![]() |
| David Hockney, 2016 (Fotoğraf: Jean-Pierre Gonçalves de Lima/Tate) |
Renk, ışık ve arzunun bir araya geldiği tablolarıyla David Hockney, yalnızca Pop Art’ın değil, görsel kültürün de en çarpıcı figürlerinden biri.
Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu’ndan Yapıtlar sergisi kapsamındaki yazı dizisinin ikinci durağında, Hockney’nin sanatı üzerinden müze eleştirisi, kimlik temsili ve kuir deneyimlerin sanat tarihindeki görünürlüğü üzerine düşünüyoruz.
Sanatçının eserleri, hem kişisel hem politik bir özgürleşmenin izlerini sürerken, koleksiyonun sınırlarını yeniden tanımlıyor.
1937 Bradford doğumlu David Hockney, Pop Art hareketinin öncü figürleri arasında yer alıyor.
Sanatçı pratiğini çoğunlukla kişisel deneyimler, özel alan ve kimlik inşası üzerine kuruyor.
Erken dönem yapıtlarında belirginleşen kuir temalar, dönemin muhafazakâr sanat ortamında önemli bir alan açıyor.
Resimlerinde gündelik yaşamdan sahneler ile kimlik temsilleri iç içe geçerek, alternatif bir dil yaratıyor.
Hockney'nin en kritik çalışmalarından biri 1960'larda Los Angeles'a taşındıktan sonra başlattığı havuz serileri.
İngiltere'den Kaliforniya'ya uzanan bu coğrafi geçiş, aslında sanatçı için daha derin bir özgürleşme anlamı taşıyor.
1960'larda eşcinselliğin hâlâ yasadışı olduğu İngiltere'den, nispeten daha özgür sosyal bir yapıya sahip Los Angeles'a taşınan Hockney için havuzlar, kuir yaşamın görünür olabildiği özel alanların temsili haline geliyor.
![]() |
| David Hockney, Sanatçının Portresi (Havuzda İki Figür), 1972, tuval üzeri yağlı boya |
David Hockney’nin Sanatında Kuir Temalar ve Kimlik Temsili
1972 tarihli "Portrait of an Artist (Pool with Two Figures)" çalışması kuir domestik yaşamı utopik bir sahne içinde sunuyor.
Hockney'nin havuzları, parlak mavi suları ve yalın kompozisyonlarıyla görünürde sıradan bir rahatlık sunarken, aslında kuir kimlik ile kamusal ve özel alan arasındaki gerilimi, sınıfsal statü sembolizmini ve cinsel özgürlüğün mekansallığını birlikte ele alıyor.
Sanatçı kuir deneyimi, bu işlerde açıktan ziyade kodlanmış bir dille ifade ediyor; arzunun hem performatif hem de içkin bir temsilini gösteriyor.
![]() |
| David Hockney, Daha Büyük Bir Sıçratma, 1977,tuval üzerine yağlı boya |
David Hockney’nin Dijital Çizimleri
Hockney'nin pratiği resim ve gravürle sınırlı kalmıyor; fotoğraf, kolaj ve sahne tasarımı gibi farklı medyumlarla da çalışıyor.
Günümüzde, Hockney iPad ve iPhone üzerinden ürettiği dijital çizimlerle resim sanatının teknolojik araçlarla nasıl evrilebileceğini gösteriyor.
Hockney için bu dijital çizimler teknik bir deneme değil, resim yapma biçimini dönüştüren bir süreçtir. Photoshop ve benzeri yazılımlar, ona renklerle hızlıca çalışabilme, çizgiyi anında kaydedebilme ve yeniden üretilebilir işler yaratma imkânı sağlıyor.
Geleneksel resimde fırça ve boya değiştirmenin zaman alan sürecini, dijitalde tek bir dokunuşla aşıyor. Böylece doğa manzaralarını, gündelik anları ve geçici izlenimleri neredeyse eşzamanlı olarak görselleştirebiliyor.
Bu dijital çalışmalar, geleneksel resim pratiği ile çağdaş teknoloji arasında bir diyalog kuruyor.
![]() |
| David Hockney, Müzedeki Adam (veya Yanlış Filmdesin), 1962, Tuval üzerine yağlıboya |
David Hockney’nin “Müzedeki Adam’ı”: Sanat ve Koleksiyon Eleştirisi
Hockney'nin Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu'ndan Yapıtlar sergisinde yer alan çalışmalarından biri olan 1962 tarihli Müzedeki Adam (veya Yanlış Filmdesin) başlıklı çalışması Jeff Goodman'ı Berlin'deki Bergama Müzesi'nde bir Mısır heykeli yanında tasvir ediyor.
Çalışma başlığıyla beraber müze mekânının yapay ve kurgulanmış doğasını sorguluyor.
Bu yaklaşım, müzelerin tarihi nasıl sunduğu ve hangi anlatıları öne çıkardığı konusunda eleştirel bir bakış açısını hatırlatıyor.
"Yanlış Filmdesin" alt başlığı, Hockney'nin müzenin bir film seti gibi ele alınabileceğine dair bir öneri de bulunuyor.
Bu perspektif, müzelerin her zaman nötr bilgi aktarım alanları değil, belirli tercihlerin şekillendirdiği sahnelenmiş mekânlar olduğunu vurguluyor.
Özellikle Bergama Müzesi bağlamında, sömürgeci mirasın ve kültürel mülkiyet ilişkilerinin hâlâ çözümlenmemiş olması, eserin güncel politik boyutunu güçlendiriyor.
![]() |
| 'Konstantinos Kavafis'in 14 Şiiri için İllüstrasyonlar' serisinden * |
Hockney'nin kuir temalar üzerine üretimlerdeki öncü rolü, sergide yer alan ikinci eseri Konstantinos Kavafis'in 14 Şiiri için İllüstrasyonlar (1966-1967) gravür serisiyle daha net ortaya çıkıyor.
1963'te Mısır seyahati sırasında Kavafis'in şiirlerinden etkilenen Hockney, homoerotik temalar içeren bu çizimleri yaparken 1960'ların muhafazakâr sanat dünyasına cesur bir kimlik temsili getiriyor.
Bu çalışmalar, heteronormatif sanat anlayışına karşı güçlü bir duruş sergileyerek kuir sanatın görünürlüğü için önemli bir adım oluşturuyor.
Sanatçı figüratif resim dilini kullanarak, bu geleneğin heteronormatif varsayımlarını altüst ediyor. Hockney'nin stratejisi, kuir bedeni ve arzuyu “alternatif” bir kategori olarak sunmak yerine, sanat tarihinin ana akımına yerleştirmek.
Bu yaklaşım, ana akım sanat dilini kullanarak yok sayılan deneyimleri merkeze taşıyor.
Ortak Duygular sergisinin British Council koleksiyonunu spekülatif bir yöntemle yeniden düşünme girişimi de benzer bir hat izliyor.
Her iki durumda da koleksiyonlar ve sanat tarihi yazımı sabit anlatılar yerine çoğul okumalara açık dinamik arşivler olarak ele alınıyor.
İşbu yazı bir Pera Müzesi üretimidir.
(* Bu son resim Pera Müzesi gönderisine dahil olmayıp, editörlerimizin dışardan bir eklemesidir. mmknmrtb)




