir sahne. Çünkü aslında Elton’ın daha büyük bir dünyaya adım atışını anlatıyor.”



‘Your Song’


’Your Song’ Taron Egerton’ın hayatında her zaman temel bir şarkı olacak. Hatta hayatını sonsuza kadar değiştiren şarkı olduğunu söyleyebilirsiniz. Egerton bu şarkıyı, Kraliyet Drama Sanatları Akademisi’nin seçimlerine girerken söyleyeceği şarkı olarak seçmiş. İki kez girmiş. “İlkinde şarkıya giremedim! Ama işe yarayacağını biliyordum ve sonraki yıl işe yaradı. Onu seçtim çünkü bir karakterin hikayesini anlatıyor. Birine hitap ediyor ve bir konuşma olarak da sahneleyebilirsiniz. Rocketman’de de gerçekten hoş bir an. Elton ve Bernie’nin benzersiz bir şekilde ortak olduklarını anlatan hikayenin bir parçası.”

Bell’e göre sadece bugüne dek yapılmış en iyi şarkılardan biri değil aynı zamanda anlattıkları hikaye için de mükemmel bir biçimde yazılmış. “Çok görsel ve sinematik bir şarkı yazımı. Şarkının filmdeki tasviri çok güzel bir an.”

Şarkıyı yazanlardan biri için “Your Song” neredeyse ilk seslendirişinden 50 yıl sonra bile hala favorisiymiş. John şunları söylüyor; “Onu söylemekten hiç bıkmadım. En güzel ve en romantik şarkıdır. İnsanları etkiler. Bu yüzden şarkı yaparsınız, insanları etkilemek için. Sizi memnun eden şarkılar yapmak istersiniz ama başkalarını da memnun ederse ölümsüz olur ve bence Your Song’un sözleri ve şarkının ardındaki duygu da öyle. 18 yaşındaki bir şairden (Bernie Taupin) olağanüstü şarkı sözleri. Ve çok zor. Şarkıyı mi bemolde besteledim ve Rocketman’de de göreceğiniz gibi çok kısa sürede besteledim. Gerçekten öyle oldu. Beste yapmak hayatınızda sihirli bir andır.”

Tüm zamanların en dayanıklı aşk şarkılarından birinin yaratılışına tanık olduğumuz Rocketman’deki o sahne yönetmene göre öyle şarkılarla dolu bir filmin en göz alıcı anlarından biri. Fletcher şöyle anlatıyor; “Şarkıları yeni ve heyecanlı bir şekilde kullanmak istedim. Şarkının bilinirliği o andan keyif almamıza olanak verdi. Şarkıyı tüyleri diken diken eden sinematik bir ana dönüştürdük.”



‘Crocodile Rock’


Egerton, Elton’ın global müzik sahnesine ilk çıkışı hakkında şunları söylüyor; “Filmimizde en çok gurur duyduğum bölümlerden biri de Elton’ın Troubadour’da çıkış yaptığı performansıdır. 23 yaşındaymış ve onu uluslararası düzeyde büyük bir sanatçı yapan Troubadour’daki o muhteşem gecelerden o performanslardan biriymiş.”

Yapım ekibi Egerton’ın John’unun dehşete kapılarak kulisteki tuvaletlere saklandığı ve dışarı çıkmayı reddettiği noktadan zafer kazandığı noktaya dönüşen sahnenin geçtiği Los Angeles’taki ikonik müzik mekanı için kusursuz ve rekreasyon yapmış. ‘Crocodile Rock’ Elton’ın en büyük izleyici katılımlı sahnelerinden biri. O yüzden sahne için çok belirgin bir seçim olmuş. Furnish şunları söylüyor; “Akılda kalıcı, hemen öğreniyorsunuz ve eşlik ediyorsunuz. Filmde Dexter’ın Troubador performansında hayal ettiği hafif ve havadar bir ortam var. Elton hep bacaklarını piyanoların arkasında havaya kaldırmasıyla, piyano tuşları üzerinde kalmasıyla ünlüydü. Biz de onu alıp şöhrete yükselişinde bir metafor olarak kullanmaya karar verdik. O sahne sırasında bütün enerjiyle birlikte bacakları havalanıyor ve izleyiciler de onunla birlikte havaya yükseliyor. Sıradan bir konser olmadığını hissediyorsunuz. Bütün salonun her şeyin başka bir yere, öteki dünyaya ait bir tarzla gittiğini hissettiği çok özel bir an. O şarkı bütün bunları çok güzel vurguluyor.”

Zamanında öyle hissedilmesi gerekmiyor tabii ki. John unutulmaz geceyle ilgili şunları söylüyor; “İnsanlar “Ne?” dedi. Ben havada zıplıyordum. Buna hazır değillerdi. Ama doğru zamanda doğru yerde olmakla ilgiliydi. Dick James (İngiliz plak yapımcısı) bana ‘Troubadour’a gitmeni istiyorum’ dediğinde ona ‘Amerika’ya gitmeyi çok isterim ama doğru zaman olduğunu düşünmüyorum’ demiştim. Bana gitmem gerektiğini söyledi. Bu, hiçbir şey bilmediğinizi gösteriyor. ‘Peki bir Amerikan plak mağazasına gidip albümler satın almak isterim’ dedim ve gittim. Neler olacağını asla bilemezsiniz!”


‘Tiny Dancer’


Troubadour’daki unutulmaz, hayat değiştiren gece hemen sonra olanlar nedeniyle daha da önemli olmuş. John ve Taupin hemen sonra müzik ikon’u Mama Cass’in evindeki bir partiye davet edilmişler. Elton, John Reid’le ilk kez orada tanışmış.

Madden şunları söylüyor; “Filmde bu iki adam arasında hemen bir bağ olduğunu görüyorsunuz. İlişkileri çok daha karmaşık bir hal alarak karanlık noktalara gidecekti. Ama bizim için önemli olan o ilk kıvılcımın ne kadar yoğun olduğunu göstermekti.”

O kıvılcımı göstermek için Elton John’un sevilen şarkılarından biri olan “Tiny Dancer”den daha iyi bir şarkı var mı? Fletcher şöyle söylüyor; “Kesinlikle. Filmi yapmaya başladığımızda hangi şarkılara yer vereceğimizi düşünmeye başladık. İçinden seçebileceğimiz çok fazla Elton şarkısı var ve biz filmdeki şarkıları seçtik çünkü anlatmak istediğimiz hikayeye çok iyi uydular. Ama o listeyi oluşturmaya başladığınızda Tiny Dancer hemen en başında yer alır. “

‘Honky Cat’


‘Saturday Night’s Alright for Fighting’ sahnesi gibi Rocketman’in ‘Honky Cat’ sahnesi de klasik MGM Müzikali görünümü ve duygusuyla sahnelenmiş. Sadece görsel canlılığı nedeniyle de değil. Egerton şöyle açıklıyor; “Bu kısa bölüm o dönemde Elton’a gelmekte olan, gelişen başarı, büyüyen kötü şöhret ve zenginliğin resmedilmesidir. O bölümün eğlenceli yanı Elton’ın aslında kimliğini aşırılığın bedeli ortaya çıkmadan önce keşfediyor olması. İçinde benim ve Richard’ın (Madden) devasa, dönen bir plağın üzerinde küçük bir dansımız var.”

Filmde çok hoş ve kısa bir an. Sergilenme tarzıyla modern, makyaj tarzıyla klasik bir duygusu var. Fletcher, aradığı atmosfer hakkında şunları söylüyor; “Singin’in the Rain, en sevdiğim filmlerden biridir. Gene Kelly ve Cyd Charisse, ilham alınan hayallere kapılırlar. Bana göre soru o geleneksel şeyi alıp nasıl çevirir ve sadece servet, zevk-ü sefa ve özellikle çekici sayılmayan para harcama davranışını ele alabilirdik.”

Ve gerçekten para varmış. Rocketman’in ‘Honky Cat’ sahnesinde Elton John, dünyadaki albüm satışlarının albümlerin %4’ünü elinde tutuyormuş. Fletcher şunları söylüyor; “Muazzam miktarda para var. O yüzden şarkının bunu kutlaması, ona bakması ve dikkate alması gerekiyordu. İster katılın ister katılmayın O noktada Elton’ın gerçekliği buymuş ve fantastik, gösterişli ve nerdeyse kaba görünse de ‘Honky Cat sadece bu fikre hoş bir şekilde yer veriyor. ‘Zengin olma ve şampanya banyosu yapmak harika olmalı” tarafını gösteriyor. Ama bunu incelerken aynı zamanda diğer tarafını da ele alıyor. Gerçeklikten kopmasının başlangıcı oluyor.”

Rocketman’in Elton’ın hayatını kutlamanın dışındaki ilk manifestolarından biri gördüğü kötülüklerden kaçınmamak olmuş. Bu Honky Cat sahnesi de bunun örneklerinden biri, John’un gerçekliğin çirkin tarafı olsa bile gerçeğe bağlılığı. Furnish şunları söylüyor; “Bizim için önemliydi. Bu şarkı hikaye anlatımımızda Elton’ın büyük bir başarı yakaladığı anda kullanıldı. Ama o noktadan uzaklaşıyor. John Reid’in hayatındaki etkisini ve Elton’a getirdiklerini göstermeye başlıyor. Bir çift olarak nasıl bir araya geldiklerini, işte nasıl olduklarını, öğrendiklerini ve çok büyüdüklerini gösteriyor. Aşırılıkların Elton’ın hayatına girmeye başladığı nokta ve birey olarak genişlemeye başlıyor. Bu iyi bir şey, ama aynı zamanda hayatında çok zorlayıcı bir şeye dönüşüyor. Honky Cat, filmde çok baştan çıkarıcı bir an.”



‘Bennie and the Jets’


Rocketman’in müzik yapımcısı Giles Martin’e göre ‘Bennie and the Jets’ belki de bu yapımın Elton John’un klasik listesinde yer alan çok sayıdaki müzik yorumlarının içinde belki de en cesur olanı”

Filmin hikaye anlatımındaki çılgın bir zamana çılgın bir bakış. Fletcher şunları söylüyor; “Alem gerçekliği. Özel jetin New York şehri harikalar diyarına gidişi. Bakış açınıza göre hikayenin en yüksek ya da en alçak noktası. Rocketman’de Elton’ın kendini ve yolunu tamamen kaybettiği bir zaman olması gerekiyordu. Sonra rehabilitasyona gidiyor ve kim olduğunu bulmaya çalışıyor. Kötü yanlarını göstermezsem bütün ayrıntıları gösteremem. Bu, bir ‘ne kadar karanlık yapabiliriz?’ sorusu. Filmde Elton’ın birçok kişiyle yattığı gibi şeyleri göstermem gerekmiyordu. Ama insanların davranışını neyin tetiklediğini anlaması gerekiyordu. Richard ve Taron’ın çok samimi aşk sahneleri var ve her aşk sahnesinin olması gerektiği gibi çok güzel çekildiler. Ama ‘Bennie and the Jets’ bunun tam zıddı. Hayatının tamamen kötü ve kayıp olduğu nokta. Filmin bunu ele alma sorumluluğu var. Eğer yapmazsam o zaman onu rehabilitasyona koyamam. İyileşmesi gereken hiçbir şey olmaz.”

Egerton’ın söylediği şarkı, bir gece kulübünde geçiyor ve sıradan bir gece kulübü de değil. Fletcher şunları söylüyor; “70’lerde gidilen kulüp Stüdyo 54’tü. Olağanüstü insanlar için olağanüstü bir yerdi ve olağanüstü yaratıcı sonuçlar veriyordu. Ama özellikle kötü bir dönemdi. AIDS’in yaygın olduğu garip bir zamandı. Altta yatan bir korku var. Elton’ın özel hayatı tamamen bağımlılığa teslim olmuş Bu yüzden ‘Bennie and the Jets’ sahnesinde bir karanlık var ve kulübe doğru indikçe cehennemin yedi katını görüyorsunuz. Film, uyuşturucu hakkında da sorumlu bir tavır sergiliyor. ‘Evet, Stüdyo 54’e gel. Merdivenden indikçe muhteşemdir. Ama en dibe indiğinde korkunçtur. Oradaki insanlar kaybolmuştur.’ O yüzden görsel olarak sahne başlarken muhteşem görünüyor ve o duyguyu veriyor. Çok davetkar. Ama sonra karanlığa iniyor ve bence ona yaklaşmak için sorumlu bir yol. Çünkü yüceltmek istemiyorum. İnsani bedeli, duygusal bedeli ve kişisel bedeli var.”

Kostüm tasarımcı Julian Day’e göre “Eğer ‘Honky Cat’ aşırlığın tohumuysa o zaman ‘Bennie and the Jets’ olayların son noktasıdır.” Başka bir deyişle seks ve uyuşturucu var. Ama rock’n roll pencereden dışarı gitmiş. Furnish şunları söylüyor, “Bu nokta roketin titremeye başladığı nokta. ‘Bennie and the Jets’ Elton’ın gerçekten inişe geçtiği yer. Her şey çok fazla olmaya başlıyor. Bağımlılıklar kontrolden çıkıyor ve onu aşağı çekiyor. Şarkı neredeyse umutsuz bir haykırış olarak kullanıldı. Çok güçlü bir şekilde kullanıldı.”



‘Goodbye Yellow Brick Road’


Filmin klasik bir şarkısı ve hikayenin önemli bir bölümünü oluşturan ‘Goodbye Yellow Brick Road’ aynı zamanda kostüm tasarımcı Julian Day’in Rocketman’e getirdiği muhteşem inceliklerin de kusursuz bir sergisi. Şarkıya eşlik etmesi için yaptığı kostüm elbette Oz Büyücüsü’nden ilham almış ve aile klasiğinin hayranlarını memnun edecek detaylar içeriyor.

Day şunları söylüyor; “Filmdeki favori şarkılarımdan biri. Taron’a mavi bir takım verdim. Dorothy’yi temsil etmesi için üzerinde yakut kırmızısı taşlar olan ayakkabıları ve yakut kırmızısı yakaları vardı. Gömlek, Teneke Adam için gümüş rengiydi. Samandan şapkası var, o da Korkuluk için. Bir de Aslan için kocaman bir yapay kürk var. Küçük, zümrüt bir kemer tokası bile var. Taron, Zümrüt Şehri temsil etmek üzere küçük bir zümrüt küpe bile taktı.”

Ama Egerton’ın kıyafeti olsa da şarkıyı söyleyen Bell olmuş. “Goodbye Yellow Brick Road’ı Bernie ve Elton’ın bir süre ayrı kaldığı bir noktada söylüyorum. Bernie, Elton’ı kontrol etmek için dönmüş. Elton gezegenin dışına savruluyor Çok içiyor ve kötü birine dönüşmüş. Kendini kaybetmiş ve bambaşka biri olmuş. Sadık arkadaşı Bernie’ye baktığında bile artık ayrıntılarda boğuluyormuş.”

Sahnede ikili şık bir restoranda ve feci sonuçlanacak bir akşam yemeğindeler. Bell şöyle anlatıyor; “Müziğin girdiği bir ritim var. Sözleri de ‘Ne zaman aşağı ineceksin? Ne zaman yere ineceksin?’ diyor. Yani Bernie Elton’a bu hız treninden ne zaman ineceksin, ne zaman duracaksın, ne zaman sorunların olduğu ve onlar seni öldürmeden önce onlarla başa çıkman gerektiği gerçeğiyle yüzleşeceksin diyor. Bernie şarkı söylerken restorandan fırlayıp çıkıyor. Gerçekten bu ilişkinin sona geldiğini anladığımız bir nokta. Çok üzücü. Bernie bir taksiye binip uzaklaşıyor. Şarkının izin verdiği bir trajedi var. Bernie’nin ‘Arkadaşımı kurtarmaya çalıştım ve başarabileceğimi sanmıyorum.” Diye düşündüğü an. Şarkı bazı yönlerden onun için başarısızlığı ifade ediyor.”

Sarı Tuğlalı yol nedir? Neyi temsil ediyor? Genel olarak eğlence sektörü ya da Taupin ve John’un sektöründeki kariyerleri. Bell şöyle anlatıyor; “Farklı kişiler için farklı anlamları olabilir. Elton’ın da Bernie’nin de hayatlarında önemli bir şey yapmak ve koşullarını değiştirmek istedikleri bir an.  Hepimiz bunu bir şekilde anlayabiliriz. İstediğinizi aldığınızda durum çok karmaşık olabilir. Ve onunla başa çıkma şekliniz de karmaşık olabilir. Sonra ya ayaklarınızın yere basmasını sağlayan tek şeyi kaybederseniz? O zaman bütün bahisler kapanır…”


‘Rocket Man’


Uygun biçimde Rocketman’e adını veren şarkının geldiği an gerçekten çok önemli. Martin başarıyla ilgili şunları söylüyor; “Rocketman şarkısı bir havuzun dibinde başlıyor ve bir stadyumda sona eriyor. Sanırım bu cesur bir ifade.”

Martin şunları söylüyor; “Rocketman şarkısını bir stadyum şarkısı olarak düşünmezsiniz. Ama biz yine de yaptık. 50 kişilik bir koro, 100 kişilik bir orkestra var. Çok büyük bir olay oldu. Bu şeyleri sadece yapmış olmak için yapmıyoruz. Eğlenceli olsun, dinlemesi ve izlemesi iyi olsun diye yaptık. Sonuç olarak cesaret için puan aldığımızı sanmıyorum. Bence eğlence için puan kazanıyoruz.”

Fletcher, o anın yapımına hayret ediyor. Filmde Egerton’ın John’unun depresif olduğu ve aşırı doz uyuşturucu aldığı bir bölüm. Partide kendisini bir havuza atıyor. Gazetede okumak çok güzeldir ama gerçekten yapmak oldukça zor. Fletcher şunu söylüyor; “Şöyle düşünün. Taron’ın bu şarkıyı 15 metrelik bir su tankının dibinde söyleyebilmesinden son derece gurur duyuyorum. Gerçekten çok önemli.”

Furnish’e göre ’Rocket Man’ daha önce hiç bu kadar yalnız hissetmemiş, gücünün zirvesindeki bir adamın ideal benzetmesi. Yapımcı şöyle anlatıyor; “Hayatının o noktasında Elton dünyanın en büyük yıldızıymış. Roketi tam hız iniyormuş ve o da evrenin etrafında dolaşıyormuş. Ama aynı zamanda son derece yalnız ve izole edilmiş hissediyormuş. Günlük hayattan koptuğunu hissetmeye başlamış. Gerçek aşkı ve gerçek bağı bulmak onun için giderek daha zorlaşıyormuş. Bu şarkı da melodisi ve sözleri nedeniyle bu duyguyu çok iyi yakalıyor. Çok uyuyor çünkü hayatının o önemli anına ait birçok özelliğe uyuyor. Aynı zamanda Elton’ın bazen tüm başarısına ve etrafında olan her şeye rağmen hissettiği dramatik izole olmada var. Aslında müzikle filmin kusursuz bir birleşimi. İzleyicinin görmesi için sabırsızlanıyorum.”