1.11.18

Halloween / Cadılar Bayramı


Jamie Lee Curtis, Cadılar Bayramı’nda ikonik rolü Laurie Strode ile geri dönüyor.
40 yıl önce Cadılar Bayramı’nda yarattığı katliamdan güç bela kaçtığından bu yana peşini bırakmayan maskeli figür Michael Myers’la son yüzleşmesini yaşıyor.

Korku ustası John Carpenter, idari yapımcı ve bu filmde yaratıcı danışman olarak görev yapıyor ve güçlerini sinemanın günümüzdeki lider korku filmi yapımcısı Jason Blum (Get Out, Split, The Purge, Paranormal Activity) ile birleştiriyorlar.

Carpenter’ın klasiğinden ilham alan yapımcılar David Gordon Green (Stronger), Danny McBride (HBO’da Eastbound & Down) ve Jeff Fradley (HBO’da Vice Principals) 1978 yılındaki filme damgasını vurmuş olaylardan yeni bir yol çizerek bir hikaye oluşturmuşlar.
Green aynı zamanda filmin yönetmeni.

Carpenter ve Debra Hill’in yarattığı karakterlere dayanan Halloween / Cadılar Bayramı filminin yapımcıları; sahibi olduğu Trancas International Films, Cadılar Bayramı serisinin başlangıcından bu yana yapımını üstlenmiş olan Malek Akkad ve Bill Block (Bad Moms, District 9).




Curtis’e beyaz perdede Laurie’nin küçükken yanından alınan ve kesintisiz paranoyayla annesine karşı duyduğu sempati arasında gidip gelen kızı Karen rolüyle Judy Greer (Jurassic World, Ant-Man), Karen’ın annesiyle büyükannesi arasındaki açıklığı yönlendirmeye çalışan ergen kızı Allyson rolünde yeni oyuncu Andi Matichak, Michael Myers’ın 40 yıl önce tutuklandığı gece genç bir polis olan Memur Hawkins rolünde Will Patton (TV’de Falling Skies, Armageddon), yıllardır Michael’ın tutukluğunu denetleyen psikiyatr Dr. Sartain rolünde Haluk Bilginer, Allyson’ın küçüklüğünden beri en iyi arkadaşı lan Vicky rolünde Virginia Gardner (Hulu’da The Runaways) ve Michael Myers’ı/Şekil’,i canlandıran dublör/oyuncu Jim Courtney (Far and Away) rol alıyor.
Ayrıca Nick Castle da (1978 yılı Cadılar Bayramı filmi) Şekil rolüyle konuk oyuncu olarak katılıyor.

Green’e kamera arkasında deneyimli bir yaratıcı ekip eşlik ediyor. Görüntü yönetmeni Michael Simmonds (Paranormal Activity 2, Cell), yapım tasarımcı RICHARD WRIGHT (Mud, All the Real Girls), Oscar ödüllü özel efektler makyaj tasarımcısı Christopher Nelson (Suicide Squad, Avengers: Infinity War), editör Tim Alverson (Insidious: The Last Key, Orphan), kostüm tasarımcı Emily Gunshor (TV’de The Last O.G., Salt) ve besteciler Cody Carpenter (TV’de Masters of Horror) ve Daniel Davies (Condemned) ve kendilerine aynı görevde eşlik eden John Carpenter yer alıyor.

John Carpenter ve Curtis’e Rough House Pictures şirketi altında Green ve McBride da idari yapımcı olarak eşlik ediyor. Ryan Freiman da (The Hatred) aynı görevde hizmet veriyor.
Trabcas Interntaitonal Films, Trancas International Films, Blumhouse Productions ve Miramax’ın Cadılar Bayramı filminin dağıtımını tüm dünyada Universal Pictures gerçekleştirmektedir. 

Zaman Çizgisini Yeniden Ayarlamak : Cadılar Bayramı Başlıyor


Cadılar Bayramı filmini başından beri aile yapım şirketi Trancas International Films’in yaptığı Malek Akkad, hikayeye yeniden ele almaya açıkmış ve Jason Blum gibi kendisiyle hemfikir bir yaratıcı ortak bulmuş.
Sahibi olduğu ve Get Out, Split ve The Purge serisi gibi hit filmlerin yapımcısı olan Blumhouse Productions’ın dağıtımcı Universal Pictures ile ilk bakış anlaşması vardır.
Blum’un dehşeti kusursuz bir kaliteyle bir araya getirme yeteneğine hayran olan Akkad, babasının ortak yapımına derin bir tutku besleyen ve seriye beklenmedik yeni bir hayat vermesine yardımcı olabilecek yapımcının projesini hevesle kabul etmiş.

Akkad, bize 40 yıl önce nasıl başladığı hakkında biraz bilgi veriyor; “Orijinal film, babam Mustafa Akad ve Irwin Yablans adlı beyefendinin Compass International Pictures adındaki dağıtım şirketini kurmasıyla gelmiş. Kendilerinin finanse edebilecekleri ve dağıtacakları bazı projeler arıyorlarmış ve John Carpenter’ın ilk çalışması olan Assault on Precinct 13’in hayranıymışlar. Kendisiyle bir toplantı yapmışlar ve The Babysitter Murders adında düşük bütçeli bir film konseptini sunmuş. Risk almışlar ve sonra gerisi gelmiş.”

Carpenter o ilk yılları hatırlıyor; “Dağıtımcı benden bu filmi 200.000 dolara yapmamı istedi. Ben de ‘Tabii ki yapabilirim. Sadece yaratıcı kontrolü ve ismimin künyenin üstünde olmasını istiyorum.’ dedim” Ortak yazar Debra Hill ile birlikte projesini hatırlayan Carpenter izleyicilerin korkunun bu somutlaştırılmasından dehşete düşmeye neden devam ettiklerini anlıyor. “Michael Myers maskesi ve benzinci üniformasıyla insanla doğa üstü arasında bir karakter. Şeytanın büyük gücü. Acımasız ve sizi kurtarması için Tanrı’ya dua etmenin bir gereği yok. Tek bir amacı var ve o da sizi öldürmek. Michael Myers acımasız bir doğa olayı. O geliyor ve sizin yolundan çekilmeniz gerekiyor.”




İlk Cadılar Bayramı filminin büyük bir hayranı olan Blum, bugüne kadar yapılmış en mükemmel korku filmlerinden biri olduğunu düşünüyor ve projeyi kariyerinin büyük bölümüne ilham vermiş olan yönetmen olmadan geliştirmeyi hiç düşünmemiş. “John Carpenter’ın onayını almak Blumhouse’ın bu filmde yer alması için bir ön koşuldu. O olmadan Cadılar Bayramı filmini yapmayı düşünmeyecektim. Bu yüzden ilk başvurduğum kişi John oldu. Ona “Katılmak ister misin?” diye sordum. O da seve seve kabul etti.”

Blum, kendisine “korku sinemasının LeBron James’i” diyen Carpenter’a kendisi, akıllarındaki yönetmenden ve geliştirilmekte olan senaryodan memnun olana dek ilerlemeyeceklerini söylemiş. Blum, aklındaki bir yapımcının ilgilenebileceğini düşünmüş. David Gordon Green’in Cadılar Bayramı’nın sadece yönetmekle kalmayacağını aynı zamanda senaryonun oluşturulması için uzun soluklu yazar ortaklarıyla işbirliği yapmak istediğini de söylemiş.
Yapımcı şunları söylüyor; “Blumhouse’da çok iyi korku filmleri yapmak için çok iyi bir korku filmi yönetmeni olmanıza gerek olmadığına güçlü bir şekilde inanırız. İlk filmi George Washington’dan beri David’in hayranıydım. Onu çekmek amacıyla çeşitli ortamlarda kendisine ulaşmıştım. Nihayet Cadılar Bayramı’nda gerçek oldu. David bizim felsefemize çok uyuyor. Çok iyi bir yönetmenseniz, çok iyi bir korku filmi yapmanıza yardım edebiliriz.”




Sıra seriyi uyanışa geçirecek bölüme geldiğinde yapımcılar korkuyla bilinmeyen bir yapımcı fikrini kabul etmişler. Akkad şunları söylüyor; “Birçok yönetmenle görüştükten ve birkaç sunum dinledikten sonra ben ve Miramax, Jason’ı projeye getirmeyi başardık ve David’i getirmek konusunda övgüleri hak ediyor. Ben uzun yıllardır David’in hayranıyım. Daha bir araya bile gelmeden önce muhteşem bir fırsat olacağını düşünmüştüm. Jeff, Danny ve David gelip yaklaşımlarını sundular. Gerisi ise tarihe geçiyor.”

Blum’a göre dehşet verici olan Michael Myers’ın motivasyonun arkasında yatan nedeni bilmemekmiş. İş arkadaşlarının bunun Laurie’nin Michael’la son yüzleşmesi olması ve filmin seriyi yeniden başlatan film olması gerektiği düşüncesinde hemfikirmiş. “Bu tamamen onların teklifiydi. Benim Jeff’e, Danny’ye ve David’e götürdüğüm fikir yeni bir Cadılar Bayramı filmi yapmaktı. Onlara kendilerini neyin heyecanlandıracağını ve en çok neyi görmek isteyeceklerini sordum. Bunu ilk Cadılar Bayramı’nın devam filmi yapmak onların fikriydi.”




Green, Blum’dan cevap almasının, kariyerinin en önemli anlarından biri olduğunu söylüyor; “O anı çok iyi hatırlıyorum. Sabah kalktım ve Jason’dan Cadılar Bayramı serisinde benim olmamı istediğini söyleyen bir eposta aldım. O anda garip hissettim. Sanki bir uçurumun kıyısında durup bacaklarınızın tükenmeye başlaması gibiydi. Çocukken izlememem gereken filmlere gizlice girdiğim zaman yaşadığım coşkuyu tetikledi. Cadılar Bayramı o filmlerin zirve noktasıydı.”

Düşüncelere sevk eden District 9, Elysium ve Bad Moms gibi çeşitli filmlerin yapımı üstlenen Blum, yeni filmi yönetmek için Green’in ideal seçim olduğu konusunda yapımcı arkadaşlarıyla hemfikirmiş.
“Kariyeri boyunca David gibi janrlar arasında pürüzsüzce geçiş yapabilen çok az sayıda yönetmen görürsünüz. Daha önce yapılan işleri akademik olarak anlar ve yüceltir. Hepsini kavrar ve bir adım ileri taşıyarak yeni bir mükemmel çıtası belirler.”
Yapımcı, Michael Myers ile Laurie Strode arasındaki uyumun izleyicilerin uzun süre beklediği bir uyum olduğunu ve Green’in beklentileri çok aştığını söylüyor.
“Bir filme mutlak bir heyecan yolculuğu ve sürprizler için gidersiniz. Özellikle Michael’ın serbest kalmasından sonraki bu yolculuk ve ikisi arasında 40 yıldır hazırlandıkları bu yüzleşme çok tatmin edici.”

Laurie’nin Koruyucu Meleği : Jamie Lee Curtis Geri Dönüyor


Jamie Lee Curtis hayatının üçte ikisinden fazlasında Laurie Strode’un koruyuculuğunu ve vasiliğini üstlenmiş. 1970’lerin sonunda Curtis’in hayata getirdiği kahraman o güne dek beyaz perdede ondan önce bir korku filminde, tehlike altındaki kadınların içinde bulunduğu ve çok az kadının bir ihtimal olarak düşündüğü şeyi başarmış.
Hayatta kalmış.
Sadece bir palto askısı, örgü şişi ve yaşama isteğiyle silahlanan genç, dünyasını ihlal etmiş ve arkadaşlarını öldürmüş şeytani, yüzsüz bir yaratığa karşı mücadele etmiş. Kurban olmayı reddeden şampiyon Curtis, Carpenter ve işbirlikçisi Debra Hill ile birlikte beyaz perdedeki anlatımı bir anda değiştirmiş. Kadınlar karşılık verebilir ve vermişlerdir. Hiçbir adam ya da hayalet onları ölümüne savaşmaktan alıkoyamayacaktır.

Oyuncu, yazar ve aktivist olan 1978’deki orijinal filmden bu yana üç Cadılar Bayramı filminde daha rol almış ve karakteri beyaz perdeye taşımaya 16 yıl kadar önce son vermiş. Yönetmen Green’le ilk konuşmasında her şey değişecekmiş.
Rahatlatıcı bir şekilde pragmatik olan Curtis, eğlence sektöründe 40 küsur yıllık kariyerinin ona birçok şey öğrettiğini ve en azından oyuncu olarak kim olduğunu bildiğini söylüyor. “Neredeyse 60 yaşındayım. 19 yaşımdan beri çalışıyorum. Açıkçası benim başarılı olduğum ve insanların işimden beklediği oradan geliyor. Beni Kraliçe Elizabeth’i oynarken görmeyeceksiniz. Yeteneğim bilgi eksikliğinden geliyor ve bunu çok uzun zaman önce öğrendim.”




Bu dogma Curtis’in kişisel ve profesyonel hayata yaklaşımını belirlemiş ve Laurie’nin Cadılar Bayramı’nın açılışındaki deneyimini de belirlediğini söylüyor. 2018 filminin senaryosunun Curtis’in uzun zamandır inandığı şeyi kucaklamış ve desteklemiş olması kendisinin bu yapımdaki yıldız ve idari yapımcı olarak yerini belirlemiş.
Oyuncu şunları söylüyor; “”Special Topics In Calamity Physics” adlı bir Marisha Pessl romanı vardır. Karakter hayatın kendisi için anlamından söz eder. Sonra da bizim yanıldığımızı söyler. ‘Hayat, geldiğini asla görmediğiniz birkaç saniyeye bağlıdır ve o saniyelerde verdiğiniz karar o andan sonrasındaki her şeyi belirler ve siz oraya varana kadar ne yapacağınızı bilmeyeceksiniz.’ Hayat böyledir, evlilik böyledir, çocuk yetiştirmek böyledir ve korku filmi de böyledir.”

Curtis hiç şüphesiz Laurie’yi uzun zaman kalbinde tutmuş ve insanların bu talihsiz geceye neden bu kadar bağlandığını anlıyor. İlk rolüyle ilgili şunları söylüyor; “Laurie Strode lisede, hayata yeni başlayan akıllı bir kızdı. Muhtemelen SAT sınavına çalışıyor, üniversitelere bakıyordu ve Michael Myers ortaya çıktı. Hayat kendisine geldiğini asla görmediği birkaç saniyeye dayanmıştı. Hayatının geri kalanı şu anda yaptığımız film. 40 yıl sonra, bu kadın Michael Myers’ın geri geleceğini, kendisini ve ailesinin hazırlanması gerektiğini anlıyor ama kimse dinlemiyor.”




Neyse ki izleyiciler Curtis’in yaptığını çok iyi dinliyor. Green yakın geçmişte Stronger adlı filmde Curtis’in vaftiz oğlunu yönetmiş. Oyuncu sette çok tatminkar bir deneyim yaşamış. “Jake Gyllenhaal bana mesaj attı ve arkadaşı David Gordon Green’in benimle Cadılar Bayramı hakkında bir şey görüşmek istediğini söyledi. Jake, yaşadığı en yaratıcı deneyim olduğunu ve David’le her zamankinden daha özgür hissettiğini söyledi.”
Kolayca anlaşılacağı üzere kim bilir kaçıncı Cadılar Bayramı seçmesini duyan Curtis çağrıya tedbirli yaklaşmış. Yine de şans cesurdan yanadır. “David, konuştuğumuzda çok neşeli ve olumluydu. Bana fikri anlatmaya başladı. Ben de ‘Lütfen anlatma. Sadece gönder ve ben sana açılış sahnesinden itibaren anlatacağım.’ dedim.”

Fradley, McBride ve Green’in senaryosunu aldığında Curtis, ne yapmaya çalıştıklarını çok iyi anlamış. “Ne kadar kusursuz bir şekilde eskiye bağlı ve yeni olduğunu gördüm. ‘Bu harika ve hoşuma gitti!’ diye düşündüm. Hikayesi tamamen geçmişe bağlı bambaşka bir film. Yine de 40 yıl sonra kendi hikayesini anlatıyor. İki film, yan yana kusursuz bir destek ve tamamlayıcılar. Aynı hikayeyi yeni nesillere Cadılar Bayramı’nın aynı sade, net, ikonik tarzıyla anlatıyorlar.”

Yazarın bütün hayatını, yılın 365 günü hayatını mahveden canavarın geri dönüşüne hazırlanarak bekleyen kadına bakış açısı Curtis’in dikkatini çekmiş. Bununla birlikte, artık Michael Myers’ın kurbanı olmayı reddederek kendi varoluşunu tanımlamasına izin vermiş. Oyuncu şunları söylüyor; “Bir gün Laurie, akıl hastanesinin önünden geçiyor ve çevrede silahlı bir memur bulundurmaları gereken polis memurlarını arıyor. Eminim Laurie sabah 6.00’dan gece yarısına kadar kamyonetinde oturuyor.”
Curtis şöyle devam ediyor; “Amacında çok kararlı ve o anlamda diğer her şey uzak kalıyor. Çocuğu elinden alınmış. Michael Myers’ın akıl hastanesinde parmaklıklar ardında kalması ya da yüksek güvenlikli bir hapishaneye sevk edilmesi için arkadaşlıkları, eğlencesi, her türlü hayat duygusu yok edilmiş.”



Kendisine teklifi sunan üçlünün 78 yılında tanıştığı ve ömrü boyunca tanıdığı arkadaşları olması Curtis’in dikkatinden kaçmamış. İki setteki yapımcılar da tutkularının projesini bir aydan kısa bir sürede çekeceklerdi. Şunları söylüyor; “Benzerlikler iki alanda da çok büyük. Birincisi John Carpenter, [yapım tasarımcı] Tommy Wallace ve Nick Castle, Cadılar Bayramı’nın orijinal üçlüsü. Birlikte sinema okuluna giden arkadaşlar. Birlikte Coup de Villes adlı bir müzik grubunda yer almışlar ve Laurie’nin fiziksel olarak cisimlendiği Debra Hill’le birlikte bir film çekmişler. Orada çok canlı bir şey vardı. Gösteriş, pohpohlama yoktu. Sadece temiz, gerilla film yapımı. 20 gün, 200.000 dolar, bum!”

Bütün yeni ortaklarını görmüş ve işbirlikçilerinin başta benzerlikleri fark etmemesini beğenmiş. “Bu birlikte sinema okuluna gitmiş, filmler yapmış ve aileler kurmuş en iyi arkadaşlardan oluşan bir grup. Bir film yapmak için bir araya gelmişler. Bunlar bu filmin yapım sürecindeki somut benzerlikler. Genç insanların enerjisi, yaratıcı bir dil konuşan ve çok gülen arkadaş yapımcılar.” Diye devam ediyor.
Yaratıcı ortaklarının görmediği ise aynı derecede başarılı, işbirlikçi ve risk alan oyuncu güçleri olmuş. Green şunları söylüyor; “Jammie Lee ile tanışıncaya kadar odaya girdiğinde getirdiği o kozmik enerjiyi anlamamıştım. Kendi pozitif gücünü benzersiz bir şekilde getiriyor. Tam bir ateş topu gibi. Sette bütün meslektaşlarıyla bağ kurmak için ve yapabildiği en iyi işi yapmak için erkenden geliyor. Dövüş sahnesinden dramatik bir sahneye ve çığlık sahnesine kadar %100 katkıda bulunuyor. Onunla çalışmak çok keyifliydi.”
Yapımcısı derinliğine ve farklılığına çok şaşırmış. Block şöyle anlatıyor; “Jamie çok iyi bir oyuncu. O yüzden her zaman önceki işe dönme imkanı vardı. O enerjiyi aldı ve muhteşem bir performansta yer verdi. Taken’daki Liam Neeson gibi. Başlı başına bir Terminatör.”

Maskenin Ardında : Michael Myers Eve Dönüyor 


Oyuncu ve dublör James Courtney, Michael Myers’ı canlandırmak için sadece görünüşüyle izleyiciyi dehşete düşürmekle kalmayan ama yapım sırasında sık sık oyuncuları ve teknik ekibi de korkutan bir kılığa bürünmüş. Courtney, 1978’İn Cadılar Bayramı filminde “Şekil” rolünü çıkaran Nick Castle’la Green’le birlikte çalışmış ve sette kendi deyimiyle yapımın “manevi danışmanı” olarak yer almış.
Castle, filmde Şekil rolüyle konuk oyuncu olarak yer alıyor. Ama yakın arkadaşı Courtney’nin beyaz perdede aslan payını hak ettiğini belirtiyor. Green şunları söylüyor; “Nick bize küçük konularda talimatlar verdi. Michael Myers’ın başını çevirme şekli, bir avı incelemek için başını eğme şekli ya da ellerini kullanmadan 90 derecelik açıyla oturma şekli gibi. Bunlar anlattığımız hikaye için çok önemli olan çok güzel ve ince özelliklerdi.”

Green, onun ve bizim Michael Myers’dan istediklerimizi net olarak tarif etti ve onlar da öncelikle onları inşa etmeye odaklandılar. “Filmde onu siluet olarak gördüğümüz birkaç durum var. Maskesiz ve biz de kimliğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ben Michael Myers hakkında bir şey bilmek istemiyorum. Ona karşı sempati duymuyorum ya da canavarı yaratan zihni anlamak istemiyorum. Kötülüğün özünde yok olmasını istiyorum.”
Green’in Courtney’nin karaktere bakış açısında takdir ettiği şey oyuncunun Michael Myers’ı nötr fiziksellik ve bir işçinin yeteneğiyle canlandırmak istemesi olmuş. Yönetmen şunları söylüyor; “Doğadaki kedileri inceledik. Leoparları, çitaları, kendi yolları üstünde olmayan hiçbir şeyi rasyonelleştirmeyen hayvanları. Onları belli bir şekilde yöneten mikroskobik güdüler var ama sadece av ve avcı var. Michael Myers’ı duygusuz bir öfkeyle canlandırdı.”

Curtis, “Şekil”i o kadar dehşet verici yapan şeyi ve Michael Myers’ı o maskede hepimize biraz Rorschach testi olarak yansıtan şeyin ne olduğunu anlatıyor. En çok neden korkuyorsak öyle gördüğümüzü düşünüyor. “Bu, John’un anlaşılmaz sıradan adama, sıradan bir tehlikeye işaret etmek için yaptığı bir icattı. Sıradan bir Amerikan kasabasındasınız. Laurie Strode sıradan bir kız. Michael Myers da o maskenin altında herhangi bir insan duygusundan yoksun olan o gizemli kişi. Donald Pleasance’ın Dr. Loomis’ın şeytan olarak tarif ettiği şeyi temsil ediyor. Şekil, John’un o gizeme işaret etme biçimiydi.” 
 Şöyle devam ediyor; “Hiçbir motivasyon yok. Bu karakterin muhteşem yanı ve bu kadar uzun ömürlü olma nedeni hiçbir tanım, hiçbir neden, hiçbir analiz, hiçbir derinlik olmaması. Hiçbir şey yok ve o hiçlikte. O hiçlik durumunda, boşluk ya saf mutluluktur ya da saf kötülüktür.”




Courtney’nin iş arkadaşları Michael Myers’ın gizemli, yöntemsel doğasını aktarabilmesini takdir etmişler. Curtis şunları söylüyor; “Yürüyüşü, ifadesi, tutumu. Jim, oraya tamamen gitti. O maskeyi taktığında bir şey değişti. İnsan tepkisinin ve fiziki gücünün kombinasyonu etkileyici ve duygusal bir biçimde yansıdı.”
Curtis’e göre bu karakterle tekrar karşılaşmak, 40 yıl önce çektiği bir sahnenin çok benzerini çekmek biraz kafa karıştırıcı olmuş. “Bu filmde ilk çektiğim gece Michael Myers’ın Laurie’nin yakınında net bir şekilde bulunmasıydı. Yükseltilmiş bir uyarı ve endişe duygusu vardı. Bana ilk filmde Orange Grove’da çektiğimiz geceyi hatırlattı. Laurie’nin yolun karşısında korkunç bir sahne gördüğü ve Şekil’le ilk kez karşılaştığı sahneden hemen sonraydı. Buradaki ilk çekimi yaparken aynı tür sahneden ilk hatırladığım 19 yaşındayken tam olarak nasıl hissettiğimdi. Sadece fiziki hareketleri prova ettiğimizi hatırlıyorum. Ben koşup düşüyordum ve sabit kamera beni takip ediyordu.”

Oyuncu, tıpkı Carpenter gibi Green’in de Laurie, saldırganıyla bir daha karşılaşırsa yapacaklarını hayal ederken verdiği kararlarını koreografiye dönüştürmeyle ilgilenmemesinden memnun olmuş. “Böyle bir filmde atmanız gereken çok özel vuruşlar. Saldırıya açık karakterler, ayrı düşmüş insanlar ve başlarına gelenlerle ilgili çok büyük bir korku ve belirsizlik var. O durumlarda ne yapacağınızı hiç bilmiyorsunuz. Doğal, dağınık ve gerçek görünmesi gerekiyor. Bir dizi duygusal, yoğun karakter sahnesi yapmam gibiydi ve sonra yine 19 yaşındaymışım gibi hissettim ve kendime “Burada ne yapacağım?” diye sordum.”




“Seni Isırmaz…” : Özel Efektler ve Makyaj


Setteki popüler kişilerden biri de Oscar ödüllü özel efektler makyaj tasarımcısı Christopher Nelson olmuş. Çalışmaları arasında bulunan Suicide Squad, Kill Bill serisi gibi filmler ve American Horror Story ile The Walking Dead gibi TV dizileri kendisine de tıpkı oyunculara olduğu gibi övgüler kazandırmış.

Green’in yönetimindeki en büyük korkular sadece kamera mesafesindeymiş. Nelson, en kötü korkuları göstermenin hassas dansına kanlı sahnelerle kolaya kaçmadan ayak uydurmuş.
Efekt tasarımcısı birçok arkadaşı gibi orijinal filmin büyük bir hayranıymış. Nelson şunları söylüyor; “John’ın o filmde yaptığı çığır açan ve sanatsal birçok şey vardı. Ama yine de izleyiciler için açık ve sindirilebilirdi. 10 yaşındayken izlemiştim. Bana yepyeni bir film janrını tanıtmıştı. Kendimi ona bağlamıştım, korkunç ve heyecanlı olması ve hemen sokakta yaşanması hoşuma gitmişti.”
Scar ödüllü sanatçıyı projeye getiren, sadece Cadılar Bayramı’nda çalışma fırsatı olmamış. Aynı zamanda Cadılar Bayramı’nı anlayan bir yönetmenle birlikte çalışma fırsatı da önemliymiş. “John’un filmi yaptığı dönemde korku türü yönetmeni olarak bilinmiyordu. Peckinpah’ı seven, farklı film türlerini incelemiş, USC’den bir yapımcıydı. David de aynı. Sinemayı seviyor ve bu yüzden de türler arasında atlıyor.”

Nelson’ın yapımcılarla bir araya geldiği andan itibaren Cadılar Bayramı’ndaki her şeye duyduğu sevgi ve bilgisi ortaya çıkmış. “Bir çözülme yaşadım ve onlara maske tasarımı ve filmdeki başka efektlerle ilgili fikirlerimi anlattım. Ayrıca David’in zihnindeki konsepti ve nasıl görüneceğini de anlattım. Hepimiz anlaştık ve benim proje için ne kadar tutkulu olduğumu fark ettiler.”
Nelson, şüpheye düştüğünde Capenter’ın filmdeki yapım tasarımcısı Tommy Wallace’ın yaratıcı kararlarından ilham almış. “Tommy maskeyi çok sade yaptı. Ama Nick Castle’ın yüzüne oturması ve onun içinde hareket etme şeklinin görünümüne etki etmesi önemliydi. O yüzü, o hiçliği ve o trajediyi, o maskeye ilk kez baktığınızda duyduğunuz o duyguyu asla yeniden yaratamazsınız.”




Bir şehir efsanesi olsa da Nelson orijinal maskenin nasıl ortaya çıktığını anlatıyor. “Johnny, Cadılar Bayramı maskeleri alması için Tommy’yi göndermiş. O da Don Post Stüdyoları’nın Yüzbaşı Kirk/William Shatner maskesini almış. John “Değiştir o zaman...” demiş. Ürkütücü göründüğünü düşünmüşler. Tommy favorileri ve kaşlarını sökmüş. Göz deliklerini büyütmüş ve beyaza boyamış. Ayrıca sarı saçları da kahverengi boyamış. Sonunda ruhsuz, neredeyse büyük beyaz köpekbalığı yüzüne benzeyen tuhaf mankenimsi bir yüz ortaya çıkmış.”
Kendisi de bir süper hayran olan Green 2018 maskesinin tasarımına da büyük bir saygıyla yaklaşmış. “Cadılar Bayramı bilgisinde maske çok hassas bir konudur. İnsanlar bir nedenden ötürü onu değiştirdiler. Ne zaman ve neden bir yorumlama olduğuna emin değilim. Christopher, muhteşem bir Oscar ödüllü efekt makyajı uzmanıdır. “Hadi maskeyi yapalım” dedi. 40 yıl sonra çatlakları olacağını ve bozulduğunu düşündük ama ikimiz de maskenin o güzel melankolik karakterini korumak istedik. Kendi yorumumuzu katmak değil de sadece yeniden yaratmak istedik.”

Courtney ekibe katıldığında, Nelson ve yeni Şekil, efekt tasarımcıyla tanışma fırsatını yakalamış. Oyuncu, Nelson’ın ilgisini çekmiş. “Jim, yüzü ve kafasının yanı sıra mükemmel bir endama sahipti. Maskeye yaklaştıkça orijinal maskeyi temel almak ve o formu, trajedi ifadesini ve ruhun boşluğunu vermek istedim.”
Courtney tam kostümünü giydiğinde tasarımı çok şaşırmış. “Jim, büyük beyaz köpekbalığı gibi hareket ediyor. Suda yüzüyor, yiyor ve devam ediyor. Hiçbir neden yok. Jim’in performansı, beni inanılmaz etkiledi. Çok başarılı.”
Nelson ve Green, Courtney’nin maskeli halinin yer aldığı her çekimde farklı görünmesin istemiş. Maskenin sürekli şekil değiştirmesini ama yine de bir trajedi ve korku biçimini korumasını istemişler. Michael Myers’ın onu son takışından bu yana 40 yıl geçtiğini düşünürsek ekibin lateksin, kanıt dolabında o kadar durduktan sonra nasıl şekil değiştireceğini düşünmeleri gerekmiş. Nelson için bu yine ev ödevine dönmek demek olmuş. “40 yıllık lateks maskelerini ve nasıl bozulduklarını incelemem gerekti. Lateks biraz sertleşiyor, kırışıyor, eğriliyor ve sarkıyor. Hepsini göz önünde bulundurdum ama yine de orijinalin şeklini ve ifadesini korumaya çalıştım.”




Ekibin geri kalanı, Michael Myers’ı sette temkinli bir şekilde izlemekten keyif almışlar. Yapım tasarımcı Wright şöyle anlatıyor; “Jim Courtney ile Nick Castle’ın “Şekil”in maskesini taktığını görmek çok keyifliydi. “O maskeyi takınca başka bir yere gidiyorsunuz. Maskeyi taktıklarında hiç konuşmadılar bile. Onların yönetilmesini, sadece kafalarını sallayıp sakince onaylamalarını izlemek çok ilginçti. Ben maskeyi hiç takmadım. Ama belli ki size bir şeyler yapıyor.”

Sıra Haddonfield rolündeki Charleston’da sallanan cesetlere geldiğinde Nelson kendisinden beklenileni biliyormuş. Nelson şunları söylüyor; “David’le onlar hakkında belli kartpostallar olarak konuştuk. John Carpenter filmlerine bakarsanız hiç unutmadığınız görüntüler vardır. Kurbanların ölümlerinden sonraki durağan görüntüleri ardır. Dehşet verici kartpostallar gibi beynimizi yakarlar. Sinemadan çıktığınızda onları hala hatırlarsınız.”
Yapımcılar için süreç, Green’in izleyicilerin zihnine kazıması gereken imajla başlamaları ve kamerayla çekilecek o tasarımı yaratmakla başlamış. Nelson şöyle anlatıyor; “Önemli olan ışık. Gözlerinde bir parıltı var mı? Yüzlerinde bir ölüm çığlığı ifadesi var mı? Bunu yapmak için karakterleri belli ifadelerle öldürülmüş oyuncular seçtik. Dramatik etkiyi vermek için onları yeniden kalıplandırdık. Biraz fazla vurgulandılar ve dehşetli bir acımasızlık verilerek hafif stilize edildiler.”

En azından oyuncu kadrosundan bir kişi Nelson’ın çalışmasından o kadar etkilenmiş ki yaklaşması gerekenden daha fazla yaklaşmayı hiç düşünmemiş bile. Matichak, tasarımcının atölyesini ziyaret ettiği ve bir cesede çarptığı günü hatırlıyor; “Oturuş şekliyle bedeni ve elleri bir sandalyeye dayanmıştı. Sonra başı geriye eğilmişti. Böylece karavana girdiğinizde gördüğünüz ilk şey başının size baş aşağı bir şekilde bakması oluyordu. O kadar korkunç ve o kadar gerçekti ki yanına yaklaşamadım. Chris; ‘Andi bir şey yok. Seni ısırmaz.’ dedi.  Ben de ona “Bence ısıracak. Yüzde yüz ısıracak.’ dedim.”



Bir Aile İlişkisi : Filmin Müziği


John Carpenter sadece yapımın yaratıcı danışmanı olarak hizmet vermemiş. Yeni Cadılar Bayrtamı’na besteci olarak da ünlü yeteneğini taşımış. Carpenter’ın birlikte 3 solo albümü çıkardığı Cody Carpenter ve Daniel Davies ile birlikte bestecinin 40 yıldan uzun bir süre önce başladığı çalışmaya saygılarını sunmuşlar. Green’in vizyonundaki sesleri yaratıcı bir şekilde güncellemişler.
Yapımcı Blum, Carpenter’ın orijinal müziğini bu kadar zamansız ve akılda kalıcı kılan şeyin bu kadar beklenmedik olması olduğunu anlatıyor. “O tür bir keyboard müziği bir korku filmiyle bağdaştırmıyorsunuz. Tıpkı bir korku filminde telli çalgıları bağdaştırmadığınız gibi. Ve Hitchcock, Psycho’da bunu yapmıştı.”
Yapımcı arkadaşı da başka bir döneme atıfta bulunmayı ve ana film müziğinin uyandırdığı dehşet ve korku duygularını takdir ediyor.  Block şunları söylüyor; “70’lerin sonuna ait ses birleştiricisi artık kullanılmayan bir enstrüman. Moog ses birleştiricisi o dönemde egemendi. Başka birçok teknolojik müzikle birlikte biraz unutuldu. Geri geldiğinde gerçekten etkili olan klasik bir yanı var.”

Carpenter, müzik için aldığı ilhamın kendi çocukluğuna uzandığını anlatıyor; “1963’te babam bana bongo çalmayı öğretmişti. 5/4’lük zamanı öğretmişti; ba, ba, ba, ba, bop, bop.  Yıllar içinde o tempo kafamın içinde kadı. Ben de onu piyanoda çaldım ve birkaç oktav değiştirdim ve işte oldu. Gerçekten basit ama rahatsız edici ve kafanıza işliyor. Film için mükemmel olacağını düşündüm.”
Green, kulak tırmalayıcılığının basitliğini konuşurken yapımcılarıyla aynı fikirde. “John’ın yarattığı orijinal müzik filme çok iyi uyuyor. Neredeyse bir dizi hapishane serisi notaları. Nasıl hissetmeniz gerektiğini söylemesi için senfoniye ihtiyacınız yok. Jaws gibi. Basit bir ileri geri gidiş var. Film müziğinin tekrarlayıcı doğası. Çok fazla sadeleştirilmiş ve ham bir şey için gürültüye, vurguya ve aksesuarlara ihtiyaç yok. Müzikal ruhu sizi gerçekten çok korkutuyor.”




Yönetmen, Carpenter’ın filmin bestecisi olarak yeni filme katkılarını anlatıyor; “İkonik Cadılar Bayramı filminin müziğinden türeyen bir şeyler yapma, büyük bir orkestra bestecisi bulup kendi yönetimini alması ve yaratıcı lisansını kullanması başka bir şey. Ama hikayenin yaratımındaki iş ortağı olarak John’un imzasının olması, ayrıca oyuncular ve yapımın şekil vermesi bambaşka bir şey. O daima canlı müzik çalar. Ama son dönemde oğlu ve Daniel Davies ile birlikte turneye çıktı. Üçü birlikte, hayatta bir kez ele geçecek bir fırsatla bizim için bir Carpenter film müziği yaptılar.”

Carpenter, “yönetmenin kafasına girme” ve yaylı çalgılar, elektronik perküsyonlar ve ürkütücü piyano odaklı eserler hakkındaki ortak sohbetlerine hayat verme fırsatını bulmuş. 2018’in Cadılar Bayramı filmindeki müzik sürecini anlatıyor; “Oğlumun, torunumun ve benim film müziğinde attığımız ilk adıma MIDI deniyor. MIDI’yi orijinal müziğe aldık ve böylece notalarla ve duyguyla oynayabildik. Yeni ses birleştirici seslerini ekleyerek güncelledik ve orijinalden farklı bir ses olmasını sağladık. Sonra Universal Logosu’ndan başladık ve müziği yerleştirmeye başladık. “Müzik benim için doğaçlama bir durumdur. Birkaç şey üzerinde çalıştık ve planladık. Ama beyaz perdede gördükleriniz çoğunlukla doğaçlama.”
Sanatçı için, müzik grubu arkadaşlarının kendisiyle birlikte ilk müzik filmlerini bestelemelerinin keyifli olduğunu söylüyor. Carpenter şunları söylüyor; “Daniel, Cody ve ben birlikte üç albüm yaptık. Yani bir şeyleri yapmak için yeni fikirler buluruz. Benim için çok heyecan vericiydi. Ailemle birlikte çalışma fırsatını yakaladım. Benim yaşımda, hayatımda büyük bir keyif oldu. Sonra Cadılar Bayramı’nın orijinal müzikleriyle oynadım. Ama onları çok keyifli olan yeni şekilde yaptım.” diyor

Yapımın tamamlanmasının ardından Green ekibini bu Cadılar Bayramı’na getiren yolculuğu anlatıyor; “Bu filmdeki her yaratıcı karara dahil olan birçok kişi, 25 yıldır tanıdığım kişilerdi. Sinema diyetimi ve estetiğimi bu iş ortaklarımla şekillendirdim. Bu ilk korku filmimizdi ve bu deneyime birbirimize karşı büyük beklentilerle ve yaratabileceklerimiz hakkında büyük bir enerji ve iyimserlikle başladık.”

Yönetmen, beyaz perdedeki ve yaratıcı kahramanlarının kendilerine sunduğu saygı ve iyilikleri hiç unutmayacağını söylüyor; “Etrafında o tür bir pozitiflik taşıyan bir yapım olduğunda oyuncular bunu hissediyor. Rol yaptığımız o arenada yapmamıza izin verilen fırsattan gelen enerji bulaşıcı. Herkes o güne o güne kadarki en zorlu çalışmalarını, işlerine verdikleri en büyük sevgiyle yapıyordu.”




Filmin mmknmrtb notu :: 

1978 tarihli ilk Halloween'in yarattığı etkiden oldukça uzak bu filmin kendisi hakkında değil de yapım notu hakkında söylemek istediğim tek şey şudur: Yukarıda okuduğunuz, bunca ayrıntıdan bahseden şu upuzun 'official' yazı içinde, bu hikâyenin epeyi ağırlığı olan, çok önemli bir karakterini başarıyla canlandıran Haluk Bilginer'den -bir cümle dahi- bahsedilmemesi tam anlamıyla bir rezalettir!.
Yanlış anlaşılmasın; bu tespit bir Türk olarak değil, bir sinemasever olarak yapılmıştır..

 /10