2.12.09

Sarkis'in Site'si : Kurşun Döken Ellerin Dert Görmesin Sarkisim


Son bienalden bende kalanları kurcalamaya izninizle bir yazılık ara vereyim de -bu sırada onu da aradan çıkartmış olduğum ve Ocak ayına kadar da görülebilecek- İstanbul Modern'deki Sarkis sergisine bi dalalım diyorum..
Acaba ne dersiniz?.

Ooo.. Birazcık bekliyordum, ama doğrusu bu ufacık değişikliğe, sizlerden böylesine yoğun bir itiraz geleceğini hiç beklemiyordum..
Beni hâlâ şaşırtmaya devam ediyorsun sevgili okur.. Valla sizden korkulur..

Yine de verdiğim karardan dönecek, siz değerli dostlarımdan yükselen itiraz seslerine kulak verecek de değilim..

Sonuçta sanki bir şey sormuşum gibi duran, "Ne dersiniz acaba?" lafı, biraz lafın gelişinden, biraz da kibar olmaya çalışmamdan kaynaklanan; ilk bakışta soru gibi göründüğü halde, hiç de böyle bir misyonu bulunmayan bir söz öbeğiydi.. Tıpkı "N'aber?" gibi..

"Nasılsın?" gibi demiyorum bak.. Çünkü o -hemen akla geldiği gibi- formalite icabı sorulmuş bir 'sosyal zırvasal' bir hitap aracı olmayıp -büyük oranda- karşımızdaki kişinin hâlini ve hatırını sorma amaçlıdır..
Hem, eşinizin, dostunuzun sağlığını merak etmek gibi bir insani duygunun doyumuna sebep olur; hem de misal, bir hastalık falan durumu varsa eğer, hep birlikte hayıflanmanın teskin edici halet-i ruhiyesine de bir kapı aralanmış olur..

Oysa "N'aber?" sorusu, kesinlikle bir yanıt aramayan, en fazla "selam" anlamı taşıyan bir yavanlık arz eder.. (Yavanlık sıradanlık anlamında kullanılmıştır.. Yoksa selamın anlamını anlamayacak bir neslin ahfadından değiliz çok şükür.)
Şunu demek istiyorum ki bu beylik sorudaki vurguya rağmen, bir haber beklentisi neredeyse sıfırdır.. Kimse sizden bu soruya karşılık önce haber özetleri, sonra da ana haber bülteni falan sunmanızı beklemez..

Şimdi Haberler Yok Önce Özetler

Sarkis Zabunyan yani kısaca Sarkis, İstanbul Güzel Sanatlar Akademi'sinden sonra, altmışlı yıllarda gittiği Paris'te kendisini sanat dünyasına kabul ettirmiş; resimle ilgilenmişse de daha çok heykele, videoya ve sese dayalı enstalasyonlarıyla tanınmış bir sanatçımızdır..

Daha çok yurt dışında açtığı sergilerle haberdar olduğumuz Sarkis'in işleriyle arada sırada Türkiye'de de karşılaştığımız oluyordu..
Şimdi de İstanbul Modern’de Site adını verdiği, bir nevi retrospektif sergiyle karşımızda..




Tamamen ortamdan 'bağımsız' eserler üretmeyip, bulunduğu mekana uygun yerleştirmeler ya da düzenlemelerle çeşitli işler hazırlayan bu tür sanatçıların retrospektif sergileri de klasik manada olmuyor haliyle..

Serginin olduğu bölüme girince ışığın ve rengin çekiciliğiyle hemen göze çarpan duvar üzerine yerleştirilmiş neondan harfler, Sarkis'in önceki sergilerinin Türkçe adlarını oluşturuyor olsa gerek..
Geniş salonun hemen hemen tüm duvarlarını kaplayan, eski sergilerinden yine kendisinin çektiği devasa fotograflar, bu kapsamlı çalışmaya derinlik de kazandıran bir fon işlevi görüyor..
Bütün bu görselliğin içinde dolaşan, sağa-sola bakınan ziyaretçiye, sanatçının kalp atışı ritmine ayarlanmış elektronik bir metronomdan çıkan sinyaller eşlik ediyor..

Bu görüntülerde de yer alan değişik objeler ve materyallerle 'giydirilmiş' kimi heykeller, yeniden düzenlenmiş olarak mistik bir edayla kah yerden yükseliyor, kah havadan sarkıyorlar..
Hele birer tecrit odası gibi oluşturulmuş, koridorlardan geçilerek ulaşılan kuytu odalardaki yerleştirmelerin -hafiften de olsa- içimi ürperttiğini söylemeliyim..




Gerçi daha sonra, salonun bazı köşelerinde gözüme çarpan bir takım taslar içinde dökülmüş kurşunları görünce, içimde öyle bi ferahlık, öyle bi rahatlama oldu ki hemen oradaki demirden piyanonun üzerine çıkıp: "Kurşun döken ellerin, kolların dert görmesin Sarkis'im" deyu bağırasım geldi billa..

O gün tamamen bir tesadüf olarak, sanatçının, salonun ortasında bir yerde, sergiyi izleyenlerle yaptığı sohbet toplantısına da şahit oldum..
Katıldım diyemiyorum, zira öncelikle haberim yoktu ve ayrıca o gün aynı yerde gösterilen iki film arasındaki kısa bir zaman süresince olaya şöyle bi takılıverdim..

Sarkis'in, kendisini çevreleyen oldukça kalabalık ahaliye, genel olarak sanat ve kendi sanat anlayışına yönelik bazı sorulara yanıt verdiğini duymuş; az sonra sinema salonuna girmek zorunda olduğumdan ötürü de, oldukça faideli olacağını umduğum bu sohbeti kaçıracağıma pek üzülmüştüm..
Ancak, orta yaşlı bir adamın, sanatçıya yönelttiği adeta Landlord-vari bir soru, o kadar da fazla üzülmem gerekmediğini bana hatırlatır gibiydi..

"Yaptığınız bu moderin ve kavramsal sanatın içini nasıl doldurabilir, sonra da altını nasıl bağlayabiliriz?" mealindeki bu soru, özümü oldukça hüzünlendirmişti.. Lakin Sarkis efendi, bana mısın demiyor, sakin sakin anlatıyordu:




"Öncelikle ben modern sanat yapmadığım gibi kavramsal sanat da yapmıyorum.. Gördüğünüz gibi, resimlerim, heykellerim, videolarım bulunmakta, bunlarla düzenlenmiş enstalasyonlar da sergilerimi oluşturmaktadır"

Bu cevaba karşılık karşı cenahtan -geldiyse eğer- nasıl bir yanıt geldiğini duyamamış, iki dakika sonra başlayacak filme koşturmuştum..


(Gelecek yazı: Hişş.. aloo.. Ne filmler dönüyor orada?)