5.10.14

Asasız Musa


20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da öldürülen yazar, aydın, demokrasi sözcüsü ve aktivist Musa Anter'in yaşamı, metafor ve imgelerle sinemada. 

Mücadelesiyle insanlığa ışık tutan, bütünleştirici, uzağı yakın, düşmanı dost kılan, Kürtlerin Musa Amca'sı. 

Asasız Musa, Anter'in yaşam öyküsünden yola çıkıp, onun yaşam biçimini, evrensel barışcıl yaklaşımını, Aydın Orak'ın özgün yorumuyla beyaz perdeye taşıyor. 

Faili meçhul bir düşünce adamının bitmeyen, yaşayan mücadelesi: Asasız Musa.

4 yıllık çalışma sürecinin ardından Mardin merkez, Nusaybin, Akarsu ve Musa Anter’in doğduğu köy olan Zivinge’de çekilen filmde Anter’in yaşamını 10 oyuncu canlandırdı. 

Turgay Tanülkü, Aydın Orak, Selamo, Murat Toprak gibi oyuncuların rol aldığı “Musa Anter” karakterine filmde Şenay Aydın eşlik etti. 


Filmde karakter devamlılığı oyuncularla değil, karakteri simgeleyen fötr şapka, pardösü ve tahta bavul ile sağlandı. 
Metafor ve imgelerle anlatılan filmde Anter’in yaşarken kullandığı nesnelere de yer verildi.



Orak, kendisini O’na yakınlaştıran duyguyu, aynı coğrafyanın insanı olmak, aynı şeylere gülüp, aynı şeylere üzülmekle açıklıyor. 
Duygusal ve düşünsel anlamda Anter’den çok şey öğrendiğini anlatan Orak, cumhuriyet tarihinde Kürtçe tiyatroyu ilk yazan kişinin Apê Musa olduğunu hatırlatıyor.  



Filmin mmknmrtb notu ::

Bazı sekans parçaları belki bağımsız birer 'video art' değeri taşıyan; ancak genel anlamda 'sinema filmi' olamayan, deneysel bir çalışma bu..

Deneysel olması elbette kötü bir şey değil, ama film olamaması kötü..

Gereksiz tekrarlarla -nasıl olursa olsun da, yeter ki olsun anlayışıyla- etki yaratmaya çalışan; ancak, 'sıkıcı' olmanın ötesine de pek geçemeyen boşa bir çaba..  




Ayrıca, 'bir filmde metafor kullanma yöntemi'ni yanlış anlayıp sergileme gibi talihsiz bir durum da var ortada..

Metafor kullanmak, herkesin bi şekilde bildiği bir kişiyi, konuyu ya da olayı doğrudan anlatmak yerine; adeta, "bakın şimdi bir metafor yapıcam aklınızı alıcam" dercesine bir girişle, bir şeyleri bazı ayrıntılara benzeterek, bir takım 'performans' gösterileriyle, dolaylı yoldan anlatmaya girişmek değildir ki..




Böyle yapınca 'sanatsal' bir film ortaya çıkmıyor yani; aksine, tamamen yapay, hatta didaktik bir netice oluşuyor..
Lüzumsuz enerji israfına ise hiç girmeyeyim isterseniz..

İsraf demişken; yine o malum metafor uğruna, filmin bir sahnesinde o kadar çok yumurta israf ediliyor ki.. yazık yani..
O esnada insanın aklından bu 'korkunç' durumu yorumlamak falan değil, "Kırılan onca yumurtayla nice aç insan, nice omletlere doyardı" düşüncesi geçiyor..



Neyse..
Sonuç olarak akla gelen şey ise şu oluyor: Keşke eldeki bu belge ve malzemeler, daha verimli kullanılarak, 'canlandırmalı' bir belgesel film yapılaydı da, şu 'Musa Anter olayı' daha iyi anlatılaydı..

4   /10