Bin yıllar boyunca 'düşünen'
insan beynini -ucu vidalı- bir soru işareti olarak sürekli
oyup duran 'Varoluş'un sırrını -gayet kolay bi şekilde- evlilik
kurumunda bulmuş ve bir tektaş yüzüğün pırıltısıyla
aydınlanan hayat yolunda mutluluğu yakalamış üç kız
arkadaştan biri evlenir de diğerleri hiç durur mu?.
Benimki de soru işte!.
Elbette hemen faaliyete geçeceklerdir..
Önceleri, 'İstemem yan cebime
koy' halleri biraz zaman geçince, 'N'olur lan evlenelim'
biçimine dönüşen kızlardan ikincisi, zaten
çoktandır müjdeyi almış vaziyette, 'damadı -daha ilk
etapta- şöyle devasa bir masrafa nasıl sokabilirim' sorusuna
yanıt vermenin pek zevkli çabası içinde, adeta
kendinden geçmiştir..
Aktör sevgilisinden henüz bu
yönde bir ışık alamayan üçüncü
güzelimiz, sona kalmanın telaşı ve ezikliğiyle ne yapacağını
şaşırmış vaziyette sağa sola sarmakta, evde kalmış kızların
kutsal risalesi olduğu ileri sürülen, ‘Evliliğe Giden
Yol’ adlı kitabı hatmederek, onun irşat ettiği yolda hedefe
doğru ilerlemektedir..
Gelgelelim artiz oğlan, kızın bu debelenmelerinden bihaber olarak kariyer peşinde koşmakta, bir sinema filminde birlikte oynayacağı bir afetle -allahı var- 'dostça' ısınma turları atmaktadır..
Buna tanık olan, umarsız 'Tektaş
avcısı' güzelimizin, o dostluğu görecek hali mi olur
allasen!.
O, kıskançlığın en üst
basamağında, krizlerden krizlere girerken; öte yandan oğlan
grubunun, -kızlardan gizleyerek- Antalya'da bekârlığa veda
partisi düzenlemesi, işleri daha da karıştıracaktır..
Romantizmin ortalıkta pek görünmediği,
komedinin ise sadece Gürgen Öz'ün göründüğü
bazı sahnelerde söz konusu olduğu, 'Ne var yani, elin
Amerikalı'sının yaptığını biz de yaparız' konseptli Romantik
Komedi'nin ikincisine de -ne yazık ki- kavuşmuş bulunuyoruz..
Filmin, çok ama boş konuşan, moda dergilerinden fırlamışcasına gösterişli kıyafetler içinde parıldayan güzel kadınlar ile tam da onlara lâyık yakışıklı erkekler ve onların takıldığı ultra şık mekânlar, son model arabalarla, 'alaturka özellikli' bir ‘Sex and the City’ havasını yeniden yarattığını rahatlıkla söyleyebilirim..
Yalnız bu film, 'zeka özürlü'
bir senaryonun oluşturduğu, saçma sapan bir şamatadan,
koşturmacadan ibaret ana yapısıyla -hiç olmazsa romantik
bazlı bir 'gerilim' hissettirebilmiş- ilkinin de gerisinde
kalıyor..
O değil de, kırk yıllık komedi film ve dizilerinin en salak klişelerinden olan, taktıkları kocaman acayip gözlük ve şapkaların arkasına 'sözde' saklanmış üç kadının, hovardalık yapmaya heveslenen erkeklerini 'sözde' gizlice takip etme sahnelerinin halâ çekilebildiğini görünce dehşete kapıldım..
O da değil de, bu sahnelere gülebilen
insanların halâ ortalıkta dolaşma ihtimali çok daha
dehşet verici ya..
Bu arada, Cemal Hünal'ın,
dizginlenemez özellikli o bakışları, jest ve mimikleriyle bir türlü
rol yapamamasına, yüce Türk Sineması nasıl bir çare
bulacak, valla merak içersindeyim..
Yönetmen: Erol Özlevi
Senaryo: Aslı Zengin, Ceren Aslan
Tür: Duygusal, komedi
Oyuncular: Sinem Kobal, Engin Altan
Düzyatan, Sedef Avcı, Cemal Hünal
Yapım: Türkiye, 2013
4 /10