4.1.17

La Fille Inconnue / Meçhul Kız


Jenny, mesleğinde hızla yükselme hırsıyla dolu, çalışkan, genç bir pratisyen hekimdir. 

Bir akşam, muayenehanesinin mesai saatinden sonra çalan kapısını açmaz. 

Ertesi gün ise polislerden akşam gelenin genç bir kız olduğunu ve kapıyı çalmasından bir süre sonra nehir kenarında ölü bulunduğunu öğrenir. 

Polisin, kızın kimliğini bir türlü teşhis edemediğini söylemesi üzerine Jenny’nin kariyer endişesinin yerini artık tek bir şey almıştır: Kızın kim olduğunu öğrenmek. 

Kızın isimsiz olarak gömülüp sonsuza dek unutulmaması için elinden geleni yapmaya kararlıdır.





La Fille Inconnue / Meçhul Kız / The Unknown Girl


Yönetmen ve Senarist: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
Oyuncular: Adèle Haenel, Olivier Bonnaud, Jérémie Renier
Yapım: 2016, Fransa / Belçika, 113'

Filmin mmknmrtb notu :: 

Bir insan ne kadar iyi niyetli, güzel ruhlu, ne denli sağlam karakterli olursa olsun, yaratılış kitabesine hiç çıkmamak üzere ezelden kazınmış zaaflarının hemen ilk fırsatta kendini göstermelerine engel olabilmesi mümkün değildir..




Jenny kızımız bir gün, 'normal şartlarda' kendinden asla beklemeyeceği öyle bir tasarrufta bulunur ki kendine şaşar..
Onu bu davranışa -bir anlığına da olsa- zorlayan şey, kibirdir; insanın belki de hiç yenemeyeceği zaafıdır kibir..

En ufak üstünlük, en hafif güç dahi, onu eline geçirenin davranışına yansır hemen ve gerisi de artık o insanın meşrebine kalmıştır..
İnsanın yılanıdır kibir; kendini sürekli zehirleyendir.. ne yazık ki, giderek zevk veren de bir zehir!.




Çoğunluğun aksine Jenny, kendi karakterine hiç yakıştıramadığı bu falsonun farkındadır; sonuçta oluşan hasarın kapsamı da çok genişleyince, hissettiği vicdan azabı da o denli büyük olur..

Artık tek amacı vardır: Ne yapsa geri getiremeyeceği durumlar için yapacak pek bir şey yoktur; ama, geri getirebileceği -elbette, vicdanını da rahatlatacağı- bazı şeyler vardır ve var gücüyle, hatta kendi istikbalini bile göz ardı ederek, çabalamalıdır..




Biz seyirciler de bu 'insanlık manzarası' karşısında düşünürüz tabii; bu kız ne güzel bir insandır böyle, vicdanını susturabilecek bir sürü bahane mevcutken, kimseyi -kendini bile- dinlemeden, hayatını da tehlikeye atarak, gönüllü bir dedektif olur, tüm gizleri açığa çıkarmak amacıyla..

Ve sorular gelir peşinden:
"Ben olsaydım onun yerinde, ne yapardım?"
"Yönetmen biraderlere göre, Fransa'dan çıkar böyle biri; ya bizden?"
"Bizden hangi yönetmen biraderimiz böyle bir film çekebilir?. Çekerse de ne kadar inandırıcı olabilir ya da ne kadarımız inandırıcı bulabilir?"




Dardenne Biraderler, yazıp yönettikleri bu yeni filmlerinde; idealist olduğu kadar insancıl ve 'vicdan sahibi' bir genç doktorun mütevazı hayatından bir kaç -ama çok mühim- gerilimli günü anlatırken, belki biraz eski günlerden uzaklar ama, pek de formsuz değiller..

Ve yine, yaşamın bu sıradan gerçeklerini -tarifi pek mümkün olmayan, ancak bencileyin hassas bünyelerce hissedilebilen- kendilerine has büyülü bir filtreden geçirerek önümüze getiriyorlar..
Ne diyeyim, ellerine sağlık!.

 /10