28.11.21

House of Gucci / Gucci Ailesi



Vizyoner yönetmen yapımcı Ridlet Scott’tan (Yaratık, Gladyatör, Marslı) gerçek hayattan hanedan destanı, lüks moda ve lüks finansın parıltılı sahnesinde geçen sürükleyici bir hırs, açgözlülük, ihanet ve cinayet hikayesi olan House of Gucci / Gucci Ailesi sinemalarda.

Görsel açıdan da şık olan film, Gucci ailesi imparatorluğunun çalkantılı otuz yılını konu alıyor. 

Yıldızlarla dolu oyuncu kadrosunda Oscar adayları Lady Gaga (Bir Yıldız Doğuyor) ve Adam Driver (Marriage Story), Oscar ödüllü Al Pacino (Baba, Kadın Kokusu), Jared Leto (Sınırsızlar Kulübü) ve Jeremy Irons (Talihin Dönüşü) yer alıyor. 

Oscar adayı Salma Hayek (Frida) ve Jack Huston (Düzenbaz) güçlü kadroyu tamamlıyor.



Gucci Ailesi filmi, İtalyan moda evi Gucci’nin ardındaki aile imparatorluğunun şoke edici, gerçek hikayesinden esinlenmiş. Otuz yıla yayılan aşk, ihanet, çöküş, intikam ve sonunda cinayetle bir ismin ne anlama geldiğini, değerinin ne olduğu ve bir ailenin kontrol için ne kadar ileri gideceğini görüyoruz.

Skandallara dolu gerçek hayattan bir aile dramı olan Gucci Ailesi, Yaratık, Bıçak Sırtı, Gladyatör ile Thelma ve Louise gibi klasiklerin çok yönlü yönetmeni Ridley Scott’ın son filmi. 

Gucci ailesinin birkaç neslini içeren girift tarihinin 30 yılını kapsayan bir incelemesi, heyecan verici bir hırs, açgözlülük, ihanet ve cinayet hikayesi.

Ve moda.

Gucci, tüm dünyada tanınır ve hayranlık beslenir.  Birinci kalite deri ürünleri mağazasını bundan tam yüzyıl önce Floransa, İtalya’da açan prestijli moda markasının kurucusu Guccio Gucci tarafından yaratılmıştır. 

Hikaye, 1900’lerin sonunda, ünlü İtalyan moda imparatorluğunun kritik bir döneminde başlıyor. Gucci ailesinin global erişiminin artmasıyla birlikte finansal yolsuzluk imaları, yeniliklerde tıkanmalar ve markanın ucuzlaması da artmıştır. Gucci şirketi, Guccio Gucci’nin iki oğlu tarafından denetlenmektedir. Renkli ve kurnaz Aldo (Oscar ödüllü Al Pacino) ile daha muhafazakar ve bağımsız kardeşi Rodolfo (Oscar ödüllü Jeremy Irons) tarafından. 



Sebatkar Aldo’nun şirketi aileye devretmek gibi bir niyeti yoktur. Kesinlikle kıyafet tasarımcı olmakla daha ilgili görünen, hayalperest oğlu Paolo’ya devretmeyecektir. Kardeşi Rodolfo’nun çekingen ve aşırı korunan çocuğu Maurizio (Oscar adayı Adam Driver) global moda imparatorluğu yerine hukuk okumayı tercih etmiştir.

Daha sonra Maurizio, güzel ve hırslı Patrizia Reggiani (Oscar adayı Lady Gaga) ile tanışır ve aşık olur. Babasının isteklerine karşı gelerek onunla evlenir. Aldo amca, zeki Patrizia’yı akraba olarak görür ve birlikte Maurizio’nun hukuk arzularını bir kenara bırakıp şirkete katılması konusunda ikna ederler. Böylece tasarım hayalleri yeteneğinden büyük olan, beceriksiz Paolo’nun hoşuna gitmese de muhtemel varis olmuştur.

Kızgınlık kısa bir süre için durulur ve Gucci hanedanlığının çeşitli üyeleri bir arada kalabilir. Ama Armani, Versace ve Lagerfeld gibi rakipleri, Gucci’nin lüks moda hiyerarşisindeki yerini sarsmakla tehdit edince Patrizia, Maurizio’yu darbe yapması için kışkırtır. Şirkette babasının yerini aldıktan sonra çift, yavaş ve sinsi bir şekilde şirketin kontrolünü ele geçirir. Paolo’yu boş vaatlerle kandırarak hisselerini satması için kandırırlar. Ailenin finans danışmanı Domenico De Sole’un (Jack Huston) da yardımıyla Aldo, vergi kaçırmaktan girdiği hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra onu da satın alırlar.

Bir zamanlar tereddütlü olan Maurizio, şirketin tek yöneticisi olarak ve dış yatırımcılardan gelen yeni bir destekle birlikte gücü ve sağladığı ayrıcalıklar içinde mest olur. Ailesine ihanet ettikten sonra şimdi Patrizia’yla da zıt düşer ve çocukluk arkadaşı Paola Franchie (Camille Cottin) ile bir ilişkiye başlar.

İhtirasları engellenmiş ve evliliği parçalanmış olan Patrizia, panik olur ve umutsuzluğa kapılır. Maurizio boşanma davası açınca yetenekli medyum Pina Auriemma (Oscar adayı Salma Hayek) ile tehlikeli bir iş birliği yapar.

Maurizio, Gucci adını ve şöhretini yeniden canlandırmak için hırslı bir plan yapar ve gelecek vaadeden Amerikalı tasarımcı Tom Ford’u (Reeve Carney) işe alır. Ölümcül bir iktidar mücadelesi başlar ve Maurizio iki taraftan birden kuşatılır. İnatçı Patrizia ile şirketin bir zamanlar güvenilir danışmanı De Sole tarafından moda imparatorluğunun kontrolünü Gucci ailesinin elinden alma çabasıyla kışkırtılan şirketin yatırımcıları tarafından.



Yönetmen: Ridley Scott

Senaryo: Becky Johnston and Roberto Bentivegna

Hikaye: Becky Johnston

Yapımcı: Ridley Scott, p.g.a., Giannina Scott, p.g.a., Kevin J. Walsh, p.g.a., Mark Huffam, p.g.a.

İdari Yapımcılar: Aidan Elliott, Marco Valerio Pugini, Megan Ellison, Aaron L. Gilbert, Jason Cloth.

Oyuncu Kadrosu: Lady Gaga, Adam Driver, Jared Leto, Jeremy Irons, Jack Huston, with Salma Hayek and Al Pacino

Sara Gay Forden’ın “The House Of Gucci” kitabına dayanmaktadır. 



HER ŞEY AİLE İÇİNDE


Soylulardan siyasetteki ve medyadaki ailelere kadar zengin ve güçlü hanedanların skandalları ve sıkıntıları her zaman ilgi çekmiştir. Moda aileleri de pek farklı değildir. 

Sara Gay Forden’ın “The House of Gucci: A Sensational Story of Murder, Madness, Glamour and Greed” kitabının 2001’de yayınlanmasından kısa bir süre sonra vizyoner yönetmen/yapımcı Ridley Scott’ın üretken yapım şirketi sinema filmi haklarını satın almış. Gucci ailesinin üç nesil boyunca abartı, açgözlülük, ihanet ve sonunda da cinayetin yer aldığı yükselişi ve düşüşü karşı konulamaz bir konu olmuş. 

Scott Free Productions’ın başkanı ve Gucci Ailesi’nin yapımcısı olan Kevin Walsh şunları söylüyor; “Proje ortaya çıktı çünkü Ridley’in eşi Giannina (filmin yapımcılarından biri) 20 yıl önce kitabın peşindeydi. Gucci tarihiyle, iktidar mücadelesiyle ve bir ailenin bir moda hanedanlığını yönetmesinin nasıl bir şey olduğuyla ilgilenmişti. Yapımcı olarak sonuna dek filmin başında olması tam bir bağlılıktı. Bu film gerçekten onun azmi sayesinde yapıldı.”

Yapımcı Giannina Scott şunları söylüyor; “Hayatının yarısını İtalya’da geçirmiş ve modayla ilgilenen biri olarak bu trajik hikayenin bu kadar tutku dolu olması ilgimi çekmişti. Yanlış yaptıklarında bile ana karakterlerin yaptığı her şey tutku doluydu.”

Yapımcı/yönetmen Ridley Scott şunları ekliyor; “Büyüleyici bir aile hikayesiydi. Gucci hanedanlığı moda endüstrisinde neredeyse İtalyan kraliyeti gibi sayılıyor. Yıkımı da ailenin içinden gelip yayılmış. Bu nasıl ilginç olmayabilir ki?”

Walsh filmi geliştirirken şunları söylüyor; “Bizi sonunda senaryo açısından o noktaya taşıyan yazar Roberto Bentivegna oldu. Çok fazla araştırma yaptı ama sonunda kendi karakter dinamiklerini ve ilişkilerini yarattı.”

Gianni Scott şunları ekliyor; “Roberto’nun konuya doğal olarak bir yakınlığı vardı. Çünkü İtalyan ve kendisi de modacı bir ailede büyümüş. Hikayeye kendisinden çok fazla mizah kattı. Fikirleri Ridley’in vizyonuyla çok uyumluydu.”

Bentivegna şunları söylüyor; “İtalya’da büyüdüm. Annem moda tasarımcısıydı. Aynı zamanda Gucci ailesinin yaşadığı ve bulunduğu göz kamaştırıcı yerlerin birçoğuna aşinaydım. Cinayeti okuduğumu ve bu muhteşem bir film olur diye düşündüğümü hatırlıyorum.

Bentivegna, Forden’ın kusursuz hikayesinin içine girmiş ve Gucci hanedanlığı hakkında yazılmış yazıları ve cinayet davasının mahkeme kayıtlarını incelemiş. “Gucci ailesi çok ünlüdür ve onlarla ilgili çok fazla bilgi vardır. La Republica gibi büyük İtalyan gazetelerini inceleyip farklı bireyler hakkında neler söylediklerini okumak çok ilginçti. Haklarında önceden bilmediğim birçok bilgi edindim. Mesela Paolo Gucci’nin (Jared Leto) güvercinlere olan takıntısı gibi. Karakter hakkında ekstra bilgi sağladı.”

Bentivenga’ya göre Gucci hanedanlığı, Rönesans dönemindeki Medici ya da Sforza aileleri gibi büyük Tuscan ailelerinin geleneğinin bir parçası. “Hepsi, yarattıkları şeyi yıkmak olduğunu fark etmeden birbirlerine karışıyorlarmış. Bence hem edebi açıdan hem de sinema açısından hikaye, anlatım için olgunlaşmış. Çünkü ihanet hakkında. İnsanların birbirinin arkasından yaptıkları ve birbirlerini nasıl manipüle ettikleriyle ilgili.” Diyor.

Yönetmen Scott şunları söylüyor; “Roberto, hikayenin hatalar komedisinden başlayıp trajediye dönüştüğünü anladı.” Başta Maurizio utangaç içe dönük ve babasının kontrol ettiği biriydi. Rodolfo Gucci bir hayalet gibi geçmişte yaşıyordu. Uysal oğlu ise bunu boğucu buluyor. Maurizio, kendi hayatını yaşayamıyor. Bu yüzden de sonunda babasına karşı gelip Patrizia’yla evleniyor.”


Bentivegna’nın iddiasına göre Aldo Gucci’de Rodolfo’nun tam tersini buluyoruz. Onun liderliğinde Gucci ailesinin şirketi gelişmiş ve büyümeye devam ediyor gibi görünüyor. Ama bu, büyük oranda aldatıcı. Yapımcı Walsh şunları söylüyor; “Aldo, kurnaz bir tilki ve epey sahtekar biri ve sonunda bu onu bitiriyor. Dekoratif eşyalar, kupalar ve çakma çantalar satmak istiyor. Japonya’da bir AVM açmak istiyor. Gucci’ye herkesin istemediği bir ticari anlayış getiriyor. Ama ona karşı geldiklerinde büyük bir dirençle karşılaşıyorlar.”

Aldo’nun oğlu Paolo, asil bir aptal olarak görülebilir. Aldo, oğlunu sevse de aptal olduğunu düşünüyor ve bunu açıkça söylemekten ve zaten hassas olan bir egoya zarar vermekten korkmuyor. Bentivegna, Rodolfo ve Maurizio da olduğu gibi Paolo’nun sürekli Aldo’nun gölgesinde yaşayan biri olduğunu ve Aldo’nun da bu açıdan önemli biri olduğunu söylüyor.

Oscar ödüllü Al Pacino şunları söylüyor; “Aldo oğlunu gerçekten seviyor. Ama aynı zamanda yetersizliklerinin de farkında. Oğlum aptal biri ama o benim aptalım, diyor.”

Rodolfo, Patrizia’yı küçük görse de Aldo onu kendine yakın buluyor. Agresif ve manipülatif biri olarak görüyor. Birlikte tereddütlü Maurizio’yu aile işine girmeye ikna ediyorlar. Patrizia’nın aklına girmesiyle birlikte Maurizio’nun özgüveni giderek artıyor ama aynı zamanda şüpheci, acımasız biri oluyor ve Aldo amca da dahil olmak üzere ailenin diğer üyelerini şirketten gönderiyor.

Bentivegna şunları söylüyor; “Sonunda Patrizia’dan da kurtuluyor.” Maurizio’nun hikayesinin başka bir aile hanedanlığının varisini hatırlattığını söylüyor. “Michael’da olduğu gibi Maurizio’nun yükselişinde de bir kadercilik var. Bir noktada her şeyin çok kötüye gideceğini biliyor. Aile şirketindeki rolünde bir kıyamet algısı ve bunu kabullenişi var.”



RÜYA KADRO


Scott, çok önemli Patrizia Reggiani Gucci rolü için global süper star, çok yönlü sanatçı, ilk sinema filmi olan Bir Yıldız Doğuyor ile izleyicileri ve Sinema Sanatları Akademisini şaşırtarak filmdeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı olan ve En İyi Orijinal Şarkı dalında ödül alan Lady Gaga’ya teklif sunmuş. 

Şunları söylüyor; “Lady Gaga’ya özellikle Bir Yıldız Doğuyor’dan sonra merak duydum. Şarkıcı, yapımcı ve kendi programının yazarı olarak müthiş bir yeteneği olduğunu düşündüm. Gerçek bir yaratıcı. Sonra tanıştık ve onu hemen sevdim.” Gucci Ailesi filminde agresif, hırslı güzel Patrizia Gucci rolü ilk filmindeki masum, sevecen, saf kızdan epey farklı ama Scott ve yapımcılar Patrizia Gucci’yi canlandıracak tek kişinin o olduğuna ikna olmuşlar.


Yapımcı Kevin Walsh şunları söylüyor; “Lady Gaga, olağanüstü bir yetenek. İnsanlar henüz o yönünü görmediler. Karakter hakkında muhteşem bir araştırma yaptı ve ilk günden itibaren kendini adadı. Patrizia Gucci’nin çeşitli yönlerini canlandırıyor. Hikaye boyunca sevecen birinden hırslı, kendine güvenen birine ve neredeyse psikozlu birine kadar. Tüm bu yönleri çok güzel canlandırdı ve film, onun gözünden sergileniyor.” 

Lady Gaga’yı projeye çeken özellikler arasında yanılabilen ve bazen da ahlaktan ödün veren biri olan, aynı zamanda Maurizio Guci’yle samimi bir aşk yaşayan ve ailesin moda şirketinde yükselmesi için yardım etmeye hevesli olan Patrizia Reggiani’nin çetrefilli olması yer almış. Şunları söylüyor; “Filmi izlemeden önce Patricia’nın bir para avcısı olduğunu düşünebilirler.  Ama sonra evlendiklerinde ailesi Maurizio’ya sırt çeviriyor. Yani para için değil, aşk için evlendi.” 

Lady Gaga’ya göre Maurizio’ya, Gucci servetinin yarısını merhum babasından miras kaldıktan sonra hırslanıyor ve o zaman bile kabul edilme ihtiyacından dolayı yapıyor. “Aile tarafından ciddiye alınmayı çok istemiş. Akıllı biri ve şirketi ileriye taşımak için ne yapılacağını bildiğini düşünmüş. Ama onların kabul edişi sadece bir yanılsamaymış. Hepsi onu Maurizio’ya ulaşmak ve kontrolü artırabilmek içinmiş. Hep bir yabancı olmuş. Bir erkeğin dünyasındaki bir kadın olmuş. Birçok kadının bildiği gibi yapabileceği çok şey varmış. Ama güçleri genellikle fark edilmiyor.”


Patrizia’nın intikamı trajik olsa da oyuncu karakteri bütün kusurlarıyla sevmenin bir yolunu bulmuş. “Bence hayatta suçlu bir yerden değil de masum bir yerden geliyormuş ve durumunu daha da iyileştirmek istemiş. Trajik bir şekilde sonunda sadece amacına ulaşamamakla kalmamış aynı zamanda başladığı yerden çok daha aşağılara düşmüş.”

Bu yolculuğa birlikte çıktığı yönetmene övgüler yağdırıyor. Scott’ı “mimari vizyoner” olarak tanımlıyor. “Filmlerine bir ressam gibi yaklaşıyor. Ayrıca bir senaryonun duygusal tarafını ve oyuncularla nasıl çalışacağını anlıyor ve oyuncuların söylemeye çalıştığı şeyleri yönlendiriyor.”

Lady Gaga’nın rolü ele alışı ve kendini adayışı yapımdaki herkes tarafından görülmüş. Giannina Scott şunları söylüyor; “Kendisini bu role adama şekline çok şaşırdık. Patricia’yı yüzde yüz anladı. Rolü başından sonuna dek yaşadı.”

Rol arkadaşı Jared Leto, Lady Gaga’ının Patrizia rolüne belli bir cesaret ev adanmışlık getirdiğini belirtiyor. “Kendisini oyuncu olarak pek görmedik. Bu heyecan verici çünkü ne bekleyeceğinizi bilmiyorsunuz. İzleyiciyi şaşırtma yeteneğine sahip. Yaratıcı süreci çok seven ve cesur adımlar atmaktan korkmayan biri.”

Al Pacino şunları söylüyor; “Karakteri sahiplendi. Bir Yıldız Doğuyor’da yaptığından çok farklı. Büyük bir başarı.”

Rol arkadaşı Salma Hayek şunları söylüyor; “Yeteneğinin sırrının bir kısmı da yaptığı her işte özel olması. Gerçek bir sanatçı böyle olunur. Sadece bir şarkıcı ya da oyuncu olmanın çok ötesine geçiyor. Belli bir adanmışlık, tutku ve güç seviyesi var. Kendisini yaptığı işe tamamen adıyor.”


Patrizia Gucci’nin hırsı ve zekası karakterinde var. Oysa Maurizio Gucci’nin hikayesi daha dramatik. Başta kitapsever ve içe dönük biri. Sonra aşık bir erkek ve sonunda da nüfuzlu bir iş adamı. Yeteneksiz ellerde melodramatik ve aşırı heyecanlı görünebilecek bir dönüşümü inandırıcı bir şekilde canlandırmak için eşsiz bir oyunculuk ve ustalık gerektiren bir rol.

Driver şunları söylüyor; “Baştan çıkarma, filmin büyük bölümünü oluşturuyor. Maurizio, Patricia tarafından baştan çıkarılıyor, sonra güç, sonra da gurur tarafından. Biraz şaşkın ve pek zarif olmayan biri olarak başlıyor. Sonra daha zarif oluyor ve kısa süre sonra daha ayakları yere basan bir oluyor. Giydiği pahalı takımları gerçekten taşıyor. Ama aslında kendisi için kötü olduğunu bildiği bir şey tarafından ayartılıyor.”

Driver ekliyor “Başta Patricia’ya karşı hissettiği duygular gerçek. Hayatını kolaylaştıran her şeyi reddediyor ama sonunda o da Patricia da ulaşılmaz olan tarafından baştan çıkarılıyor. Bu tasarlanan bir şey değil. Maurizio’ya miras kalan bir şey. Tahtı ele geçirme yeteneği yok. Ama Patrizia’nın var çünkü o kendisini aşan bir hırsa sahip.”

Yönetmen Scott’la iki filmini tamamlamış olan Driver şunları söylüyor; “Ridley oyuncularına gerçekten güvenir. Öyle bir güven de bende ve diğer tüm oyuncularda iyi şeyleri ortaya çıkarır.” 

Scott şunları söylüyor; “Adam, nadir bir tür. Şu anda bu işte olanların en iyilerinden biri. Bu sektör, genç yeteneklerin gelip gittiği veya gelişip daha iyi olmaya devam ettiği bir yer. Adam da bir süredir gelişiyor ve sürekli daha iyiye gidiyor.”

Walsh şunları söylüyor; “Adam Driver, birinci sınıf bir oyuncu. Maurizio rolü olağanüstü bir kendini kısıtlama örneği. Daha yeni Son Düello’da rol aldı ve birbirinden tamamen farklı iki role yaklaşımını izlemek müthiş. Maurizio çok hesapçı olabilir ama aynı zamanda çok sessiz ve çekingen. Kartlarını kimseye göstermez. Film boyunca uysal bir kuzudan kurda dönüşümünü görüyoruz.”

Giannina Scott şunları söylüyor; “Oyuncu seçimi Ridley için çok önemlidir. Adam, muhteşem bir oyuncu ve fiziksel olarak da rolüne benziyor. Ridley’in aklına hemen o geldi. Daha yeni birlikte çalışmışlardı ve zaten aralarındaki iletişim çok güçlüydü.”

Yazar Bentivegna şunları söylüyor; “Adam’ın performansının muhteşem yanlarından biri de duygularının çok içsel oluşu. Ama yine de Maurizio’nun düşündüğü her şeyi aktarabiliyor. Bunu yapmak çok zordur çünkü büyük çoğunluğu sözlere dökülmüyor. 

Pacino şunları ekliyor; “adam harika. Maurizio rolüne büründü ve filme farklı bir boyut getirdi. Rolü çok bireysel oynadığı bir düzey vardı. Maurizio’yla birlikteyken nerede olduğunuzu her zaman bilirsiniz. Role büyük bir dayanışma getirdi.” 

Lady Gaga ile Driver arasında etkileşim Walsh’a göre çok hissedilirmiş. “İkisi de fiziksel olarak etkileşimlerinde ve yaptıkları tartışmalarda çok inandırıcılar. Sevgiden nefrete geçişi görebiliyorsunuz.”

Giannina Scott şunları söylüyor; “Adam ve Lady Gaga, ilk buluşmalarından itibaren hemen arkadaş oldular. Bu çok önemli çünkü onlarınki çok samimi bir hikaye.” Lady Gaga ile Driver’ın hemen anlaştığını söylüyor. “Adam hem içgüdüsel hem de akademik, entelektüel ve son derece hissedilir biridir. Bu aşk hikayesini onunla birlikte yaparken çok muhteşem zaman geçirdim.”


Aldo Gucci karakteri uçarı, oyuncu ve daima karizmatik. Bu özellikleri çok yönlü ve sınırsız bir yeteneğe sahip olan Al Pacino’dan daha iyi taşıyacak kim var? Kariyeri boyunca dokuz kez Oscar’a aday oldu ve 1993’te Kadın Kokusu filmiyle Oscar ödülü aldı.” 

İkisi de tecrübeli sinema yapımcılar Scott ve Pacino daha önce hiç birlikte çalışmamışlar ve tanışmamışlar. Giannina Scott’a göre “Ridley için filmin en önemli yanlarından biri sonunda Al ile birlikte çalışmak oldu”

Yönetmen Scott, Pacino’yu “Amerikan sinemasının ve tiyatrosunun yeteneği ve ayrıca çalışmak isteyeceğiniz en iyi adam olarak tanımlıyor. “Çok iyi anlaştık. Sahneyi anında uçuruyor.”

Pacino için Gucci Ailesi senaryosu birçok hikaye anlatıyor ve hikayeler ustalıkla birleştirilmiş. “Güven, ihanet, zina ve işlerin nasıl değiştiği hakkında.” Diyor.

Ama öncelikle proje, uzun zamandır hayran olduğu bir yönetmenle nasıl hayata geçtiğini görmek için ilgisini çekmiş. “Ridley çok iyi bir yapımcı. Senaryoyu alıyor ve enerji dram ve mizah ekliyor.”

Aldo Gucci, şirketi kardeşi Rodolfo ile birlikte yönetiyor ama Pacino işin içini dışını bilen kişi Aldo, olduğunu söylüyor. “Prestijli şirketi, modada değişim ve rekabet döneminde sürdürmek için mücadele ediyor. Hep yeni bir yaklaşım arıyor. Büyük bir manipülatör. Paçayı da hep sıyırıyor çünkü cazibesi ve ilginç bir yanı var. Üç boyutlu biri.” 

Jared Leto’nun Aldo’nun oğlu Paolo rolündeki sahnelerinin çoğu Pacino’nun karşısında. Karmaşık ve işlevsiz bir baba oğul ilişkisi. Leto her andan çok memnun kalmış. “Yani Al Pacino’dan bahsediyoruz. Bundan daha iyi olamaz.”

Leto bir oyuncu olarak da Pacino’nun “sabırlı, cömert ve iyi olduğunu da belirtiyor. “Tabii ki patlayıcı ve ateş dolu. Yani büyük bir yetenek. Onunla birlikte çalışma ve bu yolculuğun küçük bir parçası olma fırsatı bile olağanüstüydü.”



Neredeyse tümüyle geçmişte yaşayan, aynı zamanda tek oğlu Maurizio’nun ilerlemesine engel olmaya çalışan soylu Rodolfo Gucci rolü, tam Oscar ödüllü Jeremy Irons’a göre.

Daha önce kendisiyle Cennetin Krallığı’nda birlikte çalışan Scott şunları söylüyor; “Jeremy’nin zarafetini biliyordum. Rodolfo’nun son derece zarif ve beyefendi bir “esnaf” olarak mutlu bir şekilde yaşamasını istedim.

Irons, karaktere hemen karmaşıklığı nedeniyle çekilmiş. “Rodolfo, erkek kardeşi Aldo’yla birlikte aile şirketinin sahibi ama pek ilgisi yok. Bir zamanlar aktörmüş ve kendisinden daha iyi olan Alman bir aktrisle evlenmiş. O yüzden oyunculuğu bırakmış. Sonra karısı ölmüş, o da karısına ve geçmişine takıntı yapmış. Tüm vaktini karısının filmlerinden parçalar keserek geçiriyor.”

Tek oğlunu kontrol etmeye çalışmak ve evliliğini onaylamamanın yanı sıra ki daha sonra buna pişman oluyor, Irons Gucci ailesinin dinamiğinden çok etkilenmiş. “Bence hepsi birbirinden şüphe ediyordu. Her İtalyan ailesinde olduğu gibi temel bir sevgi vardı. Ama onun içinde çok fazla kas gevşetici vardı. Onları mutlu bir aile olarak tanımlamazdım.” Diyor Irons, büyük bir ustalıkla.


Belki de filmin en zor rolü, Paolo Gucci’nin rolüymüş. Aldo’nun tek oğlu bir hayalperest. Ama aynı zamanda sevimli ve ne yazık ki dürüst. Scott şunları söylüyor; “Paolo, çok şaşırtıcı bir şekilde yazıldı. Neredeyse hiciv gibi. Ben filmi, Aldo ile Paolo arasındaki ilişki açısından biraz hicve yönlendiriyordum. 

Fiziksel açıdan Leto, Paolo rolü için aşikar bir seçim olmamış. Ama bu aynı zamanda Oscar ödüllü Ryan rolünü canlandırdığı Sınırsızlar Kulübü filmindeki gibi birçok dönüşümsel portresi için de geçerli. Paolo rolü için Scott’a gelen kendisi olmuş. “Jared’e nasıl yapacağını sordum. O da makyajla dedi. İskandinavya’da Göran Lundström adındaki bir dâhiyi bulduğumuz için çok şanslıydık. Her sabah 4.30’da makyajı için hazırdı ve sete tamamen farklı biri olarak geliyordu.”

Protezler ve makyaj o kadar çok dönüştürmüş ki Leto sete Paolo olarak ilk girdiğinde rol arkadaşı davetsiz bir misafir olduğunu düşünmüş. Al Pacino şunları söylüyor; “Tuhaf görünümlü bir adama yanıma gelip ‘Selam baba’ dedi. Biraz şaşırarak etrafa baktım. Çünkü oraya ait olduğuna emin değildim. Sonra biri “O Jared’ dedi. Tamamen farklı biriydi. Yani daha önce makyaj gördüm ama bu dahiyaneydi. Hemen işe başlamak istedim. Çok ilham vericiydi.”

Giannina Scott’a göre Lady Gaga gibi Leto da karakterden çıkmamış. Rol arkadaşı gibi Paolo rolünden önce de ödevini iyi yapmış. “Role dokunaklı ve olağanüstü bir şey getirdi. Paolo’nun trajik mizahını çok iyi yakaladı.”

Lady Gaga şunları söylüyor; “Jared çok sevimli bir karakter yarattı. Onu takdir ettim çünkü o da benim gibi karakterden çıkmıyor. Birlikte çok eğlendik. Her zaman karakterin içindeydik. Bana karşı çok sevecendi.”

En önemlisi, Leto şunları söylüyor; “Ridley Scott’la hep çalışmak istemiştim. Filmleri bana hitap eden bazı yaratıcı kişiler var ve Ridley de hep öyle oldu. Hayal gücümü çocukluğumdan beri yakaladı. Paolo’yla hemen bağ kurdum. Ailenin yüz karası, çalışmalarını dünyayla paylaşma hayali olan hüsrana uğramış bir sanatçı. Bir kısmını ben de anlayabiliyorum.”

Leto, karakterin derinliklerine indikçe Paolo’yu tüm kusurlarıyla sevdiğini söylüyor. “Ona karşı çok empati duydum. Paolo bir açıdan beni üzdü. Mizah dolu, hayatındaki her şeye ve herkese karşı sevgi besliyor. Ama aynı zamanda incelemeyi ilginç bulduğum trajik bir yönü de var.” 

Walsh şunları söylüyor; “Jared, Paolo rolünü sergilemek için çok derin bir adanmışlık süreci getirdi. Filme komedi unsurunu getirirken gerçekten hüzünlü bir yönü de var.  Beğenilmeyi ve takdir edilmeyi çok istiyor. Ama kendi yolunu bulamıyor.” Yazar Bentivegna şunları söylüyor; “En çok hayran olduğum şey de karakterini çok sevmesi oldu. Ona saygı duydu. Paolo’yla dalga geçmedi ya da onu hor görmedi. Ya da başarısızlıklarına ucuz bir mizah bulmadı.”


Gizemli ve tuhaf medyum Pina Auriemma rolü için Scott, Oscar adaylığı olan Salma Hayek’i seçmiş ve karakterin çelişkilerini ve cazibesini bütünüyle ele alacağına çok eminmiş

Hayek’in rol hemen ilgisini çekmiş. “Pina çok ilginç bir kadındı. Kahin. Medyum. Geleceği görebiliyor. Patrizia’yla tanıştıklarında hemen anlaşıyorlar. Profesyonel bir ilişki olarak başlayan bir şey ikisi için de çok güçlü, önemli bir arkadaşlığa dönüşüyor.”

Bentivegna şunları söylüyor; “Salma, Pina’ya gerçekten merhamet getirdi. Patriza’ya gerçekten önem veren biri oldu. Patrizia’yı sadece parası için kullanan kötü birini de oynayabilirdi. Ama Salma ve Lady Gaga kamera önünde ve arkasında çok güzel bir elektrik yakaladılar. Muhteşemdi.”

Patrizia gibi Pina da sade bir geçmişten geliyor. Hayek şunları söylüyor; “İkisi de kendilerine göre çok yalnız kadınlar. Pina, Patrizia’nın potansiyelini fark ediyor ve onu cesaretlendiriyor. Ama Patrizia her şeye sahip olduğu zaman bile yalnız ve kırılgan olduğunu fark ediyor. Hırslı olsa da Patrizia’yı çıldırma noktasına götüren şey sevgisizlik oluyor.”


Scott, sakin ve asil bir tavırla zarif ve çekici olan bir oyuncuyu da rolü için büyük bir özenle seçmiş. Fransa doğumlu Camille Cottin, tüm dünyada Netflix’in sürpriz hit komedi dizisi Call My Agent’la tanınıyor. Ayrıca son dönemde Matt Damon ile birlikte gerilim, dram filmi Durgun Su’da da rol adı.

Cottin, Gucci ailesinin efsanesini bilmiyormuş. Ama Maurizio Gucci’nin eski bir arkadaşı olan ve Patrizia’nın yerini alan Paola rolü için çeşitli belgeseller izleyip okuyarak kısa sürede hazırlanmış.

Cottin şunları söylüyor; “Maurizio’ya olan duyguları gerçek olsa da ailede tamamen rahat değil. Patrizia’nın devam eden müdahaleleri nedeniyle de huzurlu değil. Paola’dan çok etkilendim. Olgun bir kadın ve Maurizio’yla olan ilişkisi çok gerçek. Hayatta ne istediğini biliyor ve kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmıyor. Patrizia’nın rakibi olmadığına ve uygun olmadığına inanıyor.” Ama Patrizia’nın kötü durumuna karşı anlayışsız değil. “Başına gelenlerden dolayı yaşadığı acımasızlığı ve ne kadar duygusuz bir şekilde terk edildiğini hissedebiliyorsunuz. Maurizio’yu kaybettiğini düşündükçe ona daha çok baskı yapıyor. Kıskançlık ve yalnızlık onu uç noktalara sürüklüyor. Cottin’in sahnelerinden çoğu Driver’la birlikte. “Adam çok net, usta ve aynı zamanda karakterin olasılıklarını incelemesi için kendine olanak veriyor. Etkileyici, çünkü performansı aynı zamanda çok gerçekçi ve üzerinde iyi düşünülmüş. Vücudunu kullanma tarzında da teatral bir şey var.”



GÖRSEL TUVAL


Gucci Ailesi, 43 günde, çoğunlukla Roma’da ve Kuzey İtalya’daki bazı lokasyonlarda çekilmiş. 

Yönetmen/yapımcı Ridley Scott, birçok projede birlikte çalıştığı ve sinema sektöründe profesyonellikleriyle ve bağlılıklarıyla bilinen, güvenilir kamera arkası ekibine başvurmuş. Walsh şunları söylüyor; “Dünyada daha iyi bir yapım ekibi yoktur. Çünkü çok iyi yansıtıyorlar. Birlikte çalışmayı ve hıza ayak uydurmayı biliyorlar. Ridley gibi hazırlık konusunda çok iyiler. Ridley sete girip 5, 6 kamerayla çekim yapıp bir sahneyi bir saatten kısa sürede bitirebilir. Bu yüzden COVID kısıtlamalarıyla çalışsak bile filmi bütçenin altında ve bir hafta erken bitirmeyi başardık.” 

Scott, görsel algısıyla da ünlü. Filmlerinin sadece bir bölümünü oluşturan Yaratık, Bıçak Sırtı, Marslı, Thelma ve Louise, Gladyatör ve şimdi de Gucci Ailesi gibi filmler izleyicilerin aklında kalıcı izler bırakıyor ve her film çok benzersiz ve farklı. Yapımcı Walsh’a göre bunun sebebi şu; “Filmin her karesini elle çizer. Sete geldiğinde aylar süren hazırlık yapmıştır ve herkes her gün ne yaptığını tam olarak biliyordur. Detaylara gösterdiği özen inanılmazdır.”

Giannina Scot şunları söylüyor; “Ridley için görseller çok önemlidir. Bir ressam gibi ruh halini renklerle görür. Gucci Ailesi’nde çok fazla renk var. Özellikle de başlangıç bölümünde. Sonra trajediye dönüşüyor ve daha koyu renklere yöneliyor.”


Söz konusu oyuncularla çalışmak olduğunda yıllar boyu edindiği tecrübeyi Pacino gibi bir profesyoneli bile şaşırtacak bir şekilde sunuyor. Şunları söylüyor; “Ridley sihirli. Bir sahne çekiyorduk. Beni kenara çekti ve ‘neden sahneyi ortadan yapmıyorsun, ilk bölümünü de sonunda yaparsın’ dedi. Daha önce bana kimse böyle bir şey söylememişti. ‘Tamam, bu çılgınlık’ dedim. Ama sonra yaptım. İşe yaradı!” 

Lady Gaga şunları söylüyor; “Sanki kadro farklı müzik enstrümanları gibiydi. Orkestra gibi. Davullardan baslara, nefesli çalgılardan yaylılara kadar. Hepimiz oyuncu olarak çok farklı olduğumuz için de Ridley bütün bu farklı orkestra elemanlarıyla bir senfoniyi yöneten kişiydi.”

Scott, bir büyük monitör ile altı ya da sekiz daha düşük monitör kullanıyor ve bu da filmin kurgusunu çekim sırasında yapmasına olanak veriyor, diyerek açıklıyor Walsh. Bu, yıllarca BBC’de çalışarak ve canlı TV yönetmenliği yaparak öğrendiği bir disiplin. Böylece bir sahneyi bir ya da iki çekim de tamamlayabiliyor. Birkaç kamera kullandığı için ihtiyacı olan her şeyi çekiyor. Defalarca çekim yaparak yaratıcı enerjilerini tüketen oyuncular için bir nimet. 

Jeremy Irons şunları söylüyor; “Sürekli birden fazla kamera çalışıyor olması demek bir şekilde çekim yapıp daha sonra farklı bir açıdan çekerken ne yaptığınızı hatırlamak zorunda olmamanız demek. Çünkü kameralar tüm sahneyi yakalıyor. Al Pacino’yla birlikte bir sahne oynarken sahnenin tamamı çekilmişti. Çekimi farklı bir şekilde yapmaya karar vermiş olsaydık onun da tamamı çekilmişti. Bu yaklaşım bir oyuncu için çok özgürleştirici.”

Scott’ın film yapım sürecinin önemli noktalarından biri de Claire Simpson’la başarılı bir ortaklık yapmak olmuş. Yönetmen “Sektördeki en iyi editör” diyor. “O kalitede ve zevkte birine ihtiyacınız var. Claire de en iyi zevke sahip.”

Gucci Ailesi’nde başka iş birliklerinin yanı sıra Scott, yapım sırasında film montajını da Simpson’a vermiş. “Çünkü tecrübelerimden öğrendiğim kadarıyla temiz ve canlı olmanız gerekir. Kurgu ya da miksaj odasında oturursanız tek yaptığınız körelmek olur. Çalıştığım sürece montajı hep Claire’e yaptıracağım çünkü o zaman elimde ne olduğunu biliyorum.” 



LÜKSÜN GÖRÜNÜMÜ


Yönetmen Ridley Scott’ın Gucci Ailesi’nin görsel tarzı için vizyonu yapım tasarımcı Arthur Marx’a göre “zarafet ve lüks. En iyisi. Hiçbir masraftan kaçınılmayan ama bütçe ve program dahilindeki ayrıcalıklar dünyası” imiş.

Filmin büyük çoğunluğu İtalyan başkenti civarında ve ünlü Cinecitta’daki iç mekanda çekilmiş olsa da senaryodaki ana mekanlar Roma, Milano, New York ve Alplerin kırsalı olmuş.

Ayrıca, yapım Milano’da bazı iç ve dış mekan çekimleri de yapmış. Hatta Manhattan’ın şehir merkezi gibi tasarlanan bir sahne de buna dahil. Yapım, ayrıca Como Gölü civarında da çekim yapmış. İtalya’nın Dolomite sıradağları da Gucci ailesinin kış tatillerini geçirdiği Alplerin yerini almış.

Geçmiş yılların görünümlerini yakalamak için ekibiyle birlikte döneme ait dergilere, fotoğraflara, belgesel görüntülerine başvuran Marx şunları söylüyor; “Film için çok geniş bir araştırma yaptık. Çünkü 30 yıl boyunca Gucci ailesinin ürünleri yer alıyor ve Lagerfeld ve Versace gibi farklı tasarımcıların defilelerini içeriyor. O zamanlar defilelerde kullandıkları ışıklandırma çok belirgindi. Sunum farklıydı. Müzik farklıydı ve tam olarak bunları yakalamak istedik.”

Marx, filmde sunulan farklı perakende mağazalarının belirli bir görünümü olduğunu söylüyor. Manhattan’daki The Fifth Avenue Gucci mağazasında (aslında Roma’da çekilen) koyu renkli ahşaplar, altın renkleri ve kahverengiler var. Eski zamanın zengin görünümünü yansıtıyor.” Patrizia’nın filmde ziyaret ettiği Milano’daki mağaza ise gösterişli ve modern. Gümüş ve kromlar yer alıyor.  Hem dönemi hem de Patrizia’nın karakterinin bir yönünü yansıtıyor.”

Senaryoda yer alan bazı New York mekanları da moda tasarımı, moda fotoğrafçılığı ve ticareti ambiyansının ortasında orada büyüdüğü ve birkaç moda fotoğrafçısıyla çalıştığı için Marx’a aşinaymış. 

Belki de en ikonik set, Gucci ailesinin üyelerini ziyaret ettiği 1970’lerin sonunda yer alan, kısa ömürlü ama ikonik disko Stüdyo 54 olmuş. Orası ve filmde yer alan çeşitli defileler bir dizi “siyah kutu” olarak, Roma havaalanı yakınındaki büyük bir antrepoda inşa edilmiş ve uygun biçimde giydirilmiş.

Bir zorluk da Milano’daki modern camdan ve cilalı taştan banka binasını Manhattan’ın Canal Caddesi’ndeki sahte bir Gucci mağazasına dönüştürmek olmuş. Marx, mekana daha mağaramsı bir görünüm vermek için duvarların lateksle yeniden kaplandığını ve daha sonra sökülebilmesi için altına bir sabun tabakası yerleştirildiğini söylüyor.

“Mekana çok gözenekli bir görünüm verdi. Tasarım ekibi daha sonra sprey boyayla duvar yazıları ve afişlerle kaplayarak New York’un 1980’lere ait bir görünümünü yakalamak istendi. Ardından mekanı indirimli satıcılarla, ürünleriyle, rüzgarda uçan eski, dalgalı metal ve plastik kaplamayla dekore edildi.”

Tasarım ekibi dış yüzeyler için alanı dönemin Manhattan’ına ait posta kutuları, telefon kulübeleri, yangın söndürme muslukları ve sosisli sandviç büfeleri gibi detaylarla bezemiş. Marx şunları söylüyor; “Çok işti ama sonunda karşılığını verdi. Çünkü modern New York’ta ya da İtalya’da benzer bir şey bulamadık.”

Lüks olmayan bir başka mekan olan Patrizia’nın işçi sınıfı ailesinin evi için Marx, İtalyan film ekibinin üyelerine danışmış. “Hepsinin Reggiani’lerinki gibi ebeveynleri ya da aile üyeleri vardı. Bu da yaşam tarzının detaylarını çözmek için harikaydı.

Ama Marx’tan çoğunlukla hayal dünyasına ait gösterişli konutlar ve tatil evleri bulması istenmiş. 


Görülmeye değer mekanlardan biri de Rodolfo Gucci’nin evi olmuş. Yapım Milano’daki Villa Necchi’yi kullanmış. “Artık bir müze ama bir zamanlar Necchi ailesinin eviymiş. (Necchi, İtalya’da Amerika’daki Singer’in muadili dikiş makinalarıydı) Dekorun bir kısmını kameralara, ışıklara ve ekibe yer açmak için sadeleştirmek dışında villanın iç kısmını büyük oranda dokunulmamış. Aynı şey villanın etrafındaki muazzam araziler için de geçerliymiş. 

Bir başka lüks villa da Aldo Gucci’nin İtalya’daki konutu olan, Como Gölü’ndeki Rönesans Palayen tarzı evi olmuş. Tamamen antika mobilyalarla gelmiş. Aslen 15. ve 16. yüzyılda Roma başpiskoposunun eviymiş. Daha sonra da kilisenin önde gelenlerine geçmiş. 

Diğer lüks mekanlar arasında bulunan Maurizio Gucci’nin İsveç Alplerindeki köşkü, Marx'a göre mimarlık dergisinden fırlamış gibiymiş. Aynı zamanda devasa bir Rousseau ve birkaç Rothko tablosunun da yer aldığı Maurizio’nun sanat koleksiyonunu sergileyen büyük duvarları olan yüksek tavanlı dairesi de bir başka lüks mekan olmuş.


Paolo Gucci’nin Milano’daki tasarım stüdyosu özellikle dikkat çekenler arasında yer alıyor. Yapım ekibi Roma’da Trastevere semtindeki bir tekstil tasarım atölyesini kullanış. Marx şunları söylüyor; “Beş farklı tekstil tasarımcısının birbirine bağlı alanlarda çalıştığı çok sıra dışı bir stüdyoydu. Mimarisi çok moderndi. Roma gibi bir şehir için çok farklıydı. Sanırım aslen bir tür antrepoymuş ve onlar yenilemişler. Duvarların büyük bölümü yıkılmış ve Bauhaus tarzı camlar yerleştirilmiş. Çok zevkliydi. Aydınlıktı ve iki kat yüksekliğindeydi.”

Filmin doruk noktası olan cinayet sahnesi için Marx biraz şiirsel bir yaklaşım tercih etmiş. Gerçek cinayetin yaşandığı Milano’daki mekan sinematik değilmiş ve yapımcılar daha yüksek bir atmosfer arıyormuş. Marx, Roma’da geniş caddeleri olan, Roma yerine kullanılabilecek bir bölge bulmuş. Bölgede Gotik, Rönesans ve Arap gibi birçok farklı mimari tarzın bir kolajı gibiymiş. Daha önceden Roma’da yaptığı başka çekimlerden dolayı zaten bildiği bir bölgeymiş.

Marx şunları söylüyor; “Mekanda tam bir opera havası var. Sonuçta biz de belgesel çekmiyorduk. Tarzların karışımı bana Tuscan ve Arap mimarisinin karışımını hatırlatıyor. Neredeyse filmin bir karakteri gibi.”

Marx’ın mekan bulma görevini, işle zevki birbirine karıştırma olarak tanımlanabilir. Bazı durumlarda 20. yüzyılın sonlarından kalma eski, klasik otomobilleri yenilemiş. Aralarında 60’lardan kalma bir Mercedes 300 ve 70'lerden kalma bir Ferrari GT4 yer alıyor. 

Diğer dönem parçaları arasında “filmde Aldo Gucci tarafından kullanılan 1971 model Maserati Indy, bir Porsche Targa, 29 motor 1968 model Mustang ve bir  Lancia Thema da yer alıyor. 

Marx, Patrizia Reggiani Gucci’nin 1975 FIA spor arabasını değiştirmiş. Orijinali konvertibl olduğu için ve çekim için elverişsiz olduğu için ekip için özel yapım vinil tavan inşa etmiş.

1991 model bir Lamborghini Diablo, otomobil yapımcısının tarihi müzelerinden filme cömertçe ödünç verilmiş. 1969 model C-Tipi bir Jaguar replikası film için özel olarak yaptırılmış. (Jaguar sadece 6 adet oriiinal üretmiş)

Araba, Marx’ın gururu ve neşesi olmuş. Rüya arabamdı diyor gururla. “Ama ona sahip olursanız çalışması için tam zamanlı bir tamirciniz olması gerekir.”

Marx, filmin özgünlüğü için büyük oranda İtalyan olan sanat ve aksesuar ekibine övgülerini sunuyor. “Kendilerini projeye büyük bir hevesle attılar. Bunun nedeni de büyük oranda miraslarının ve tarihlerinin bir parçası olmasıydı.”



ŞIK KIYAFETLER


Gucci Ailesi’ndeki moda tarzları modern veya moderne yakın filmden farklı olarak filmin hikayesinin bir parçası ve çok gerçekçi. Yapım tasarımcı Marx gibi filmin kostüm tasarımcısı Janty Yates de uzun zamandır Ridley Scott’ın yapım ekibinde yer alıyormuş. 

Lady Gaga şunları söylüyor; Janty tam bir deha ve onunla çalışmak harika. Kostümler karaktere bürünmeme gerekten yardım etti. Modayı çok farklı şekillerde kullandık ve neredeyse benim cildim gibi oldu. Ama peruklar ve makyaja geline her zaman karaktere hizmet ediyordu. Çok zarif ve çok farklıydı.”

Scott, filmin merkezindeki kadın karakterin, gerçek hayatta bir moda tutkunu olan Patrizia Reggiani Gucci’nin görünümüyle özellikle ilgilenmiş. Yates şunları söylüyor: “Ridley film için Patrizia’nın klasik bir görünümü olmasını istedi. Kostüm ekibi, zaten ünlü bir moda ikonu olan bir oyuncuyu giydirme şansına sahipti." 

Filmin kostümcüsü Dominic Young şunları söylüyor: “Lady Gaga özel dikim kot pantolonlardan tişörte kadar her şeye içsel bir zerafet katıyor.” 

Oyuncunun Patrizia’yı canlandırması Yates’e göre yapımcılarla çok uyumluymuş. “Lady Gaga modaya çok düşkün ve zarif olan kendi annesi gibi giyinmek istedi. Bu da aynı fikirde olduğumuz anlamına geliyordu.”

Yapım ekibi Patrizia için toplamda 70 görünüm yaratmış ve/veya stilize etmiş. Scott, farklı açılardan birçok kamerayla çekim yaptığı için en kısa süreli kostümlerin bile kusursuz biçimde yapılması ve detaylandırılması gerekiyormuş.

Yates, Lady Gaga ile olan iş ilişkisinden övgüyle söz ediyor. Birçok oyuncunun provalara gelip gittiğini ama Lady Gaga’nın 60 saatlik provalara katlandığını ve her kostümün mücevher, çanta, ayakkabı gibi aksesuarları için yardım etmeye kaldığını söylüyor. 

Ayrıca kendi kişisel arşivlerinden alıntı yaparak filme birkaç uygun kıyafet de sağlamış.


Aksesuarlar, özellikle de mücevherler Patricia’nın görünümü için gerekliymiş. Yates şunları söylüyor; “Bir kolye yerine iki tane takıyordu ve hep büyük küpeleri oluyordu. Bir iğne, genellikle de hayvan figürlü bir broşu oluyordu.”

Mücevherlerin çoğu Roma’daki üst düzey bir kuyumcudan kiralanmış. Boucheron ve Bulgari en değerli parçalardan bazılarını sağlamış. Patrizia’nın ayakkabıları Pompei adındaki bir Roma ayakkabı şirketi tarafından özel olarak yapılmış. Çünkü Yates’e göre “dünyanın en iyi ayakkabılarını yapıyorlar.” İzleyicilerin Patricia Reggiani’yi ilk gördükleri sahnede babasının kamyon şirketinde bir arabadan iniyor. Bir grup kamyoncu toplanmış ve o yürüyerek geçerken pek de sakınmadan ona hayranlıklarını gösteriyorlar. Bunun bir nedeni de giydiği kıyafet. Yates’in anlatımıyla Yves Saint Laurent’nin orijinal yaratımı olan Lady Gaga’nın ince beline ve kum saati yapısına özel olarak yapılan daracık elbisesi. 

Patrizia’nın sonraki sahnesi de önemli bir sahne. Müstakbel kocası Maurizio Gucci’yle bir partide karşılaşıyor. Üstünde yine vücudunu sergileyen, görsel olarak dikkat çekici ve bu kez yakıcı bir kırmızı renkte bir elbise var. İzleyiciler ona bir kez bakınca Maurizio’nun hemen vurulmasının nedenini anlayacaklar. O sahnede ve diğerlerinde yönetmen Ridley Scott’ın Yates’e verdiği İtalyan oyuncu Gina Lollobrigida’nın yer aldığı bir fotoğraf, karakterin tarzının tasarımı için bir ilhamı kaynağı olmuş. Patrizia’nın Como Gölü’nde, Aldo Gucci’nin doğum gününde giydiği kıyafeti de saçına ve belindeki kemere kadar doğrudan etkilemiş. 


Yates’e göre döneme ait bir Helmut Newton moda fotoğrafı, Patricia’nın New York’taki çatı dairesine gelip terasta dans ederken giydiği kıyafetine örnek olmuş. 

Patrizia’nın her dantelin elle işlendiği gelinliği de yine Lollobrigida’ya (İtalyanlar tarafından bilinen adıyla La Lollo) bir övgü olmuş. Gerçek Patrizia çok daha sade bir gelinlik giymiş. Yates daha detaylı gelinliğin yanı sıra onun da bir kopyasını yapmış. Fotoğrafları Scott’a gösterdiğinde detaylı olanı seçmiş.

Young şunları söylüyor; “Ridley ve Janty sahne kısa olsa da karakter için önemli olduğunu düşündüler. O yüzden gelinliğin etkisi olmalıydı. Dantelli gelinlik çok İtalyan ve çok şatafatlı ve bunun Patrizia’nın hayatının en önemli ve en mutlu günü olduğunu hemen yansıtıyor.”

Filmin 1980’ler bölümünde yer alan Patrizia’nın günlük kıyafetlerinin çoğu özellikle klasik ve iyi gösteren bir tarzda ama farklı renklerde ve kumaşlardan yapılmıştı. Young’ın aşağıda eklediği zarif, dar bir kalça karaktere hareket ettiğinde belli bir cilve katıyor. Günlük kıyafetlerde sade, monokromatik bir görünüm için bir başka neden de aksesuar kullanmaya olanak sağlaması olmuş. Yates, her sadece elbiseye kemerler, broşlar, mücevherler ekleyerek Patrizia’nın kendine özgü görünümünü yakalamış. Şöyle söylüyor; “Kıyafetler, şatafatlı bir kostüm yerine abartılı bir yaşam tarzını yansıtacak kadar sade.”

Patrizia’nın iki kıyafeti Gucci arşivlerinden. Birini sahte Gucci ürünlerini incelemek üzere New York şehir merkezine giderken giyiyor. Diğeri de Patrizia’nın kızını okuldan alırken kullanılmış. Deri ceket üstüne giydiği bir Gucci bluzuyla klasik bir kombin.

Yates şunları söylüyor; “Lady Gaga Gucci’nin bütün arşiv kıyafetlerine kusursuz bir şekilde girdi. O açıdan çok şanslıyız.”


Yates genel olarak Patrizia’nın sadece klasik modayı vurgulamadığını aynı zamanda filmde anlatılan otuz yıl boyunca kendi karakter hikayesini de yansıttığını gözlemliyor. Hikaye ilerledikçe kıyafetleri de daha zarif, özel yapım oluyor ve giderek artan özgüvenine işaret ediyor. Örneğin deri ceketli Gucci kıyafeti karakterini güçlendiriyor, kızının okulunda kendisine boşanma evrakları sunulduğunda direnme cesareti veriyor.

Filmde daha sonra Patrizia’nın boşandıktan sonra ve umutsuzken gözden düşmesi, deri bir motosikletçi ceketi ve kot pantolon gibi kıyafetlerinin kötülüğüyle yansıtılıyor. Daha önce gösteriş yaptığı şatafat ve gösterişten eser kalmamış. 


Genel olarak filmdeki erkeklerin kıyafetleri daha muhafazakar ama yine klasik ve büyük ölçüde özel yapım. Yates şunları söylüyor; “Adam Driver’ın ölçüleri ne kadar iyi olursa olsun hiçbir mevcut kıyafete uymuyor. Boyu 1.98, omuzları geniş, göğsü büyük ama çok ince bir beli var.” 

Driver, Pacino ve Irons’ın takım elbiselerini New York’ta bulunan aynı terzi yapmış. Yates daha önce aynı terziyi Amerikan Gangsteri filminde Denzel Washington için de kullanmış. “Bir zamanlar Saville Row’da olan bir İngiliz. Sonra Amerika’ya taşınıp kendi dükkanını açmış. Takım elbiseleri çok zarif.” Pacino ve Driver için diğer takım elbiseler ise Zegna tarafından yapılmış. 

Paolo’nun (Jared Leto) daha az muhafazakar olan ve daha zarif olan kıyafetleri Napoli İtalya’da Sartoria Attolini tarafından yapılmış.

Gömleklerin çoğu Beverly Hils’de Anto tarafından özel yapılmış. Rakip tasarımcının defilesindeki kıyafetlerin hepsi siparişle yaptırılmış. “Versace 1984 defilesine yer verdik. Benim ortak tasarımcım olan Stefano DeNardi her şeyi sıfırdan yaptı. Hepsini yaptı. ‘80’ler olağanüstüydü. Geniş omuzlar, çok dar kalçalar, yüksek topuklar, büyük şapkalar. Muhteşem bir dönemdi.” 


DeNardi ayrıca Tom Ford 1995 defilesini de hazırlamış. Yates şunları söylüyor; “Her şeyi yaptı. Erkekler için sarılar, pembeler, deri ceketlerle en güzel kadife takımlar. Stefano ayrıca Paolo’nun Küba’dan ilham alan defilesini de hazırladı. Çok dökümlüydü aynı zamanda toprak rengi terakota ve kahverengiler de vardı.”

Filmdeki tüm ana karakterlerinde olduğu gibi her zaman genç görünen Jared Leto’nun tuhaf bir şekilde benzersiz Paolo Gucci’ye dönüşümü, Gucci Ailesi’nin makyaj ve protez tasarımcısı Jana Carboni’ye göre bir dereceye kadar gerçeğe odaklanmış. İsveçli Göran Lundström, Leto için protezleri oluşturmuş. Ama oyuncunun yaklaşımının başta kendisini şaşırttığını itiraf ediyor. “Başta Jared’in kendisi gibi görünmeyi hiç istemediğini fark etmemiştim. Bu epey nadirdir. Çoğu zaman makyajın altında bir oyuncu olduğunu görmenizi isterler. Jared’in makyajın altında kendisini görmek istemediğini anlamak biraz zaman aldı. Tamamen tanınmaz olmak istedi.”

Leto’yla üç hafta birlikte çalıştıktan sonra deneme yanılma yoluyla Lundström ve oyuncu sonunda sadece Paolo Gucci’nin görüntüsünü yansıtmakla kalmayıp aynı zamanda karakterin duygusunu da yansıtan bir görünüm yaptıkları için memnun olmuşlar. Karakterin yaşını, özellikle de Paolo’nun saçının beyazlamasını (tepesi kel ama yanları ve arkası uzun) yansıtmak için yapım boyunca ayarlamalar yapılmış. 

Lundström, Carboni ve makyaj ekibi imitasyonla karikatür arasındaki ince çizgiye her zaman dikkat etmiş. “Jared’in Paolo gibi görünmesini ama protez kullandığının da belli olmamasını istedik.” Diyor

Bu noktaya ulaşmak için her gün dört saat veya daha fazla zaman alıyormuş. Ama Paolo’yu canlı bir şekilde hayata geçiren ise oyuncunun kendisi olmuş. Carboni şunları söylüyor; “Her zaman karakterdeydi. Film 30 yılı kapsadığı için makyaj ekibinin her dönemin belirli görünümünü elde etmesi için makyajda ve saç tasarımlarında değişiklikler de gerekiyormuş. Ayrıca kendilerine oyuncuları Grace Jones’dan Andy Warhol’a ve Karl Lagerfeld’e kadar dönemin çeşitli ünlülerine dönüştürme görevi de verilmiş. “Ekiple ve başardıklarıyla gurur duyuyorum. Sadece asıl kadroyla ilgili değil, gerçek kişilerin de görünümlerini aktarmaları gerekiyordu.”

Gucci Ailesi’nin müzikleri pop, opera ve hatta biraz caz içeren çok geniş bir müzik yelpazesi içeriyor. Harry Gregson-Williams’ın (Marslı) orijinal müziğinin daha çok Patricia Reggiani ve Maurizio Gucci arasındaki ilişkinin farklı aşamalarına odaklandığını söylüyor. “Filmin müziğinin konsepti İtalyan parçası gibi olmasıydı. Çünkü filmin büyük bölümü orada geçiyor. Patrizia ve Maurizio’nun aşık olmasıyla başlıyor, evlenmeleri, birlikte iş yapmaları ve sonunda raydan çıkmalarını içeriyor.”



VE SONUNDA…


Gucci Ailesi, sadece Gucci ailesinin büyük bir moda imparatorluğunun kontrolünü kaybetmesini anlatmıyor. Özel moda markalarının zayıflamasını ve sektörün holdinglerin kontrolüne geçişini de anlatıyor. 

Bu anlamda yapım tasarımcı Arthur Marx filmin “ana karakterlerin yaşadığı ve oynadığı dönemin ve dünyanın tüm sesleri ve görünümleriyle birlikte şamatalı bir dönem” olduğunu söylüyor. Fakat hikaye ilerledikçe bu karakterlerin nasıl etkileşim içinde olduğunu ve hayatlarının dengesinin nasıl bozulduğuna tanık oluyorsunuz. Gerçekten acıklı bir hikaye ama çok eğlenceli bir biçimde anlatılıyor.”

Kostüm tasarımcı Janty Yates şunları ekliyor, “Bence izleyiciler çok şaşıracak ve hikayenin karmaşıklığı ve şaşırtıcı dönüşleriyle şoke olacaklar. Yani kim bilebilirdi?"

Yapımcı Giannina Scott şunları söylüyor; “Gucci Ailesi’nde herkes için bir şey var. Romantizm, moda, harika müzikler, usta performanslar ve zorlayıcı, dramatik bir hikayeyle duygu dolu bir yolculuk.”

Jares Leto şunları söylüyor; “Bu film güçle ilgili. Aileyle ilgili. Ayrıca tutku, sanat, yaratıcılık ve tabii ki modayla ilgili. Sadakat ve kesinlikle ihanetle ilgili. Ben hikayeye gerçekten çok şaşırmış ve şoke olmuştum. Bence izleyiciler de şaşıracak. O ünlü Gucci makosenleri kesinlikle yepyeni bir anlam kazanacak.”

Yapımcı Kevin Walsh’a göre filme gösterilen özen ve ilgi, izleyici kitleye birçok yönden keyif verecekmiş. “Umarım izleyiciler bu filmin sanatsallığından keyif alırlar. Bu, bizim işlerini gerçekten çok ciddiye alan ama aynı zamanda eğlencelik bir iş yapmaya çalışırken keyif alan muhteşem yapımcı grubunun işlerini takdir etmemize olanak verir. Hikaye açısından bence paranın her şey olmadığı dersini çıkaracaklar. Bu kontrole ve açgözlülüğe çok fazla odaklanırsanız gerçekten lehinize çalışabilirler.”

Ama en önemlisi Lady Gaga şunları söylüyor; “Bu film gerçekten iyi bir zaman geçirtiyor. Çılgın bir yolculuk ve her saniyesi eğlenceli. Ridley’in bütün sanatsal yöntemleriyle sihrinin bir bölümü de izleyicinin keyif almasını istemesidir.” 


Filmin mmknmrtb notu:   6   /10