17.1.08

Cihat Burak :: Resmin Evliya Çelebi'si



1915 yılında İstanbul’da doğan Cihat Burak, ressamlığıyla tanınmışsa da, kendisi Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nden mezun bir mimar ve aynı zamanda ödül kazanmış hikaye kitapları da bulunan bir yazardır..

Bu çok yönlü sanatçıyı ben, özellikle "kedili" resimleriyle -bir ressam olarak- hatırlar ve severdim..

Aslında Cihat Burak'ı hiç tanımadığımı, İstanbul Modern Sanat Müzesi'nde düzenlenen "Cihat Burak Retrospektifi" sergisiyle anladım..

Bu mühim sanatçımızın 50 yıllık, resim, seramik ve özgün baskı olarak yüzlerce yapıttan oluşan sanatsal üretimini, pek başarılı bir şekilde sanatseverlere sunan bu sergi için ne desem boş; yani, bizzat gidip görmeniz gerek..

Sergide ilk gördüğüm tablosuyla Cihat Burak'ın dünyasına -adeta bir zaman tüneline girer gibi- girdim; doğduğu günden 1997'de ölümüne kadarki hayat hikayesiyle, yazdıklarıyla, hakkında yazılanlarla, şirin seramik heykelcikleri ve muhteşem baskılarıyla, onu tanıdım..






Sergi bitiş yerinde -zaman tünelinden çıkıp- yeniden günümüze döndüğümde, Osmanlı'dan Cumhuriyet'in ilk yıllarına, "sözde" demokratikleşmeden, Özal ve Demirel padişahlıklarına kadar ülkenin yakın tarihini de yeniden yaşamış; sergi öncesi -öylesine- tanıdığımı sandığım sanatçının artık "bilinçli" bir hayranı olmuştum..

Dış görünüşüyle, hergün evden işe, işten eve yörüngesinde dolaşan, bir "aile babası" portresi çizse de, görünen o ki sanatçı, kültürlü ve aydın kişiliğine kadar sanatına da yansımış bir sıradışılık sergilemekte..


'Desen'i resmin olmazsa olmazı olarak gören bir anlayışla meydana getirdiği eserleri, gerçekci olduğu kadar fantastik, ironik olduğu kadar da gerçeküstücü bir özellik taşıyor..


Anladığım kadarıyla kimsenin pek dikkatini çekmeyen, ama hemen hemen tüm resimlerine egemen olduğundan eklemek istediğim bir husus; bütün renklere yedirdiği 'siyah' idi ki, bu durum, yine onun tüm eserlerine eşlik eden yoğun bir 'kara mizah'ı simgeler gibidir..


Cihat Burak, bir süre Fransa'da yaşamış, çok bilgili, kültürlü bir aydın olmasının yanısıra, geçmişten asla kopmamış hatta sürekli memleketinin tarihinden beslenen -bence ideal- bir sanatçı/birey anlayışına sahiptir..

O, içine doğduğu Osmanlı sanatını halk sanatıyla yoğurarak çağdaşlığa ulaşmış ve böylelikle sanatını evrensel kılabilmiş, öykünmelerden uzak özgün üslubunu başarıyla yaratabilmiş, ender sanatçılarımızdan biridir..

Sanatçı, hayranı olduğu 'Evliya Çelebi' misali, doğduğu, yaşadığı ve gezdiği yerleri, tanıdığı, tanımadığı kişileri, hayvanları, şeyleri tüm sadeliği ya da abartısıyla bize anlatır da, anlatır..



İstanbul Modern Sanat Müzesi Süreli Sergiler Salonu’nda açılan sergi 23 Mart 2008’e kadar devam edecek.