Yıl 2028’dir ve robot teknolojisinde
dünya lideri olan OmniCorp, şirkete milyarlar akıtmak için
altın bir fırsat görür.
Alex Murphy (Joel Kinnaman) –kendisi
sevgi dolu bir koca ve baba olmanın yanı sıra, Detroit’teki suç
ve yozlaşma dalgasının önüne geçmek için
elinden geleni yapan iyi bir polistir– ciddi biçimde
yaralanınca, OmniCorp kısmen insan kısmen robot bir polis memuru
yaratma şansını yakalar.
OmniCorp her şehirde bir RoboCop hayal
etmektedir ve –Alex için bunun bedeli ne olursa olsun–
programın başarılı olması için engel tanımayacaktır.
Fakat OmniCorp’un asla hesaba
katmadığı bir şey vardır: O makinenin içinde hâlâ
savaşan bir insan vardır.
Bir Strike Entertainment yapımı olan
filmin başrollerinde Joel Kinnaman, Gary Oldman, Michael Keaton,
Abbie Cornish, Jackie Earle Haley, Michael K. Williams, Jennifer
Ehle, Jay Baruchel, Marianne Jean-Baptiste ve Samuel L. Jackson yer
alıyor.
José Padilha’nın yönettiği
RoboCop'ı Joshua Zetumer ve Edward Neumeier-Michael Miner ikilisi
yazdı.
Filmin yapımcılığını Marc Abraham
ve Eric Newman, yönetici yapımcılığını ise Bill Carraro ve
Roger Birnbaum üstlendi.
RoboCop'ın görüntü
yönetimi Lula Carvalho’nun, yapım tasarımı Martin Whist’in,
kurgusu Daniel Rezende ve Peter McNulty’nin, kostüm tasarımı
ise April Ferry’nin imzasını taşıyor.
Görsel efekt amirliğini James E.
Price’ın gerçekleştirdiği filmin müziği Pedro
Bromfman’a ait...
1980’lerin kült klasiğinin
yeniden yapımı olan RoboCop'ta insan ile makine birleşir.
Filmde, polis memuru Alex Murphy,
robotik savunmada dünya lideri şirket OmniCorp’un yıldız
ürünü olur.
OmniCorp suçun kasıp kavurduğu
Detroit’te mükemmel polis konusunda bir boşluk olduğunu
görür: Polislerin hayatını tehlikeye atmadan, şehri
temizleyebilecek bir robot.
Sorun şudur ki, tetiği bir robotun
çekmesi fikri insanları tedirgin etmektedir.
Şirket amacına ulaşmak için
taviz verir: Murphy ölümcül şekilde yaralandıktan
sonra, gözlerini hastanede açtığında, büyük
ölçüde robota dönüştüğünü
görür.
Artık insanlığından geriye pek az
şey kalmıştır; ama dört dörtlük bir polistir.
Murphy, OmniCorp için, muazzam
bir fırsat teşkil etmektedir.
Yönetmen Padilha bunu şöyle
açıklıyor: “O, satmak istedikleri bir ürün. Bir
prototip. Tıpkı bir meşrubat şirketinin yeni bir şişe
geliştirmesi gibi, o da geliştirildi: Polis teşkilatına satmak
üzere, bir robot için ideal tasarımı bulmaya
çalışıyorlar. Şirket için bu, milyar dolarlar
kazandırma potansiyeline sahip bir ürün; o yüzden,
amaçlarına ulaşmak için birkaç etik kuralın
etrafından dolaşmaya istekliler. Ama bir şeyi unutuyorlar; ürünün
içinde bir adam var. O, sadece bir zırh değil, bir insan.
Kontrol edebilecekleri düşüncesiyle, bu icadı hayata
geçirdiler; ama yanlış kişiyi seçtiler. Seçtikleri
insan fazla iyi; güçlerini adalet için kullanmaya
kararlı bir adam.”
Ahanda yazının bundan sonrası, bu filmin bana hissettirip de hatırlattıklarından ibarettir..
Buyurunuz:
Yakın bir gelecekte ABD'nin İran'ı
işgal edeceğinin, hatta her gün Tahran sokaklarında dolaşan
robotik askerlerin şehir halkının tamamını yoklamadan
geçireceğinin müjdesini veren film, Amerika'da izin
verilmeyen bu faşistçe uygulamanın başka ülkelere
rahatlıkla ihraç edilebilirliğini göstermesi açısından
bile değerli bence..
Bu tür bir yapımdan beklenmeyecek
yoğunlukta bir insani duygusallık ve duyarlılık ile fazlasıyla politik içerik, gayet iyi kotarılmış aksiyonla birlikte
RoboCop'u zevkle izlenir kılıyor..
Öyle bir gerçeklik olmadığı, yani
tamamen bir sistemin emrinde olduğu halde, tüm kontrolün
kendi elinde olduğunu zannederek eyleme geçen RoboCop'u,
seçimden seçime birilerine oy vererek kendi kendini
yönettiğini sanan saftirik vatandaşımıza benzettim; valla
bilmiyorum neden..
Nasıl bir dürtüyle hareket
ettiğini bilmediğimiz bir gücün 'suçlu' olarak
işaretlediği birini yok etmeyi 'adalet' olarak nitelemenin
saçmalığını görebildiğimiz zaman, biz de bazı gerçeklere uyanmış olacağız galiba..
Bu nedenle dostlar, adaletten önce 'suç'un
en doğru, en kesin ve en dürüst bir şekilde tarifidir önemli olan..
O değil de, yukarıya aldığım
filmin tanıtım yazısındaki, "Artık insanlığından geriye
pek az şey kalmıştır; ama dört dörtlük bir
polistir." cümlesi, bizim Gezi Direnişi'nde yaşanan polis
terörünü ne kadar mükemmel bir biçimde
tarif ediyor, öyle değil mi?.
Sevgiyle kalın, insan kalın..
3 / 5